ABD, İran ve petrol
Altı hafta kadar süren “gölge boksu” veya Fransızların tabiriyle “koridor pazarlıkları” sonrasında bir anlaşma olabilir gibi görünüyordu. Bu arada Amerikalı, Suudi ve diğer bazı yetkililerin anlaşmanın sadece İran tarafı uzlaşmamakta ısrarcı olursa suya düşeceğini söylediği yazıldı. Elbette bu tür haberlerin çıkması pazarlığın bir parçası sayılmalı.
Bu seferki müzakerelerin hem İran hem ABD açısından 2015’e göre önemli bir farkı var. Biden Obama’nın ikinci döneminin, yani 2012-2016 arasının çok sayıda yetkilisini tekrar göreve getirdi. Obama doktrini denilen şey de Orta Doğu işini geçici de olsa bir sonuca bağlamak ve yüzünü uzun bir süre için Çin’e dönüp oraya odaklanmak demekti. Ancak defalarca görüldüğü gibi bu söylemesi kolay yapması zor bir stratejik hamledir.
Biden 6-7 sene öncesine geri dönülemeyeceğini biliyor ve İran da zaten aynı anlaşmayı yenilemekle yetinmek istemiyor. Bunun da ötesinde Biden genel olarak da geçmişe aynen geri dönülemeyeceğini bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçi. İki taraf için de bu sefer daha iddialı hedefler söz konusu. Eski anlaşmaya geri dönüyoruz denilebilseydi müzakereler bu kadar uzamazdı. Yine pazarlığın bir parçası hatta gölgedeki önemli aktörü olan İsrail tam da “gölge boksu” sırasında tavrını belli eden eylemlerde bulundu.
ABD planı hırslı bir plan ve İran’ın on yıllar boyunca nükleer kapasite geliştirememesini garantiye almak istiyor. İran ise çok daha derin bir finansal açılma ve ticaret imkânına kavuşmaya niyetli. Üstelik nükleer konusunda ister pazarlık unsuru olarak ister iç siyasetten kaynaklanan nedenlerle olsun maksimalist bir stratejiyi çoktan ilan etmişti.
İran ambargodan çok etkilendi. Ancak elinde güçlü kartlar var. İlk olarak petrol üretimini günlük 1,95 milyon varilden 2,14 milyona çıkardı ve “hayalet gemilerle” Çin’e ihracat yapmayı başarıyor. İkincisi petrol fiyatlarının yüksek oluşu daha az miktarda ihracat yapsa bile gelirinin artmasını sağlıyor. Üçüncüsü seçimler çok yaklaştı. Batı’nın çok sevdiği tabirle “sertlik yanlıları” güçlenebilir. Elbette “ılımlı kanat” da anlaşmayı yapıp yaptırımları kaldırdık demek isteyecektir; o da var. Ancak ABD anlaşmayı çok istiyorsa elde kalan süre giderek kısalıyor. Kimin sabrı daha fazla? İran’ın diplomasi tarihi çok uzun; beklemeyi bileceklerdir.
İran’ın sisteme geri dönmesi halinde günlük 2,5 milyon varile çıkabileceği lakin arzdaki artışın petrol fiyatlarını düşürücü etkisinin 2022’den önce gerçekleşmeyeceği düşünülüyor. Sonuçta OPEC’in arz kısması çok uzun süreli olmaz ve İran etkisi ağır basar. Yani petrol fiyatı düşer. Sadece bu da değil ambargo çok kapsamlı olduğu için anlaşmanın niteliğine göre değişecek miktarlarda ithalat talebi de olacaktır. Yani bir anda ticaret hacminin artması mümkün görünüyor. Hem cari açığı doğrudan düşürücü etkisi (petrol fiyatı) hem ticaret avantajı (İran’ın hızla artacak ithalat talebi) hem de ABD’deki davanın önemini bir ölçüde yitirmesi söz konusu olabilir. 2015’i çok aşan kapsamda bir anlaşma mümkün olursa etkisi çok olumlu olur. Elbette İsrail’in İran’ın nükleer kapasitesini artırmayacağını taahhüt etmesi durumunda dahi anlaşmaya karşı durması yüksek olasılıktır.