2023’te paradigma değişecek mi?
Her yeni yıla umutla başlarız. Ülkemizde ve dünyada köklü değişimlerin olumlu yöne evrileceği, ekonomik sıkıntıların hafifleyeceği, barış umutlarının ufukta belireceği beklentilerimizi, yılbaşlarında hep somut verilere dayanan nesnel öngörüler sınıfına almaya çalışırız. Ama savaşlar, çıkar çatışmaları, ekonomik sıkıntılar, siyasi çekişmeler boyut ve biçim değiştirerek yıllar geçtikçe hep devam eder. Ancak, bu döngü içinde iktidarların yıprandığını, ilişki biçimlerinin eskidiğini, toplumsal taleplerin yön değiştirdiğini, iktidar alternatiflerine kulak kabartıldığını, en önemlisi kapsamlı ekonomik çözüm beklentisinin yaygınlaştığını değişim öngörüsü olarak kayda geçirmek mümkündür.
Kolayca “paradigma değişimi” demek
Somut verilerle görmeye başladığımız derin dönüşümü “paradigma değişimi” olarak dillendirmek Türkiye ve dünyada çok yaygınlaştı. Mevcut düzenin siyasi ve ekonomik olarak devam edemeyeceği hissedildiğinde, görüldüğünde bu kalıp hemen kolayca yapıştırılıyor. Yılsonu değerlendirmelerinde yeni yıl öngörülerinde sıklıkla kullanılıyor. Ancak, “paradigma değişimi”ni yüzlerce, binlerce yıllık zaman dilimlerinde ölçmeye çalışan bilim insanları olduğunu biliyoruz.
İçinde debelendiğimiz “dijital dönüşüm” ve yaşamsal önemini her geçen gün daha acı bir şekilde hissettiğimiz “yeşil dönüşüm” günümüzün gerçeği. Hayatın her alanında etkilerini hissediyoruz. Ama bu ikiz dönüşüm akımının neler yarattığını, nelere mal olduğunu ancak zaman tünelinden uzunca bir kesit aldığımızda daha net görebiliyoruz.
Türkiye siyasetinde ve ekonomide “paradigma değişimi”
Bu iddialı ara başlıktan sonra Türkiye siyasetinin falına bakmaya çalışacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Dönüşümlerin ne kadar “paradigma değişimi” olduğunu zaman gösteriyor. Ülkemizde hem siyasi hem de ekonomik olarak değişim ve dönüşüm sancıları çektiğimiz bir gerçek. Bu anlamda 2023 Haziran’ında yapılması beklenen seçimleri “yol ayrımı” olarak nitelemek mümkün. 20 yıllık seçeneksiz iktidar, ilk kez 6’lı masada bir araya gelmiş muhalefet partileri ve dirsek temasında olduğu diğer partilerin oluşturduğu geniş bir muhalefet bloğuyla karşılaştı. CHP ve İYİ Parti’nin başını çektiği muhalefet bloğunun özgüveni o kadar yerinde ki iktidar hesapları çerçevesinde partiler arası çekişmeler yaşanabiliyor. İktidar da kendisindeki güç aşınmasının, yıpranmanın farkında ve çözümler arıyor. Seçim öncesi zorunlu popülist politikalar ekonomiyi teslim almış durumda. Son EYT kararı gibi geleceğe dönük sert etkileri izlenecek politikalar bile iktidar ve muhalefetin seçim bahisleri üzerinden şekilleniyor. Seçimden sonra hangi iktidar gelirse gelsin bütüncül bir ekonomik politikayla enflasyonla tam anlamıyla mücadeleye girişmek zorunda olacak. Türkiye’nin bu kadar yüksek enflasyon düzeyiyle daha fazla yürümesi mümkün değil. 6’lı muhalefetin taahhüt ettiği “parlamenter sistemi güçlendirme” planının, rejimi demokratikleştirmenin, karar süreçlerini teknik ve şeffaf hale getirmenin aslında ekonomiyle nasıl yakından ilgili olduğunu görmeye başladık. İktidarın da bunun farkında olup gerekli adımları atacak siyasi güç ve irade perhizini mevcut cumhurbaşkanlığı sisteminde bir türlü gerçekleştiremediğini biliyoruz.
Paradigmalar, uzun erimli hareketler, tutumlar, anlayışlar, davranışlar ve kararlılıkla oluşuyor, değişiyor. Kurtuluş savaşıyla başlayan Atatürk dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını hariç tutarsak, kişilerin, liderlerin, siyasi partilerin bir anda paradigma değiştirebildiği örnekler yok.
2023 yılında Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimleri demokratik bir olgunlukla gerçekleştirebilmesi, -kimin kazanacağından bağımsız olarak- bu ülkede iktidarın demokratik yollardan değişebileceğinin dünya âleme gösterilebilmesi çok daha önemli.
Umutla başladığımız 2022 yılının ne kadar zor geçtiğini enflasyonun nasıl belimizi büktüğünü unutmadan, seçim yılı olan 2023’de yaşayabileceğimiz değişikliklere odaklanalım.
Yeni yılda insanlığa, ülkemize, ailelerimize, iyilikler, güzellikler getirecek gelişmeler yaşanmasını diliyorum.
Almanya’nın yeni tedarik zinciri yasası
2022 yılı dünyada “tedarik zincirlerinde kırılma”nın somut olarak gözlendiği ve kaydedildiği bir yıl olarak tarihe geçti. Bu kavramla yıl boyunca çok sık karşılaştık. Tabii ki geçen yıl en çok da tedarik zincirlerinde kırılmanın ihracatçılarımıza, sanayicilerimize getirdiği fırsatları konuştuk.
2022 yılının son günlerinde Almanya’nın 2023 yılı başında yürürlüğe giren yeni tedarik zinciri yasasına odaklandık. Çin ile birlikte dünyanın en büyük üretime dayalı ihracat ekonomisine sahip Almanya’nın yürürlüğe koyduğu tedarik zinciri yasası dünya ticaretindeki dengeleri etkileyecek düzenlemeler içeriyor. Türkçeye “Tedarik Zincirlerinde Şirketlerin Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun” olarak çevrilen düzenleme Türkiye’nin bir numaralı ticaret ortağı Almanya ile iş yapan ihracatçılarımızı, sanayicilerimizi yakından ilgilendiriyor. Yeni yükümlülükler ve fırsatlar getiriyor. Yasa, ilk kez tedarik zinciri boyunca şirketleri çevre ve insan haklarına uyum yükümlülüğü altına sokuyor.
Almanya’nın Türkiye Büyükelçisi Jürgen Schulz’un yasayla ilgili olarak EKONOMİ Gazetesi okurları için kaleme aldığı makaleyi ve haber-analizimizi bugün gazetemizde buldunuz. Büyükelçi Schulz zarif bir üslupla yazdığı makalede Türkiye’deki iş ortaklarına “Yasa iki ülke arasındaki daha derin işbirliği için birçok imkan sunmaktadır” mesajını veriyor.
Dünya ticaretinin gündemine yeni bir anlayış getiren yasanın önümüzdeki dönemde AB mevzuatına da içerilmesi muhtemel bir gelişme olarak görülebilir.