300 milyar dolar tefeci parası ise bu 430 milyar ne?
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidar oldukları takdirde getireceğini vaat ettiği 300 milyar dolara ilişkin tartışmalar sürüyor. Bu konuyu 20 Nisan’da da ele almış ve AKP iktidarı döneminde 2003’ten bu yana doğrudan yatırım ve portföy yatırımı olarak gelen dövizi yıl yıl aktarmıştım. Bugün ise son yirmi yılda gelen dövizle ilgili daha detaylı verilere bakalım.
20 Nisan’daki verilerde Türk vatandaşlarının ve şirketlerinin yurt dışındaki yatırımlar için götürdükleri dövizi de dikkate almıştım. Yani o veriler bir anlamda “gelen-çıkan" olmak üzere net tutarı gösteriyordu. Bu kez yurt dışında yapılan yatırımlara bakmaksızın yalnızca yabancıların getirdiği dövizle ilgili verileri aktarmak istiyorum..
Tefeci iddiası
İktidar, muhalefetin getirmeyi vaat ettiği, hatta bulduğunu söylediği 300 milyar doları gerçekleştirilemeyecek hayali bir tutar olarak görüyor, bu para getirilebilse bile bunun "ne karşılığı” olacağı sorusunu ortaya atıyor. Yani bu para için mutlaka bir bedel ödeneceği iddiası var. Bu aşamada da parayı verecek olanlar “tefeci” olarak niteleniyor, CHP de “tefecilerle iş yapan, onlara ödün veren bir parti” olmakla suçlanıyor.
Kılıçdaroğlu bu parayı bir kere öyle bir yıl içinde, hele hele üç beş ay içinde getireceğini söylemiyor; üç beş yıllık bir zaman diliminden söz ediliyor.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazandığı takdirde bu parayı bir çırpıda getirmesi zaten söz konusu değil, kimsenin böyle bir beklentisi yok. Ama vaat böyleymiş gibi bir hava oluşturulmak isteniyor, bu havaya dayanılarak da “tefecilerle iş yapma” suçlaması yöneltiliyor.
Getirilen her döviz tefecilerdense...
Türkiye’ye AKP’nin iktidar olduğu 2003 yılı başından bu yana, bu şubat da dahil yirmi yılı aşkın sürede 430 milyar dolarlık doğrudan yatırım ve portföy yatırımı geldi.
Bu 430 milyar doların yaklaşık 70 milyar doları gayrimenkul yatırımı için gelmiş, bunu da göz önünde bulundurmak gerek. Gayrimenkul alımı için getirilen döviz gerçek anlamda yatırım değil, hele hele doğrudan yatırım hiç değil ama ödemeler dengesinde böyle tasnif ediliyor.
Yirmi yılda 430 milyar dolar... Yani yıllık ortalama 20-21 milyar dolar...
Ortalama böyle ama bazı dönemlerde çok yüklü tutarlarda giriş olmuş.
Örneğin 2012'de 52 milyar dolar gelmiş.
Örneğin 2011'de, 2013'te, 2014'te, 2017'de 35 milyar dolar civarında girişler olmuş.
Demek ki Türkiye’nin ciddi miktarda yatırım çekmek potansiyeli var!
Bu yirmi yılda beşer yıllık çok önemli iki dönem bulunuyor. 20 Nisan’daki yazımda da bu dönemlere dikkat çekmiştim:
* 2010-2014 yıllarını kapsayan beş yılda 186 milyar dolar gelmiş. Gayrimenkul hariç tutulursa 171 milyar dolar.
* 2018-2022 yıllarını kapsayan beş yılda ise 47 milyar dolar gelmiş. Gayrimenkul hariç tutulursa 20 milyar dolar.
Aramız mı bozuldu?
Çok döviz geldiğinde bu tefeci (!) kaynaklı ise demek ki 2010-2014 döneminde onlarla iyi anlaşıyorduk. Tıkır tıkır yürümüş anlaşmalar, iyi döviz gelmiş.
Sonra sanki aramız açılmış. Açılmış ki 2018-2022 döneminde döviz adeta kurumuş. Ne oldu yani son beş yılda tefecilerle iyi anlaşamadık mı, o yüzden mi para göndermeyip bizi sıkıntıya soktular!
İlk beş yılda gayrimenkul hariç 171 milyar, ikinci beş yılda 20 milyar!
Sakın biz değişmiş olmayalım!
Siz bir yatırımcı olsanız, hele hele bir ülkeye gidip fabrika kuracak, öyle ceketinizi alıp çıkamayacak bir işe girişecek, yani doğrudan yatırım yapacak bir girişimci olsanız, mevzuatı sık sık ve keyfi olarak değiştirilen, parasının değerinin ne zaman ne olacağı bilinemeyen, hukuk sistemine pek güven duyulmayan bir ülkeye yatırım yapar mısınız?
O ülke size istediği kadar yüksek kazanç vaat etsin, o ülkenin parasının bir anda yüksek oranda değer yitirme olasılığı varsa oraya gider misiniz?
Portföy yatırımı yapmayı düşünüyorsunuz ve o ülke size diğer ülkelerin üç katı, beş katı kazanç vaat ediyor. Herhangi bir yatırım aracından yüzde 25 kazansanız bile, döviz o ülkenin parasına göre yüzde 26 değer kazandığında zarardasınız. Bu riske girer misiniz?
Dolayısıyla o beşer yıllık dönemlere dikkatle bakın!
Özellikle ikinci beş yıllık döneme!
Yani 2018 yılında başlayan döneme!
Daha önce Türkiye’ye gelen yabancı niye elini eteğini çekmiş acaba?
Sakın Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte ekonomi politikalarını alt üst ettiğimiz için olmasın!
Fabrika ayarlarına dönmek...
Cep telefonunuzda bir dizi ayar yaparsınız, aldığınız haline göre bir dizi değişikliğe gidersiniz. Bu değişiklikleri silmek istediğinizde karşınıza bir seçenek çıkar; fabrika ayarlarına dönme seçeneği.
Türkiye’nin yapması gereken de o, fabrika ayarlarına dönmek. Öyle çok fazla düzenleme yapmamıza gerek yok; fabrika ayarlarına dönsek yeter.