ABD ile görüşmek esasları değiştirmiyor
Erdoğan-Biden görüşmesinden sonra dış politikayla, hatta iç siyasetle ilgili değerlendirme yapılabilir. Fakat sıkışık programda, bu tarz görüşmelerde ağır konuların derinine inilemez. Finansal piyasalarla ilgili temel beklentiler değişmez. Birkaç günlük ekstra fiyat hareketleri yaşanır. Genellikle, “Dedikoduyu al, gerçekleşmeyi sat” düsturuyla sonlanır.
Aşılamanın hızlanmasıyla, ekonomik aktivite kendine geliyor. Zaten imalat sektörü, ihracat tarafında sıkıntı gözükmüyor. Turistlerin temmuzda gelmeye başlamasıyla, hizmet sektörünün morali biraz düzelir. Enflasyon konusunda gerçekçi olalım. İç ve dış faktörler işimizi zorlaştırıyor. Döviz kurlarındaki belirsizlik sürüyor. Emtia fiyatlarındaki yüksek seyir sürüyor. Merkez Bankası para politikasında sıkı duruşun devam edeceğini söylüyor. Manevra alanımız yok. TCMB’nin 6 Mayıs’taki toplantısından beri, Türkiye ekonomisi için kritik olan brent petrolün fiyatı yüzde 8, Dolar/Türk Lirası paritesi yüzde 3,5 arttı. Yılın son çeyreği için faiz indirimlerini konuşalım da, enflasyonun belini kırma işi 2022’ye kalmış gibi gözüküyor.
Türk Lirası cinsi varlıklara para girişi gerekiyor. Yabancıların tahvillerdeki ağırlığı yüzde 4, hisse senetlerindeki ağırlığı yüzde 40 civarındadır. Hisse senetlerinde uzun vadeli pozisyon alanları çıkarırsak, yabancı ağırlığı yüzde 10’lara düşüyor. Hisse senetlerimizin ucuzluğunu, geçen sene de, 2019’da da konuşuyorduk. Piyasalar düşünülenden daha uzun süre irrasyonel kalabiliyor. Türkiye gibi gelişen ülkelerin finansal varlıkları için Fed politikası riski bulunuyor. Fed belki bugün, belki temmuzda tahvil alımlarını azaltacağının sinyalini verebilir. Bu risk, global yatırımcıların senaryo analizlerinin içinde olmasına rağmen, araştırma raporlarında Rusya ve Brezilya gibi ülkelerin finansal varlıkları için güzellemeler paylaşılıyor. Bu ülkeler emtia ihracatçısı oldukları için öne çıkıyorlar. Yüksek faiz oranlarına da vurgu yapılıyor. Faizin en yükseği bizde. Yanı sıra yeni bir hikâye lazım.