3. Dünya savaşı çıkar mı? Gözler 20 Ocak’ta...
Dünya, son bir hafta içinde Ortadoğu'yu unutup, yeniden Rusya-Ukrayna savaşına odaklandı. Gelişmeler hiç iç açıcı değil;
* ABD ve İngiltere, Ukrayna'ya sağladıkları gelişmiş saldırı füzelerinin savunma amacıyla değil, Rus topraklarına saldırı amacıyla da kullanılmasına izin verdiler.
* Rusya Lideri Putin bu hamleye karşı Rusya'nın nükleer silah kullanma doktrinini değiştirdi. Yeni doktrine göre Rusya, nükleer gücü olmayan bir ülkenin kendisine yönelik, nükleer gücü olan bir devletin desteğiyle yapacağı tüm saldırıları, "ortak saldırı" olarak değerlendirecek. Buradaki "nükleer gücü olmayan ülkenin" Ukrayna, saldırıya yardımcı olan "nükleer gücü olan ülkenin" ise ABD ya da İngiltere oldukları açık. Putin "nükleer caydırıcılık" kartını iyiden iyiye kullanıma açmış durumda.
Nitekim Putin'in bir dönem Devlet Başkanlığı görevini "becayiş yaptığı", halen de Rusya Güvenlik Konseyi'nin Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Dmitry Medvedev paylaştığı tweetle duruma "açıklık" getirdi; "Rusya'nın yeni nükleer doktrini ülkemize NATO füzeleri atıldığında, Rusya bunu toplu bir saldırı olarak kabul edecek. Rusya, buna karşılık Ukrayna'ya ve hangi ülkede olurlarsa olsunlar kritik NATO tesislerine nükleer silahlarla karşı saldırı düzenleyebilecek. Bu da 3. Dünya Savaşı anlamına geliyor."
* Ancak ne Putin'in nükleer doktrini değiştirmesi, ne de Medvedev'in attığı açık tehdit mesajı Ukrayna'yı destekleyen Batı cephesini durdurmadı; Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'nın Rus topraklarına Salı gecesi ABD yapımı 6 ATACMS füzesiyle saldırı düzenlediğini açıkladı. Açıklamada, kullanılan ATACMS füzelerinin S-400 ve Pantsir sistemler tarafından durdurulduğu bildirildi.
Bitmedi;
*Rusya, seri şekilde nükleer barınak üretimine başladığını duyurdu. Rus basınında yer alan haberlerde, 54 kişilik bu barınakların nükleer patlamadan kaynaklanan radyasyon ve radyoaktif kirlenmeye karşı koruma sağladığı ifade edildi.
* Norveç, İsveç ve Finlandiya, vatandaşlarına "savaş çıkması halinde nasıl davranmaları gerektiğine" ilişkin kitapçıklar dağıtmaya, internet üzerinden "krizlere nasıl hazırlanılır" tavsiyeleri vermeye başladılar.
* Buna Türkiye'de önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, ardından Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in basına yaptıkları "üçüncü dünya savaşı çıkabilir" açıklamalarını da eklemek gerek elbette. (Tabi burada savaşın çıkma ihtimalini açıkça ifade eden Türk kabine üyelerinin, buna karşı ülkede hangi önlemlerin alındığından, vatandaşların devlet tarafından nasıl korunacağından ya da vatandaşların kendilerini korumak için ne yapmaları gerektiğinden hiç bahsetmediklerini de eklemek gerek elbette. Görünen o ki Türkiye'de hükümet kuru uyarı yapmakta oldukça mahir, ancak iş tedbire gelince herhangi bir hareket yok gibi.)
Trump'dan ses çıkmaması ilginç
ABD'de "topal ördek" konumunda olan mevcut yönetim Ukrayna meselesini "3. dünya savaşının" eşiğine getirirken, 20 Ocak'ta göreve başlayacak yeni Amerikan Başkanı Trump'ın sessizliği ise manidar. Ancak Trump'ın geçen hafta mevcut Amerikan Başkanı Biden'la görüştüğü unutulmamalı.
Bu açıdan bakıldığında, Trump'ın sessizliği, "20 Ocak'a kadar Rusya'ya yapılacak olan yapılsın, Moskova olabildiğince zayıflatılsın, benim dönemimde ateşkes nasıl olsa sağlanır" bakışından geliyor olabilir.
Uluslararası siyasetin "kurdu" olarak nitelenebilecek Putin'in ise, söylemi tırmandırmakla birlikle, "topal ördek" konumundaki Biden yönetimine kızıp, kendi ülkesini de mahvedebilecek bir nükleer savaşa yönelmeyeceğini tahmin etmek mümkün.
Putin büyük ihtimalle, 20 Ocak'ı bekleyip, Trump'ın koltuğa oturduktan sonra "asıl rengini" belli etmesini bekleyecektir.
Nitekim Avrupalılar Trump'ın Başkanlık görevini devraldığında Putin'le "uzlaşma" yoluna gireceğini hesaplıyor olmalılar ki, bu hafta kendi aralarında toplanıp, "ABD kendini geri çekerse, Ukrayna'ya nasıl yardım ederiz" meselesini tartıştılar. Varşova'da AB’nin en büyük ülkeleri Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Polonya ve AB üyesi olmayan İngiltere Dışişleri Bakanlarının katıldığı toplantıda, ABD’nin Trump döneminde Ukrayna’ya mali yardımları azaltması durumunda, Avrupa’nın Kiev'e mali ve askeri yardımları üstlenmeye hazır olduğunu açıklandı.
Kısacası;
Olası bir "küresel kıyamet" için her şey 20 Ocak'a endekslenmiş görünüyor...