2022’ye girerken büyüme
Salı günü üçüncü çeyrek GSYH verisi açıklandı. Dikkatimi çeken noktalar üzerinde durmak istiyorum. 2021’de bir yıl öncesine kıyasla çok yüksek bir oranda büyüyeceğimiz anlaşılıyor. Beklenen çift haneli bir büyüme oranı. İki çok basit hesap: Dördüncü çeyrekte 2020’nin aynı çeyreğine göre hiç büyümesek bile yıllık büyüme oranımız yüzde 8.4 olacak. O kadar geriye gitmeyip, dördüncü çeyrekte üçüncü çeyrek kadar (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış) GSYH yarattığımızı düşünelim. Bu durumda 2021 yılı büyüme oranımız yüzde 10.9 oluyor. Kaldı ki öncü göstergeler dördüncü çeyrekte ekonomi bir çeyrek öncesine kıyasla biraz yavaşlasa da az sayılmayacak bir büyüme olacağına işarete ediyorlar.
Dolayısıyla, potansiyel büyüme oranımızın yüzde 5’in biraz altında olduğu düşünüldüğünde, yıllık büyüme oranımız oldukça yüksek olacak. Normal koşullar olsaydı, mesela bir yıl önce ekonomi potansiyelinde büyüyor olsaydı, bu kadar yüksek bir büyüme oranı çok sorun yaratırdı. Mesela cari işlemler dengesini bayağı bozardı. Oysa çok önceden çoğu yorumcunun altını çizdiği bir gerçek vardı. Bu yılın her çeyreğinde geçen yılın son çeyreğindeki GSYH düzeyinde kalsaydık bile (çeyrekten çeyreğe büyümeseydik bile), 2020’nin ikinci çeyreğinde yaşanan büyük daralmanın etkisiyle zaten yıllık yüzde 6.8 oranında büyüyecektik. Dolayısıyla, normal koşullarda potansiyelin çok üzerinde bir büyüme oranının yaratacağı sorunların bir kısmı ile karşılaşmadık.
Alt kalemlerdeki gelişmeler ise şöyle: Hem özel tüketim hem de kamu tüketimi büyümeye önemli katkı verdi. Sırasıyla 5.1 ve 1.3 puan. Keza ihracat da öyle: 6.6 puan. Salt büyüme çerçevesinde bakıldığında tek sorun yatırım harcamalarındaki düşüş. Ama daha ayrıntılı incelendiğinde bu düşüşün inşaat yatırımlarındaki azalmadan kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Son yedi çeyrekte olduğu gibi bu çeyrekte de makine ve teçhizat yatırımları önemli ölçüde arttı. Yıllık yüzde 17.5. Zaten iş insanları ile konuştuğunuzda özellikle makine ve teçhizat yatırımlarındaki artışa dikkat çekiyorlar. Bir nedeni uluslararası tedarik zincirlerindeki kopuşların ihracatımıza destek vermesi. Başka ülkelerden ithal edenlerin bir kısmının yüzlerini Türkiye’ye döndürmeleri üzerine artan siparişleri karşılamak üzere kapasite artırıcı yatırımlar yapılması.
GSYH’ye gelir tarafından bakıldığında ise en dikkat çekici nokta şu: İşgücünün GSYH’deki payı, 1998’in son çeyreği ile 2021’in üçüncü çeyreği arasındaki dönemde, ortalama yüzde 27.4. Bu pay 2016’nın son çeyreğinde zirveye çıkıyor: Yüzde 32. O dönemden bu yana dalgalanmalarla birlikte işgücünün ana payı düşüş eğiliminde. 2021’in üçüncü çeyreğindeki pay hala ortalamanın üzerinde ama zirve değerine kıyasla dört puan daha düşük: Yüzde 28.1 (her çeyreğin payı, son dört çeyreklik işgücü ödemeleri toplamının son dört çeyreğin GSYH toplamına oranını gösteriyor).
Temel soru elbette bu oranda olmasa da potansiyelimiz civarında bir büyümenin 2022’de de sağlanıp sağlanamayacağı. Son aylardaki gelişmeler ve Türkiye’nin yükselen risk primi çerçevesinde bu soruya olumlu yanıt vermek zor. Çok fazla belirsizlik var. Özellikle bundan sonra nasıl bir ekonomik program izleneceği çok önemli. Bir diğer önemli konu da işgücünün payının nasıl artırılabileceği.