24 saatlik dogfighting
Ülkenin 3 tarafı denizler, 4 tarafı sorunlarla çevrili durumda… Üstelik savaşlar bitmiyor ve her geçen zaman, yeni çatışma alanları üretiyor. Henüz İsrail-Filistin çatışması bitmişken şimdi gündeme İran-İsrail gerilimi çıktı. Önce İsrail vurdu, derken İran misillemesi ve 24 saatlik bir vodvil sahnelendi. Başlıkta kullandığım kelime; havacıların “it dalaşı” dedikleri çatışmanın, diplomaside kullanılan yöntemlerinden birini anlatıyor. İki ülke jetleri, birbirini taciz ederek üstünlük kurmaya çalışıyor ama devamı gelmiyor. Bir bakıma karşılıklı hırlaşma… Tıpkı itlerin birbirine havlayıp ısırmaması gibi…
DÜNYA DERİN BİR OH ÇEKTİ
Burada bizi ilgilendiren, bu çatışmaların, burnumuzun dibinde olup bitmesidir. Neticede giderek ısınan coğrafya ile çok derin kültürel bağlarımız olması bir yana, ekonomik ilişkilerimiz, ticaret bağlantılarımız, ihracat rotalarımız, çatışmalardan etkileniyor, ekonomimiz maliyet ödeyebiliyor. Şimdi kafalardaki soru, bu çatışmanın ne kadar süreceği ve ne derece derinleşeceği yönünde… Son açıklamalar, bu dogfighting sürecinin uzatılmayacağı yönünde. Nitekim İran genelkurmayı; “ileri götürmeyeceğiz”, İsrail de “uzatmaya gerek kalmadı” derken ABD; “İran ile savaş istenmiyor.”
İKİ SORU İKİ CEVAP / İt dalaşına dair…
Bu çatışmadan İsrail’in kazancı nedir?
İsrail, “ben burada bir güç odağıyım, gerektiğinde tüm tehditlere karşılık verebilirim” mesajı vermiş oldu. Ayrıca İran’ın kendisine yönelttiği 300 füzeyi durdurarak hava savunmasının olası saldırılara karşı ne kadar güçlü olduğunu gösterdi.
Bu çatışmadan İran’ın kazancı nedir?
İran, vekâlet savaşlarında zaten sürekli rol sahibiydi. Ancak ilk kez İsrail’e doğrudan saldırı yapabileceğini ispat etti ve füzelerini İsrail’e yöneltti. Küresel arenada, İran’ı dışarıda bırakacak hiçbir planın yürüyemeyeceğini haykırmış oldu.
not - DERDİM BİNBİR İKEN BİNBEŞYÜZ OLDU
Anonim halk türküsünün bu nakaratındaki gibi ekonominin hali… Bir yandan krizle boğuşurken diğer yanda enflasyon zulmü, kasadaki parasızlık… Bunlar yetmezmiş gibi şimdi de bölgedeki yeni gerilimlerin bizi tehdit etmesi… Son gelişmeler ışığında konuştuğum iş dünyası sürekli olarak şunu sordu, durdu; “acaba bu kriz derinleşir mi?” İhracatçının derdi farklı değil; “zaten kurzede iken savaşzede olur muyuz?” Bu ülkede yatırımı olan veya bunlarla iş yapanların kaygısı da farklı değil; “Eğer çatışma uzarsa, ne yaparız?”
Kaygılar yerinde ve bazı kesimlerde bu son çatışmanın; yeni risk değerlendirmesine vesile olacağını söyleyebiliriz. Çatışma sonrası yapılan açıklamalar her ne kadar yüreklere soğuk su serpmiş olsa da herkesin aklında “acaba yeniden alevlenir ve daha sıcak bir evreye varır mı?” endişesini düşürdü.
Bu 24 saatlik dogfaigh sonrası duyduğum en sağlam analiz; “küresel arenada huzur” aranmayacağıdır. Krizleri yönetmeyi öğrenen pek çok kurum ve şirket, şimdi “belirsizliği yönetme” dersine çalışmaya başladı. Nitekim son zamanlarda bana sorulanlar, “belirsizliğin nasıl yönetileceği” odağında oluyor.
Burada benim önerim, her şirketin bir “belirsizlik çalışma grubu” kurmasıdır. Hele ki ihracatçı iseniz veya dışarıyla iş yapıyorsanız, tüm gelişmeleri değerlendirecek, sektörünüzün yakın geleceğini analiz edecek, şirketin olası risklerini yönetecek birimler oluşturmanız kaçınılmazdır.