43 Yen’e üç bakış
Bütçe mevsimi geldi çattı. Performans kriterlerini belirlemek, bütçe yapmanın ‘olmazsa olmaz’ bir parçası. Japon demiryolu şirketi JR West’in bir makinistine 2 dakikalık gecikme için kestiği 43 Yen (4.3 TL) ceza vesilesiyle bu konuya farklı yaklaşımları konuşalım.
Olayı özetleyeyim. Boş bir treni depoya götürecek makinist yanlış platformda olduğunu fark eder. Bir dakika içinde doğru yere yanaşır. Ancak bu gecikme, bir dakikalık ilave rötara sebep olur. 378 adet hızlı treni, ortalama 12 saniyelik sapmayla işleten JR West, iki dakika çalışmadığı gerekçesiyle, makinistin maaşından 85 Yen kesinti yapar. İlk itirazla ceza yarıya indirilir. Ancak makinist bunu kabullenemez ve şirketi mahkemeye verir. Talep: 43 Yen’in iadesi, 13 Yen fazla mesai ücreti ve 2.2 yen manevi tazminat!
Bizim için bile çok cüz’i olan bu miktarların, kişi başına milli geliri 40 bin doların üzerindeki bir ülkede önemsiz olduğu aşikâr. ‘Ne boş işlerle uğraşıyorlar’ deyip geçebilir veya bu örneğe üç farklı açıdan yaklaşarak kendi performans yönetim sistemimizi şekillendirebiliriz.
TAVİZSİZ MÜKEMMELLİYETÇİLİK: ‘JR West’e bravo. En ufak hatanın bile karşılığı var. Japonya, II. Dünya Savaşı yıkıntısından böyle çıktı!’ Özellikle operasyon-yoğun bir işiniz varsa, rekabette geri kalmamak için her kuruşu hesaplamak zorundaysanız veya büyük iyileştirmelerin artık mümkün olmadığı bir alandaysanız, bu doğru bir yaklaşım olabilir. Ancak, bu özelliklere sahip bir sektördeyseniz, personelinizin yerini giderek robotların alması mukadder. Bir an önce işin bu tarafını da değerlendirmeniz lazım. Nitekim sürücüsüz araçlar uzun yol şoförleri ve makinistler için ciddi bir tehdit.
MÜŞFİK UYARI: ’43 Yen ile ne olacak ki dememek lazım. İkazın büyüklüğü değil, varlığı mühim.’ Elbette ki bahsettiğimiz miktar şirket için de makinist için de önemsiz. Hatta ortada bir zarar varsa onu tazmin etmekten de uzak. Çalışanı ezmeden, sorunun varlığını kayda geçiren bir mekanizmaya ihtiyaç duyuyorsanız bu yöntemi benimseyebilirsiniz. Ancak dikkat: bunun ters tepme ihtimali var. Zira çalışanın ‘üç kuruşun hesabını yapıyorlar’ deyip motivasyon kaybı yaşaması, ‘hatamın farkına vardım, üstelik çok da müşfik bir şekilde uyarıldım, ne güzel’ demesine göre çok daha muhtemel.
AŞIRI ROBOTLAŞMA: ‘Her adımı kontrol etmek insanları robot haline getirir. Böyle yaparsak katma değeri öldürürüz. Küçük-büyük her hataya ceza kesemeyiz’ Yaratıcılığa ihtiyaç olan, esnek çalışmaya yatkın veya bireysel performansın takım çalışması içinde eridiği bir sektördeyseniz bu yaklaşımı benimsemeniz makûl. Nitekim, Nâzım Hikmet’in ‘Makinalaşmak İstiyorum’ şiirinde bahsettiği ‘ve ben ancak bahtiyar olacağım/ karnıma bir türbin oturtup/ kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!’, sizin ekibiniz için hiç de mutlu bir gün olmaz! Hem çalışanların her adımını ölçme-değerlendirmeye tabi tutup hem de ‘hadi arkadaşlar, kalıpların dışında düşünelim, yaratıcı olalım’ diyemezsiniz.
Özetlemek gerekirse, performans ölçümü, ne sektörünüzün gereklilikleri ne de şirketinizin amaçlarından bağımsız bir konu değil. Bu yüzden bu alana genel geçer yöntemlerle veya tek başına işleyen ayrı bir konu gibi yaklaşmak ciddi bir risk. Bütçe mevsimi gelmişken benden uyarması.
NOT: Bu yazı, Dünya Penceresi’ndeki 100. buluşmamızdı. Bu vesileyle, Dünya Gazetesi yönetimine, değerli editörlerine ve her Salı bu köşede sohbet ettiğimiz kıymetli okurlara çok teşekkür ediyorum.