5G ile bilgi “gözün önüne” gelecek
19 Nisan 2014. İtalyan gazetesi La Stampa’nın Genel Yayın Yönetmeni Mario Calabresi, “akıllı gözlüğünü” taktı. Bu, o dönemde gündemde olan Google Gözlüğü’nü andırıyordu. Ama, Milano şirketi Vidiemme Consulting ve New York’ta İtalyanların kurduğu Rokivo, Google’la ilgisi olmayan benzer bir gözlük yapmıştı. [Google Gözlüğü, kullanan kişinin ses ve görüntü kaydı yapmasını, bunu kablosuz internetle (WiFi) bir kayıt merkezine aktarmasını sağlayan, yenilikçi bir cihazdı. Gözlüğün camına yazılı/görsel bilgiyi, kulağa sesi ileten giyilebilir bir teknolojiydi bu].
Sinyor Calabresi, akıllı gözlüğüyle başbakanlığa gitti. Gidişi, binaya girişi, Başbakan Matteo Renzi’yle (onun önceden izniyle) yaptığı mülakat La Stampa TV’de yayınlandı. Yarım saatlik programda soruları soran Mario’yu görmedik, sadece sesini duyduk. Ama yanıtlayan Renzi’yi gördük. Hatta bir ara başbakan, balkon kapısını açtı. Birlikte balkona çıkıp şehre baktılar. Biz de Mario neyi görüyorsa, onu gördük... Bu yayın, gazetecilik ve TV yayıncılığında yepyeni bir tarz, üslup, teknik, kolaylık ve içeriğin doğuşunun ilk örneği sayıldı: Ortada TV ekibi yoktu. Sesçi, ışıkçı, yönetmen yoktu. Sadece bir gözlük, bütün işi göryordu: Ses ve görüntü kaydeden, stüdyoya, ekrana anında ileten... (https://bit.ly/2V59235)
[Bu hem çığır açan, hem de ilginç video, uzun süre La Stampa sitesinde durduktan sonra, her nedense siteden silindi. Şimdi YouTube’de bile yok. Geçen haftalarda konu ettiğimiz İnternet Arşivi’nde de yok. Ve böylece, henüz 2014’e ait bir videoyu şimdi “internette arayıp bulmak” mümkün değil. Dijital kayıtların ne kadar “pamuk ipliğine bağlı olduğunu” gösteren, bundan âlâ örnek olamaz. Çünkü, eğer bir şey internete konulursa, orada kalırsa, siz eğer o kayıta ulaşabilirseniz (abonelik, izin, vb) işte o zaman ‘o şeyi’ görebilirsiniz. İnternette “herşey var” diyenler, gerçeği “eksik” söylüyor].
2013-14 döneminde Google, akıllı gözlüğünün tanıtımı için çok uğraştı. Hatta, Google’ın eş-kurucusu Sergey Brin ile sosyetik modacı Diane von Fürstenberg (DVF) ortak bir proje yaptılar. DVF Hanım, bir defilesinde mankenlere bu gözlükleri taktırdı. Kendisi ve Bay Brin de taktılar. Defileyi “öyle” izlediler. Fotoğrafları dünyaya yayıldı. Ama bu bile, Google Gözlüğü’nü cazip yapmadı. Profesyonel ortamlarda bu gözlüğün devrimsel nitelikte yarar sağladığını herkes kabul ediyordu. Ama kamusal alanda kullanımında yığınla sorun vardı. Özel yaşamın korunması, ahlaki, teknik, estetik, hukuki sorunlar çözülemedi. [Google, projeyi sürdürmedi, başka yöne kaydırdı. Sanayide sınırlı amaçlı kullanım için geliştirmeye başladı. Boeing’den BMW’ye bir çok şirkette bu gözlük profesyonel kullanımda…]
Ama gözlük “o ilk dönemde” merak ve heves uyandırmıştı. 2015’te dünyanın en şatafatlı sergi sarayında, Paris’teki Grand Palais’de İspanyol ressam Velazquez Sergisi’nde ziyaretçiler Google Gözlüğü takarak dolaştılar. Tablolar hakkındaki bilgiyi “gözlerinin önünde okudular, kulaklıktan duydular...
