ABD ile Afgan göçmen anlaşması muamması
Her şey Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile Brüksel’de yüz yüze yaptığı görüşmeye kilitleniyor;
Erdoğan’ın “hamdolsun” şükredişiyle hafızalara kazınan o görüşmenin başbaşa olan bölümünde neler konuşulduğu büyük sır. Görüşmede Erdoğan’ın yanında çevirmen olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan kariyer bir diplomat yerine, Merve Kavakçı’nın Cumhurbaşkanlığı’nda “danışman” sıfatına sahip kızı yer aldığı için –bu arada ABD Başkanı ile yapılan o görüşmeye katılan o danışman da, acaba annesi Kavakçı gibi ABD vatandaşlığı taşıyor mu sorusu da mühim- görüşmenin ne kadarı dışişleri/devlet arşivlerine geçti, o da büyük bir soru işareti.
Görüşmenin içeriğini öğrenme imkanına sahip değiliz. Ancak hem o görüşmeden sonra yaşanan gelişmelerden, hem de ABD tarafından yapılan açıklamalardan neler konuşulduğunun, ne sözler verildiğinin ipuçlarını çıkarmak mümkün.
Erdoğan-Biden görüşmesinden çıkan en net unsur, ABD ve NATO askerlerinin çekilmesinin ardından, Türkiye’nin Kabil havaalanının güvenlik ve işletmesine talip olmasıydı. Bu durum, hem Türk, hem de Amerikan yetkililer tarafından açıklandı.
Ancak o görüşmeden hemen sonra, birden bire Türkiye’ye yoğun bir Afgan sığınmacı akını başladı. Yerel kaynaklar İran-Türkiye sınırından geçen Afgan vatandaşı sayısının günde binli sayıları aştığını yazdılar, belgelediler.
NEDEN İRAN’DA DURMUYORLAR ?
Suriye’den Türkiye’ye sığınmacı akınını anlamak mümkün; Suriye, Türkiye’nin en uzun sınıra sahip olduğu ülke. Peki ya Afgan vatandaşları?
Afganistan’ın Türkiye ile sınırı yok. İki ülke arasında neredeyse iki bin kilometre uzaklık var. Ancak Biden-Erdoğan görüşmesinden sonra, İran’a geçmiş olan Afgan vatandaşlarının kitleler halinde Türkiye’ye girişine tanık olduk. Yıllardır terörle mücadele eden Türkiye’nin, sınırlarını korumaya muktedir bir ülke olduğu da hesaba katılırsa, günle binli rakamlara varan bu geçişlerin Ankara’daki AKP hükümetinin haberi olmadan gerçekleştiğine inanmak zor.
Peki bu Afgan vatandaşları – tıpkı Suriyeliler’in Türkiye’de yaşadıkları gibi - ülkelerindeki iç savaş ve güvenlik tehlikesi bitene kadar neden komşu İran’da durmuyor da, düzenli kafileler halinde Türkiye’ye geliyorlar. Daha da önemlisi, kim bu Afgan vatandaşları?
ABD’NİN VİZE POLİTİKASI
İşte burada iş gelip Biden-Erdoğan görüşmesine, bu görüşmeden sonra Amerikan tarafından yapılan açıklamalara dayanıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Afganistan’a 20 yıllık NATO müdahalesi sırasında Amerikan devleti ya da Amerikan sivil toplum örgütleri için çalışmış olan Afgan vatandaşları ve akrabalarına Amerika’ya sığınma izni verileceğini açıkladı. Ancak ilginç bir şekilde, bu izin için başvuruların Kabil’deki ABD Büyükelçiliğinden değil, 3. Ülkelerden yapılmasını şart koştu.
İran’ın ABD ile diplomatik ilişkisi bulunmuyor. Dolayısıyla Taliban’ın ilerleyişi karşısında can havliyle İran’a kaçan, zamanında Amerikalılarla çalışmış Afgan vatandaşlarının ABD’ye vize alabilmek için İran’dan başvuru yapma imkânı bulunmuyor. İran’dan sonra en yakın ülke ise Türkiye.
İşte Biden-Erdoğan görüşmesindeki o sır dolu baş başa görüşme burada önem kazanıyor.
EN AZ BİR SENE TÜRKİYE’DE KALACAKLAR. PEKİ YA ABD HEPSİNİ ALMAZSA ?
Yine ABD Dışişleri açıklamalarından anlıyoruz ki, Amerikan devleti işbirlikçi Afgan vatandaşlarını ikiye ayırmış durumda; Doğrudan Amerikan devlet kurumları/askerleri ile çalışanlar ve ABD sivil yardım kuruluşları ile çalışanlar.
Doğrudan Amerikan devleti ile çalışan Afganlar’ın işi daha kolay. Onlara bekleme süresi çok az olan “özel göçmen vizesi” veriliyor. Ancak iş Amerikan sivil yardım kuruluşları için çalışan Afganlara gelince, vize için bekleme süresi en az 12 ay olarak ifade ediliyor.
İşin bir başka boyutu, ABD’ye vize başvurusu yapmak için gelen Afganların geçerli belgelerinin olup olmadığı; O kafilelere, ABD ile hiç çalışmamış Afganların da katılıp katılmadığı. ABD yönetiminin belgelerinin yeterli olmadığına karar vereceği Afganların akıbeti ne olacak? Bunların bakımını da Türkiye mi üstlenecek?
KILIÇDAROĞLU TEPKİ GÖSTERİNCE, DIŞİŞLERİ AÇIKLAMA YAPMAK DURUMUNDA KALDI
Nitekim ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu da kafileler halinde Türkiye’ye gelen Afgan vatandaşlarının durumunu gündeme taşıdı. Kılıçdaroğlu, Biden-Erdoğan görüşmesinde “Türkiye’ye kabul edilecek Afgan mültecilere karşılık ABD’nin para vermesi” pazarlığı yapıldığını ima ederek, buna sert tepki gösterdi.
Uluslararası anlaşmalar - içeriği ne olursa olsun - hükümetler tarafından yapılır, ancak parlamentonun bilgisine ve onayına da sunulmak zorundadır. Belli ki, Biden-Erdoğan görüşmesinde herhangi bir anlaşma yapıldıysa bile, bu konuda ana muhalefetin –dolayısıyla TBMM’nin- herhangi bir bilgisi yok. Bu durumda, “Hamdolsun” görüşmesinde Türkiye adına verilen sözlerin meşruiyeti de hukuken çok tartışmalı.
Nitekim Dışişleri Bakanlığı da bu meşruiyet sıkıntısını görmüş olmalı ki, ABD’nin “Afganlar vize başvurusu için üçüncü ülkelere gitsin” açıklamalarına tepki gösterme gereği duydu.
Benzer bir meşruiyet sıkıntısı da Kabil’e gönderilecek Türk askerlerinin durumuyla ilgili;
Bir önceki tezkere Mehmetçiğe “NATO görevi kapsamında Afganistan’a gitme” izni veriyordu. Şimdi NATO görevi bitti. Dolayısıyla yeni bir tezkere gerektiği aşikar.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini büyük ölçüde genişleten bir sistem; Ancak ne olursa olsun, halen yürürlükteki “Türk tipi Başkanlık” sistemine göre bile Erdoğan’ın yetkileri “sınırsız” değil. Afganistan konusunda muhalefet, AKP hükümetini çok sıkıştırabilecek bu durumu yakalamış görünüyor…