ABD istihdam verisi yaklaşan tehlikenin sinyali mi?
İstihdam rakamlarının popülaritesi bizde çok yüksek değildir ama ABD’de en fazla önem verilen göstergedir. Hatta ABD istihdam verileri bizim piyasalarımızda TÜİK’in açıkladığı “İşgücü İstatistikleri”nden daha çok önemsenir. Türkiye’de açıklanan işsizlik rakamları nedeniyle piyasalarımızın ya da ekonomimizin tepki verdiğini hiç görmedim ama ABD istihdam rakamlarının beklenenden farklı çıkması sonrası piyasaların sert dalgalarla karşılaştığına çok şahit oldum.
Açıklaması basit. ABD Merkez Bankası’nın iki temel görevi vardır: Fiyat istikrarını sağlamak ve maksimum istihdamı yaratmak. Bu amaçlara ulaşmak için de politika araçlarını kullanır. Mesela faiz oranlarını değiştirir. Ya da ekonomiye verdiği parayı ya çeker ya da artırır. Amerikan istihdam verilerinin bizimle ilgisi de bu noktada başlar.
Fed’in atacağı adım Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Fed politika faizi bizim gibi dışa açık gelişmekte olan ekonomiler için özellikle önemlidir. Merkez Bankası Nisan Enflasyon Raporu’nda yer alan bir çalışmaya göre “10 baz puanlık bir Fed politika faizi artışı, dış finansal koşulların sıkılaşmasına, yurt dışından borçlanma maliyetlerinin yükselmesine ve döviz kurundaki yükselişe bağlı olarak yabancı para cinsinden yükümlülüğü bulunan firmaların bilançolarının bozulmasına neden olmaktadır.”
Raporda yer alan “Fed Para Politikası Şoklarının Türkiye Ekonomisine Aktarımı” başlıklı kutu etkinin boyutu hakkında fikir veriyor. Fed faiz artırımının Türkiye gibi bir ekonomiye olan yansımalarını göstermek üzere yararlanılan bir modelin sonuçları, “Tarihsel davranış kalıpları ışığında, 10 baz puan büyüklüğündeki Fed para politikası şokuna paralel olarak aynı çeyrekte yurt içi politika faizinin ortalama 20 baz puan artırıldığını; buna ekonomik aktivitede ortalama yüzde 0,51 oranında daralmanın, enflasyonda ise 0,15 puanlık artışın eşlik ettiğini göstermektedir.”
Fed ne zaman sıkmaya başlayacak?
Bu boyutta bir etkileşim söz konusu olunca Fed’in atacağı her adım ABD piyasaları kadar özellikle Türkiye, Brezilya, Endonezya, G. Afrika, Kolombiya ve Meksika gibi gelişmekte olan ekonomiler açısından da önemlidir. Bu nedenle geçen cuma açıklanan istihdam verisi piyasaların odak noktasıydı. Görüldü ki; ABD ekonomisi temmuzda 943,000 yeni istihdam yaratmış. Oysa ekonomistlerin beklentisi artışın 845 bin dolayında olacağı yönündeydi. İşsizlik oranı ise beklenen yüzde 5.7’nin de altına inerek 5.4’e geldi. Normalde ekonomideki toparlanmanın beklenenden daha hızlı gerçekleştiği şekilde yorumlanabilecek bu veriler, Fed’i 2020’de gevşettiği parasal duruşu sıkmaya yöneltebilir. Ya faizleri yükseltir, ya da tahvil alıp karşılığında para vererek gerçekleştirdiği operasyonun miktarını önce azaltıp sonra tamamen sıfırlayabilir.
Ancak merkez bankaları tek bir veriye bakarak bu kararı almazlar. Yeni verileri de görerek eğiliminden emin olmak isterler.
Richard Clarida adında Fed başkan yardımcılarından birinin geçen hafta yaptığı bir açıklama da bu yöndeki havayı teyit ediyor. Clarida faiz artırımı için koşulların 2022’de sağlanmış olabileceğini söyledi. Dolayısıyla bizim gibi ABD’deki politika faizi ve uzun dönem faiz oranlarıyla beraber hareket eden diğer ülkelerin de izlemek zorunda kalacakları faiz artırımları gelecek yıl başlayabilir. Ancak Fed tahvil alımlarını azaltmaya ise daha önce başlayabilir. Nitekim yine geçen hafta, Fed guvernörlerinden Christopher Waller, önümüzdeki iki ayda açıklanacak istihdam raporlarının da sağlıklı bir toparlanmaya işaret etmesi halinde bu adımı destekleyeceğini açıkladı.
Türkiye ne yapmalı?
Bunlar bizi endişelendirmesi ve ihtiyatlı olmaya yöneltmesi gereken açıklamalar. Öte yandan biliyoruz ki, merkez bankaları erken davranıp atacakları sıkılaşma adımları ile ekonomideki toparlanmayı sonlandırmak ve ortaya çıkan “yeşil filizleri” daha büyüyemeden soldurmaktan korkarlar. Bu açıdan bakıldığında Temmuz verileri ABD ekonomisinin toparlandığını gösteriyor göstermesine ancak bazı ekonomistler bunun Fed’i hemen harekete geçirecek kadar güçlü bir toparlanma olmadığını düşünüyorlar.
Umarız Fed de böyle düşünüyordur. Çünkü Fed’in sıkılaşma adımlarındaki her gecikme bize zaman kazandırıyor. Mesele, kazanılan bu değerli zamanı iyi değerlendirmekte. Şu ana kadar çok zaman kazandık ama değerlendiremedik. Dünyanın enflasyonsuzluğu yaşadığı bir dönemde biz enflasyonu kontrolden çıkartıp, en yüksek enflasyona sahip ülkeler ligine girdik. Bundan sonrası daha farklı olmalı…