3. nesil sığınmacılara hazır mıyız?

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye ile Pakistan arasındaki son derece iyi ilişkiler bir tarafa, her iki ülkenin bir de ortak kaderi var; yoğun sığınmacı akını. Türkiye bugünlerde Suriyelilerden sonra, bir de Afgan sığınmacıların da kafileler halinde gelme ihtimalinin endişesini yaşıyor. Aynı endişe, Afganistan’ın komşusu Pakistan’da da hakim. Üstelik Pakistan, 40 yıldan fazladır Afgan sığınmacılara ev sahipliği yapıyor.

Pakistan’ın Ankara Büyükelçisi Sirus Seccad Gazi, ülkesinin Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgal edildiği 1979’dan bu yana yaklaşık 3 milyon Afgan sığınmacıya ev sahipliği yaptığını söyledi ve ekledi; “Onlara bu zamana kadar o kadar iyi baktık ki, ülkesini hiç görmemiş üçüncü jenerasyon Afganlar doğdu…”

Pakistan Büyükelçisi’nin bu sözleri bile, yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de olan Suriyeli sığınmacıların geri dönüşlerinin öyle kolay olmayacağını ortaya koyuyor. Türkiye’nin, Pakistan’ın yaşadığı bu durumu iyi inceleyip, vakit geçirmeksizin Suriyelileri ülkelerine geri gönderebilecek politikaların üzerine düşmesi lazım.

Pakistan Büyükelçisi, ülkesinin 15 Ağustos’tan bu yana Afganistan’dan sığınmacı kabul etmediğini, ülke sınırlarının örülmüş duvarlarla korunduğunu, sadece geçerli belgesi ya da vizesi olan Afganların Pakistan’a kabul ettiklerini de ekledi. Burası işin sığınmacı kısmı.

Pakistan Büyükelçisi Gazi’nin Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleriyle sohbetinde anlattıkları, hem Afganistan’ın Taliban’ın eline nasıl bu kadar çabuk düştüğü, Türkiye’nin dış politikasının Afganistan ayağının ana katmanlarını anlamak açısından da önem taşıyor.

“Yabancı güçler, siyasi müzakereler bitmeden çekilmeye başladı…”

Büyükelçi Gazi, BM/NATO’nun 20 yıllık müdahalesinin ardından Afganistan’da kurulan hükümetin bir anda dağılıp, ülkenin Taliban’ın eline geçmesinin nedenini iki cümlede özetledi: “En büyük üzüntümüz, bu süreçte Afgan tarafları arasındaki müzakerelerdeki ilerlemeyle yabancı askerlerin ülkeden çekilmesi arasında bir denge gözetilmedi. Çekilme, müzakerelerden hızlı ilerledi ve müzakerelerin sonuçsuz kalmasına neden oldu.”

Peki, komşu Pakistan, ülkenin Taliban’ın kontrolüne girmesine nasıl bakıyor? Büyükelçi öncelikle, uluslararası basında sık sık rastlanan, Taliban’ın bizatihi Pakistan tarafından yetiştirilip büyütüldüğü iddialarına, “Pakistan’ın Taliban üzerindeki etkisi abartılıyor” sözleriyle yanıt veriyor.

Ardından Taliban’la olduğu kadar, ülkedeki diğer fraksiyonlarla da görüşmelerin sürdüğünü anlatıyor Büyükelçi. Pakistan’ın Afganistan’daki yeni yönetim için ise, “etnik grup ya da cinsiyet ayrımı yapmayan, kapsayıcı bir hükümet kurulmasını” istediklerini söyledi.

Afganistan ile Pakistan arasında arabuluculuktan bugünlere…

Ya Türkiye’nin Afganistan’daki durumu? Önce BM, ardından NATO bayrağı altında Afganistan’a yönelik askeri müdahaleye en başından beri Türkiye de dahildi. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman tek NATO üyesi olan Türkiye’nin askerleri, Afganistan’a görev yaparken bunun etkisini de fazlasıyla gördüler.

Afganistan’da yabancı askerlere karşı olumsuz tavır, hiçbir zaman Mehmetçiğe gösterilmedi. Hatta Türkiye, BM/NATO müdahalesi sonrasında Kabil’de kurulan hükümetle Pakistan arasında arabuluculuğa bile soyundu. Ancak o dönemler geçti; artık Afganistan’da Taliban ülkenin kontrolünü almış durumda. Ve Pakistan’ın, Taliban’la görüşmek için arabulucuya ihtiyacı yok. Oysa Türkiye’nin durumu aynı değil.

Şimdi AK Parti hükümeti, -nedenini kimsenin hala anlamadığı- Kabil Havaalanının işletmesini üstlenme ısrarı uğruna arabulucu bulma peşinde. Pakistan Büyükelçisi’yle sohbetten, İslamabad hükümetinin böyle bir role soyunmaya pek niyeti olmadığını anlamak mümkün.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, daha Taliban ülkeyi tam olarak kontrol etmeden, Kabil havaalanının güvenliğini Pakistan ve Macaristan askerleriyle birlikte Türkiye’nin üstlenebileceğini söylediğinde de İslamabad’dan heyecanlı bir destek gelmemişti.

Nitekim son derece tecrübeli bir diplomat olan, uzun yıllar Pakistan’ı ABD’de de temsil etmiş Pakistan Büyükelçisi Gazi, Türkiye’nin Kabil Havaalanı ısrarı sorulduğunda da diplomatik bir yanıt vermeyi tercih etti: “Afganistan’da tarafların desteklediği ölçüde biz de bu girişimi destekliyoruz” dedi. Yani topu Taliban’a attı.

Taliban Katar’dan destek istedi

Taliban’dan gelen mesajlar Ankara’yı tatmin edecek düzeyde değil; Bir kere, Kabil Havaalanı’na hiçbir şekilde yabancı silahlı güç istemiyor Taliban. Dolayısıyla, sadece düzenli Türk ordu birliklerine değil, özel bir Türk şirketi -SADAT mesela- eliyle yürütülecek güvenlik de Kabil Havaalanı açısından mümkün görünmüyor. Taliban, uluslararası bir havaalanını işletebilecek tecrübe ve yetişmiş personele sahip olmadığından, bu konuda Katar’dan yardım istemiş durumda.

Yani eğer Katar, Türkiye’yi de bir şekilde konuya dahil ederse, Kabil havaalanında birkaç Türk sivil personelin çalışması mümkün. Ancak bu durum, havaalanının hem güvenliğini, hem de işletmesini isteyen AK Parti hükümetini tatmin edebilir mi, orası kocaman bir soru işareti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024