2025’te ekonomimiz nasıl şekillenecek? (II)

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Ekonomimizin 2025’te nasıl şekillenebileceğini ele alıyorum. Geçen Perşembe dış koşullar üzerinde durmuştum. Jeopolitik gelişmeler bir tarafa, durum özetle şöyleydi: Küresel finansal koşullar ve enerji fiyatlarındaki olası gelişmeler lehimize görünüyor. Buna karşılık, Trump’un gümrük tarifesi kararları ihracatçılarımızı sevindirecek gibi durmuyor. Bugün sıra yurtiçinde uygulayacağımız ekonomi politikasına bağlı olarak 2025’te nelerin yaşanabileceğinde. 

Önce seçimlere ilişkin bir varsayım yapmak gerekiyor. Malum, Türkiye’nin, özellikle gelişmiş ülkelerdeki uygulamalardan yola çıkarak oluşturulmuş ‘seçim öncesinin politik iktisatı’ yazınındaki modellere ilham verecek mümtaz deneyimleri var. Kabaca seçimden önceki bir yıl “bol ve ucuz kredi-yüksek kamu harcaması-‘cömert’ maaş ve ücret artışları ile destekleme alım fiyatları-kamunun kontrolünde olan mal ve hizmetlerin fiyatlarının kısıtlı yükseltilmesi” şeklinde özetlenebilecek bir politika uygulanıyor. 2027 başına kadar seçim olmayacağını varsayıyorum.

Dolayısıyla, ana senaryomda seçim ekonomisi yok. Ekonomi politikasında ise bir değişiklik olmayacağını kabul ediyorum. Temelde sıkı para politikası ağırlıklı, bir ölçüde de bütçe açığını kontrol etmeye çalışan maliye politikası önlemleri göreceğiz. Kısacası, ne hukuk sisteminin iyileştirilmesine yönelik adımlar atılacak ne ihale yasasında değişiklik yapılacak ne TÜİK’in yapısı değiştirilecek ne yüksek gelir gruplarına ek vergi gelecek ne de kamu-özel işbirliği projelerindeki gelir garantileri gözden geçirilecek. Başka ‘ne’ler de eklenebilir; gerek yok.

Para politikasının sıkılığından kasıt, Merkez Bankası’nın, enflasyonun izleyeceği ana eğilimine ilişkin tahminlerine dayanarak politika faizini enflasyonun üzerinde tutması. Küresel finansal koşullarda aleyhimize gelişmeler yaşanmayacağı, dış koşullara ilişkin temel varsayımlarımdan biriydi. Bu durumda, kur artışının enflasyonun birkaç puan altında gerçekleşmesi ve liradaki reel değerlenmenin sınırlı ölçülerde kalması beklenir. İthal enerji fiyatlarında olumsuz bir gelişme yaşanmayacağı kabulü de dikkate alındığında enflasyonun ana eğilimi aşağıya doğru olacaktır. 2025 sonunda yüzde 25-30 aralığında bir enflasyon görebiliriz. Politika faizi bu koşullar altında -reel faizi yüzde 2-2,5 olarak alırsam- yüzde 27,5-33 bandında kalabilir.       

ABD gümrük tarifelerini yükseltirse, AB ekonomisinin büyüme oranının düşeceğine yönelik senaryolar var. Sınırlı da olsa liranın reel olarak değerlenmesi de dikkate alındığında ihracatımızın olumsuz etkilenmesi beklenir. Ancak, Türkiye’nin çok sayıda ülkeye çok sayıda mal ihraç etme kabiliyetini göz ardı etmemek gerekiyor. Bu durumda, ihracatın azalmasını değil de artış oranının düşmesini beklemek daha gerçekçi olur. Öte yandan, enerji fiyatlarının artmayacağı temel senaryoda, ithalatın ana belirleyicisi büyüme oranımız olacaktır.

Büyüme oranı tahmini yapmak daha zor. 2024’ün ikinci yarısında yerinde saydı ekonomimiz. 2025’in ilk başlarında da bu eğilimin sürmesi beklenir. Ancak enflasyondaki gidişata bağlı olarak kredi arzına yönelik makro ihtiyati sınırlamaların gevşetilmesinin sonraki aylarda olumlu etkisi olacaktır. Yüzde 3 civarında bir büyüme – bizleri ‘kesmese’ de- bu koşullar altında fena değil. Bu düzeydeki bir büyüme ve yukarıda belirttiğim olası kur gelişmeleri, ithalattaki artışın sınırlı kalması anlamına gelir. Öyleyse, cari işlemler dengesinde ne iyileşme ne de kötüleşme beklenir. Yüzde 3 civarında büyüme, geniş tanımlı işsizlik oranının mevcut yüksek düzeyi etrafında seyretmesine yol açar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2025’e girerken 31 Aralık 2024