2025’in en önemli dönemine hazır girmek için ne yapmalı?
Bu yılın başında kaleme aldığım ve bu köşede 23 Ocak 2024 tarihinde yayımlanan “2024’te ihracatçı doğru zamanlamayı nasıl planlamalı?” başlıklı yazımda bugünlere ilişkin bir öngörüde bulunmuştum. “Fed faiz indirimleri ile dolar endeksinde beklenecek aşağı yönlü hareket sonucunda da Euro/dolar paritesi bugünkü seviyelerinden daha güçlü şekilde 1.11 seviyelerinin üzerini dahi görecektir muhtemelen.” Şeklindeki sözlerimin devamında da “İşte 2024 yılında ihracatçının tabiri caizse gaza basacağı dönem tam da bu süre olacak. Yani nispeten zayıf dolar endeksi ve yüksek Euro/dolar paritesinin yakalandığı zaman!” diye eklemiştim.
Ağustos ayı ortalarında 1.10 seviyesini gören Euro/dolar paritesi 20 Ağustos – 01 Ekim arasındaki süreçte sıklıkla 1.11 seviyelerinin üzerinde gezindi. İhracatçılar için çok uygun zamanlardı. Yılın geri kalanında aynı parite seviyelerinin yakalanıp yakalanmayacağı konusu şüpheli. ABD Merkez Bankası (Fed) tarafından ilave faiz indirim beklentileri söz konusu olsa da ekonomik verilerin güçlü gelmesi ABD dolar endeksinin 100 üzerinde kalmasını desteklemesini sağlayabilir. Ayrıca Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından da ilave faiz indirimlerinin geleceğini düşündüğümüzde yeniden 1.11 ve üzeri seviyeler yakalanmasının ihtimali sanki biraz daha düşük gibi. Şu anda hem ekonomik hem siyasal alanlarda çok fazla ve değişken dinamikler olduğu için bu düşük ihtimal gerçekleşecek mi bakalım izleyip göreceğiz.
Kısa bir küresel bakış sonrasında odağımızı içeriye çevireceğim. Piyasada birçok kesim tarafından Merkez Bankası’ndan kasım ayındaki faiz indirim beklentileri ileri tarihlere ötelendi. Beklentilerdeki bu değişimde etkil olan faktör, eylül enflasyonunun aylık bazda yüksek çıkması değildi. TCMB Başkanı Sn. Fatih Karahan’ın aylık enflasyon ve enflasyon beklentilerinde alınacak bir miktar daha mesafe olduğuna ilişkin söylemiydi. Mevcut duruma dair birçok değerlendirme var. Ancak bizim ilgilendiğimiz asıl soru şu;
Bundan sonrasına ilişkin reel sektördeki firmalar kendilerini nasıl konumlandırmalı?
Burada işin püf noktalarından bir tanesi tam da şu sıralarda 2025 yılının bütçe planlamasını yapmaktan geçiyor. Şu anda 2024 yılının son 3 aylık dönemine girdiğimiz günlerde, şirketlerin gelecek yılın bütçe planlaması üzerinde çalışmalara başlamış olmaları gerekiyor. Bu çalışmaların 2025 yılında bir kılavuz niteliği kazanabilmesi için de yılın hangi dönemlerde finansman ihtiyacı duyulacağına ilişkin öngörülerde bulunmak çok önemli. Bana belki de diyeceksiniz ki “Finansman ihtiyacı içerisinde olmadığımız zaman mı var ?” Evet, haklısınız, size katılıyorum. Şirketlerin farklı stratejileri çerçevesinde sürekli olarak finansmana ihtiyaçları var. Buradaki konu, nakit akış bütçesi yaparak likidite krizine girilmesini önleyecek bir finansman ihtiyacının tespit edilmesi. İşin püf noktası da, bu planlamayı yıllık değil de 2025 yılının ilk 3 ayını kapsayacak şekilde yapılmasında. 2025 yılı zorlu bir yıl olacak. 2025 yılının ilk 3 aylık dilimini bir likidite krizine düşmeden aşabilen şirketler, yılın geri kalan kısmında daha fazla hareket esnekliğine sahip olacaklar.
Şu andaki yüzde 50 olan politika faizi ile yıllık enflasyon oranı arasında 2025 yılının ilk üç aylık döneminde oluşacak fark, Merkez Bankası’nın faiz indirim hamlesini yapmak için alan açacak diye düşünüyorum. Yani bu yılın aralık ayında bir faiz indirimi gelmese bile 2025 yılının ilk 3 aylık dilimi içerisinde mutlaka bir indirim gelecektir diye düşünüyorum. İşte reel sektördeki firmalar da bu dönemi iyi kullanmalı. Bunun için finansal yönetimde şu anda odaklanmaları gereken iki ana başlık var. Bir tanesi 2024 yılı mali verilerinin kaliteli olması için çalışmalara başlamaları; diğeri de 2025 yılının ilk 3 ayına ilişkin nakit girdi ve çıktılarına dair gerçek beklentilere dayalı bir bütçe planlama çalışması yapmaları. Mali verilerin kaliteli olması demek dönem sonunda illa da kar görünmesi demek değildir. Kaliteli mali veri; muhasebe kayıtlarının doğru işlendiği, gelebilecek sorulara verilecek sözlü yanıtların aynılarının mali verilerce destekleniyor olması, bilanço dengesinin uyumlu olması, denetimden geçmiş olması, dip notlar ile açıklamaların ayrıntılı şekilde yer alması gibi konular demektir. 2025 yılının ilk 3 ayına dair yapılacak çalışmaların gerçek beklentilere dayalı olması demek de objektif, tarafsız, hayal ürünü olmayan bir planlama yapmak demektir.
Dolayısıyla bu yazıdan çıkarılacak ana fikir; bugünden 2025 yılının ilk üç aylık dönemi içerisinde Merkez Bankası’ndan gelebilecek faiz indirim hamlesi sonrasında bankaların kredi kullandırım konusunda daha hevesli olacakları döneme hazırlıklı girmek için çalışmaların bugünden başlanmalı. Bunun için püf noktalarını da yukarıda verdim.