ABD enflasyonu ve gelişmekte olan ülkelere yansımaları
Geçtiğimiz hafta yazımda ABD’de en son açıklanan enflasyon verilerini yabancı yatırım bankalarının ve ekonomi basından çıkan haberlerden gerçekleştirdiğim sentezle aktarmaya çalıştım. Bu hafta yazımda enflasyon kaygıları nedeniyle Fed’in açıklanandan daha önce parasal sıkılaştırmaya gitmesinin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere olan etkisini IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporundan hareketle analiz etmeye çalışacağım.
Bu analizden önce Bloomberg anketine göre bu perşembe Çalışma Bakanlığı tarafından açıklanacak enflasyon rakamlarının %4.7 gelmesi bekleniyor. Ankete katılan ekonomistlere göre çekirdek enflasyonun- gıda ve enerji hariç- Mayıs ayında %3.4 yükselmesi bekleniyor. Bu rakam 1990’ların ortasından günümüze en yüksek oran olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna ek olarak geçtiğimiz hafta Fed’in pandemi sırasında son borç verme mercii (Lender of Last Resort) rolüne ek olarak piyasa likiditesi ve piyasaların işlemesine yönelik olarak rolü üstlenmesi dolaysıyla (Market Maker of Last Resort) yatırım yapılabilir seviyedeki şirket tahvilleri ve bu şirketleri portföyünde bulunduran yatırım fonlarından da pandemi sırasında aldığı 10.6 trilyon dolarlık varlık alımın azaltması 2013 benzeri bir kaygının oluşmasına neden oldu.
NY Fed’in anketine göre yatırımcılar 2021 sonunda tahvil alımlarına azaltılma gideceğini açıklayacağını ve 2022 başında tahvil alımlarını azaltacağını düşünüyor. Bu durumun bizim gibi gelişmekte olan ülkelere etkisi nasıl olur? Bu soruya IMF’in çalışmasından hareketle cevap vermeye çalışalım. Gelişmiş ülke merkez bankalarının almış oldukları kara “risk kanalı” adını verdiğimiz kanal ile gelişmekte olan ülkelerde önemli etkilerde bulunmaktadır. Bu kanal gelişmiş ülke merkez bankaları açısından gerçekleşen şokların gelişmekte olan ülkelere yayılması ve yaratmış olduğu etki açısından en önemli kanaldır. Bu kanal global anlamda finansal piyasalarda risk-on durumdur. ABD ekonomisine ilişkin olumlu haberler Türkiye gibi gelişmekte oln ülkelere yönelik sermaye akımlarının hızlanmasına neden olmakta S&P 500 endeksinin volatilitesini gösteren “korku endeksi” olarak VIX endeksinin ve gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinde (CDS) azalışa neden olmaktadır. Bu duruma örnek vermek gerekirse pandemi sırasında Fed’in atmış olduğu gevşeme adımları gelişmekte olan ülke tahvillerinde 100 baz puanlık azalışa neden oldu ve aynı zamanda gelişmekte olan ülke merkez bankaları ile gerçekleştirilen swap işlemleri döviz piyasalarında önemli rahatlamaya nenden oldu. Gelişmiş ülke ekonomik görünümünün gelişmekte olan ülke para politikasına ve para birimlerine olan ikinci etkisi dış ticaret kanalıdır. Bu kanal şu şekilde etkisini göstermektedir. Örneğin ABD ekonomisine pozitif büyüme senaryosu gelişmekte olan ülkelerin büyümeye ilişkin görünümün iyileşmesine neden olmakta bu durumda çıktığı açığının pozitife dönmesi ve daha yüksek enflasyon beklentileri ile parasal anlamda sıkılaşmayı beraberinde getirmektedir.
Sanayileşmiş ülkelerdeki parasal sıkılaşmasını gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisine bakacak olursak burada yukarıda dediğimiz gibi iki etkiye bakıyoruz ilki risk kanalı yani gelişmiş ülkelerde sürpriz bir sıkılaşma haberinin gelişmekte olan ülkelerin finansal koşullarında getirmiş olduğu etki ikincisi ise ticaret kanalı gelişmiş ülkelerde ekonomik koşullardaki değişmenin gelişmekte olan ülkelerin finansal koşullarında ve yatırım fırsatlarında getirmiş olduğu etkidir.
İlk kanaldan analize başlarsak IMF’ye göre ABD para politikasında sürpriz %100 baz puanlık sıkılaşma 2 yıllık vadeli gelişmekte olan ülke tahvillerinde 47 baz puanlık artışa neden olmaktadır. Yine her 100 baz puanlık sıkılaşma gelişmekte olan ülke para birimlerinin %1 değer kaybetmesine neden olmaktadır. Eğer ülkemiz gibi dış ticaretimizde Euro bölgesi ağırlıktıysa Avrupa Merkez Bankasını parasal sıkılaştırma adımları 3 – 6 aylık ve 10 yıllık tahvil faizlerinde oldukça önemli etkilere sahip olduğu görülmektedir. Eğer ülke yatırım yapılabilir seviyenin altındaysa ek bir 27 baz puanlık artış 10 yıl vadeli tahvilde artışa nenden olmaktadır.
Çalışmadan elde edilen en önemli sonuç ise dalgalı kur rejimi altında enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan ülkelerde merkez bankalarının faiz indirimi diğer gelişmekte olan ülkelere göre yaklaşık olarak %20 daha fazla gerçekleşmesidir. Eğer bir ülkenin merkez bankasının kredibilitesi ne kadar yüksekse ve bu ülke mali kural uyguluyorsa para politikasının etkin olduğudur.