Fransız moda devi Yves Saint Laurent (YSL) Beauté, markasının kozmetik ürünlerini denemek isteyen müşterilere, “Makyajınızı Google Gözlüğü ile kaydetsek, sonra siz izleseniz?” diye öneren bir kampanya yaptı. Müşteri evet derse, makyaj uygulaması, makyözün “gözüyle” Google Gözlüğü’ne kaydedildi. Eğer müşteri 200 dolarlık YSL ürünü satın aldıysa, makyajın kaydı, adresine e-postayla gönderildi.
Gözlüğün, eğitimden mühendisliğe kadar geniş bir alanda tecrübe örnekleri birbirini izledi. Örneğin, University of Wisconsin-Madison finans hocası Michael Gofman, öğrencilerin yazdıkları ödev-makaleleri, bu gözlüğü takarak okumaya başladı. Hem okuyor, hem konuşuyordu. Bu arada öğrenciye, geribildirim videosu hazırlıyordu. Zamandan tasarruf, hem de nasıl! Ayrıca, öğrenci, hocanın ödev üzerinde kalemiyle “gösterdiği” hataları, videoda anında görüyordu. Öğrenci-hoca ilişkisinde bundan daha âlâ bir geribildirim, ikisinin aynı odada konuşmasıyla bile mümkün değildi (https://bit.ly/32dFUrR).
ABD’de bu gözlüğü takarak ameliyat yapan cerrahlar, ameliyatı “canlı yayınla” meslekdaşlarına izlettiler. Ama teknik sorunlar not edildi: Gözlük, “gözün gördüğü” gibi görmüyordu. Kamera sadece ileriye doğru baktığı için, göz aşağıya eğikse, gözlüğü de oraya kadar eğmek gerekiyordu. Buna rağmen, bir cerrahın, yaptığı ameliyatı meslektaşlarına ve öğrencilerine, “cerrahın gördüğü gibi” hem de canlı nakletmesi iletişim teknolojisinde bir ilk oldu (https://cbsn.ws/2Pqs8gp).
Google Gözlüğü, yaratıcı-yenilikçi başka zihinlere farklı projeler getirdi. Ve son 6 yıl içinde bu gözlüğü hem görüntü olarak, hem işlev olarak andıran çok sayıda yeni gözlük var artık. Ayrıca, sadece “artırılmış gerçeklik” (AR- augmented reality) ve “sanal gerçeklik” (VR- virtual reality) değil, bir de “karma gerçeklik” (MR- mixed reality) uygulaması çıktı. Bu, “sahici gerçek” (!) ile sanalı arasında karma bir görüntü veriyor: Microsoft’un 3 bin 500 dolara satılan HoloLens2, başka bir şirketin 2 bin 300 dolara satılan Magic Leap gibi… (https://bit.ly/3a2IL9K).
AR ve VR sektöründe ise Epson, Rokid, Vuzix ve diğerleri, Google’ın açtığı yoldan ilerleyen, farklı amaçlar için farklı gözlükler üreten yenilikçi şirketler oldular. Konser, tiyatro, opera gibi gösteri sanatlarında izleyiciyi “gösterinin içine çekmek” için ise bu gözlükler ortama göre uyarlandı. Örneğin, Louvre/Paris’te Leonardo da Vinci sergisi kapsamında Mona Lisa tablosunu “daha iyi görmek için” bir VR uygulaması yapıldı: Aynı anda 11 kişinin VR başlığı takarak 7 dakika izlediği “sanal Mona turu.” (https://bit.ly/37VaveV).
