500 liralık banknot ve hukuk sistemimiz
Basındaki haberlere göre 500 liralık banknot basılması düşünülüyormuş. Nereden nereye geldik. Enflasyon tek haneli rakamlara inince ve de enflasyonu çarpıcı biçimde düşüren ekonomik program yürürlükte olduğu için enflasyonu yükseltecek bir neden ufukta görülmeyince, paramızdan altı sıfır atılmıştı. 2005 başında ‘… milyon lira’lık banknotların yerini ‘… (yeni) lira’lık banknotlar almıştı. Madeni para da tekrar hayatımıza girmiş ve yaygın biçimde kullanılır olmuştu.
Enflasyonun azması böyle bir şey işte. Önce madeni paralar hayatımızdan çıkıyor. Sonra küçük kupürlü banknotlar. Beraberinde 500 liralık banknotlar geliyor. Enflasyonla mücadele, iktisat kuramının gerçeklerinden ve dünya deneyiminden uzaklaşılarak KDV indirimlerine, ‘aşırı’ fiyat kontrolünden görevli mangalara, ‘enflasyon tüm dünyanın sorunu’ gibi söylemlere, kur korumalı mevduata, zorunlu karşılık oranının artırılmasına falan bırakılınca böyle oluyor.
Gezi Parkı davasında Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Diğer yedi sanık 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Vicdanları yaralayan bu karar çok işi tarafından büyük bir üzüntü ile karşılandı, eleştirildi. Hukuk sistemimizin içinde bulunduğu durum ve kuvvetler ayrılığının ortadan kalkmış olması ile enflasyonun azması arasında çok yakın bir ilişki var. Mesela alın Merkez Bankası bağımsızlığını. Merkez Bankası bağımsız olsa ve gerçekten enflasyonla mücadele etse, Eylül 2021-Aralık 2021 döneminde politika faizini yüksek enflasyona rağmen beş puan düşürmezdi. Düşürmeseydi, tersine politika faizini birkaç puan artırsaydı, ne kur bugünkü çok yüksek düzeyinde olurdu ne Türkiye’nin risk primi ne de enflasyon. Oysa ‘emir demiri kesti’; politika faizi düşürüldü ve 500 liralık banknot çıkarmayı düşünecek noktaya geldik. Saygın hukukçular Gezi Parkı dava dosyasına, önceki Anayasa Mahkemesi kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bakarak bu kararı eleştiriyorlar; yargının bağımsız olmamasına bağlıyorlar.
Boşuna bir ülkenin kurumsal yapısı ile kalkınmışlık düzeyi arasında yakın bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmamış kalkınma iktisatçıları. Kurumsal yapının temel taşlarının başında ise hukuk sistemi geliyor. Kişi başına gelir düzeyimizin neredeyse on yıldır baş aşağıya hareket etmesi ile hukuk sistemimizin gün geçtikçe geriye gitmesinin birlikte gerçekleşmesi de tesadüf değil dolayısıyla. Keza kurumsal yapıya ilişkin çok sayıda gösterge açısından dünya liginde sürekli gerilmemiz de boşuna değil. Yazık…