Benzer denemelere bizden de örnek var: Pera Müzesi (Suna ve İnan Kıraç Vakfı) “Osman Hamdi Bey’in Dünyasına Yolculuk: Sanal Gerçeklik Deneyimi” sergisinde ziyaretçiler, VR başlığı ile ressamın, eserlerini “nasıl” yaptığını izlediler (https://bit.ly/3a25keG). Aynı yöntemle, aynı vakfın İstanbul Araştırmalar Merkezi’ndeki “Aralıktan Bakmak: Meşrutiyet Caddesi’nden Bir Kesit” sergisinde yine VR ile eski Bristol Oteli’nin (şimdi Pera Müzesi) 128 yıl önceki durumunu “görmek”, otelin resepsiyonundan başlayarak lobisinde, yemek salonunda, asansörüne binip üst katlardaki odalara girip çıkarak, pencereden aşağıdaki avluya bakarak “dolaşmak” mümkün oldu.
Olmayanı “göstermek” için VR, olanı daha iyi “anlatmak” için AR kullanımına
en başarılı örnek ise Londra’da (bizim Devlet Tiyatrosu’na benzer bir görev yapan) Ulusal Tiyatro’da… Seyirciler, oyundaki konuşmaların metnini “gözlerinin önünde okumak”, oyunu daha kolay anlamak için özel yapım akıllı gözlükleri tiyatroda kiralıyorlar. Normal gözlüklerin de üzerine takılabilen bu gözlükler, oyun hakkında “artırılmış gerçeklik” (AR) sağlıyor (https://bit.ly/2H24DWe).
Yine İngiltere’den bir başka girişim: Shakespeare oyunlarını sahnelemesiyle ünlü Royal Shakespeare Company ile iki üniversite, bir senfoni orkestrası, yazılım şirketleri, Intel ve özerk İngiliz İnovasyon Kurumu’ndan (NESTA) oluşan 15 katılımlı bir konsorsiyum kuruldu (https://bit.ly/2wHKbrK). Amaçları, izleyiciye “etkinliğin ve ortamın içinde kendisini bulacağı” bir algı yaratmak üzere uzmanlıklarını paylaşmak.
Eskiden sinema yokken, 1 numaralı görsel sanat gösterisi operaydı. Büyük salonlardaki temsillerde sahneye uzak düşenler, sahneyi daha iyi görebilmek için “opera dürbünü” kullanırdı (https://bit.ly/2TjpKce). Bugün ise hem görüntü, hem ses için akıllı gözlükler, uzağı yakın ediyor.
Örneğin, New York’ta, işitme engellilerin de izlemesini sağlayacak akıllı gözlük uygulaması “Come From Away” müzikalinde denendi. Tiyatro yönetimi, New York Post gazetesinden bir muhabiri bu gözlükle oyunu izlemeye davet etti. Muhabirin izlenimleri elbette olumluydu (https://bit.ly/32sP7gc).
Örnekler arta dursun, teknoloji kaynakları, Apple’ın artırılmış gerçeklik (AR) başlığını ve sonra akıllı gözlüğünü 2022 – 23 döneminde piyasaya sunacağını haber veriyor. Cihazlar, Apple ürünleriyle uyumlu çalışacak. Bu arada Huawei, Qualcomm, Google, Facebook ve Microsoft da aynı yarışta. Bundan, tüketici yararlanacak. Bilgi, 2020’ler ilerlerken PC/laptop/tablet ekranına geldiği kadar, bir gözlük vasıtasıyla “gözümüzün önüne” de gelecek. Bir sonraki aşamada ise, gözlük de gerekmeyecek, bir kontakt lensle “tam gözün üstüne” gelecek (https://bit.ly/2HWpZ80).
Ama bütün bunların gerçekleşmesi, 5G denilen devrimsel iletişim sisteminin işlemeye başlamasından sonra mümkün olacak (ülkelerin yapacağı yatırıma bağlı olarak). Halen dünyada 378 şehirde 5G kullanılıyor (https://bit.ly/2I0fy3o). Ancak, McKinsey’in yeni raporuna göre 2030’a kadar dünya nüfusunun sadece yüzde 25’i (2 milyar kişi) 5G kullanacak altyapıya sahip olabilir (https://mck.co/2Vow9pl). Eğer bu hesap doğru ise, bilgiye 5G hızıyla yine “gelişmiş” ülkeler/yöreler kavuşur, “gelişemeyenler” ise bilgiye erişimde yine geride kalır.•