2022’nin dış politika beklentileri
Her yılbaşı, biten yılın değerlendirmesini yapıp, yeni yılın neler getirebileceğini değerlendirmek adettendir; Türk dış politikası açısından bakıldığında, 2021 “geri çekilme yılı” oldu. 2021, Türkiye’nin ilişkilerinde ciddi sıkıntılar olan Mısır’la, Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Ermenistan’la normalleşme adımları attığı yıl oldu. 2022’de de bu yönelimin Suudi Arabistan’la, Libya’da Hafter cephesiyle ve hatta Suriye ile devam etmesini beklemek mümkün. –Nitekim, Türk ve Suriye güvenlik heyetlerinin Ürdün’de bir görüşme yaptıkları bilgisi, Türkiye’deki hükümete yakın basına sızdı. Ürdün Dışişleri Bakanı böyle bir görüşme olmadığını söylese de, haberin kaynağına bakıldığında en azından Ankara’daki niyetin bu yönde belirmeye başladığı yorumu yapılabilir.
BİDEN’LA İLİŞKİLERDE “NORMALLEŞME YOK”
AK Parti hükümeti, son yıllarda gerginlik yaşadığı, hatta sıcak çatışmanın karşı cephelerinde karşı karşıya geldiği (Libya’da Hafter güçleri gibi, Karabağ savaşında Ermenistan gibi) güçlerle ve ülkelerle ilişkileri normalleştirirken, müttefikleriyle aynı dalgayı yakaladığını söylemek zor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD’nin geçen yıl göreve başlayan Başkanı Joe Biden arasında bir türlü Ankara tarafından istenen sıcak ilişki kurulamadı. Biden’la yüz yüze ya da telefonla az sayıda temasta, ilişkilerde yeni işbirlikleri yerine problemli alanlar öne çıktı. Belli ki Washington yönetimi de Türkiye’nin seçim sathı mahalline girdiğini göz önüne alıyor, sık sık yayınlanan kamuoyu yoklamalarını da yakından izliyor. ABD’deki hava, mevcut hükümetle seçim öncesinde uzun vadeli işbirliklerine girmemekten yana.
Benzer bir durum Rusya’da da var; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Soçi’de Rus Lider Putin ile yaptığı görüşmede de Moskova’nın ikili ilişkilerde –yine seçime kadar- frene basmayı tercih ettiği ortaya çıktı. O kadar ki, Putin-Erdoğan görüşmesinin ardından ortak bir açıklama bile yapılamadı. Moskova yönetimi Ankara’daki mevcut hükümeti küstürmeden, yaklaşan seçimin sonuçlarına odaklı gitmeyi tercih eden bir görüntü veriyor.
Suriye gibi, Ankara ve Moskova’nın çıkarlarının ters düştüğü alanlarda ise Rusya’nın Türkiye’ye yönelik baskısının arttığını gördük 2021’in son aylarında. Rusya’nın Suriye özel temsilcisi Lavrentyev’in “Ankara ilk fırsatta Suriye’deki askerlerini geri çekeceğini bildirdi” açıklaması bu baskının sonucu. Nitekim, Ürdün’de Türk-Suriye heyetlerinin görüştüğüne ilişkin haberlerin de Lavrentyev’in bu açıklamasının ardından çıkması tesadüf değil elbette.
AVRUPA İLE İLİŞKİLERDE ZEMİN KAYBI SÜRÜYOR
AK Parti hükümetleri döneminde, Avrupa-Türkiye ilişkilerindeki zemin kaybına son dönemde bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yarattığı kriz eklendi. AİHM’in Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi için verdiği kararın uygulanmaması, Türkiye’yi kurucu olduğu Avrupa Konseyi’nden çıkarılmasına bile varabilecek yaptırım sürecine soktu.
Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde de 2021, Ankara’nın tam üyelik perspektifinin hepten silindiği yıl oldu. Artık AB cephesinden Türkiye’nin “gelecekteki tam üye” yerine ekonomik partner, sığınmacı/ mülteciler için kalkan olarak görüldüğünü hemen hemen tüm toplantı bildirilerinde satır aralarında okumak mümkün.
Almanya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la iyi bir ilişki tahsis etmiş olan Angela Merkel döneminin bitmesi de Ankara açısından sıkıntı yaratmaya aday. AK Parti hükümeti 2022’de Almanya’da Sosyal Demokrat bir Başbakan ile, Türkiye’deki demokrasi ve özgürlükler sıkıntılarına son derece eleştirel bakan diğer iki koalisyon hükümeti ile uğraşmak durumunda kalacak. Almanya ile ikili ilişkilerde dramatik bir çöküş beklenmese de, Avrupa’da başı her sıkıştığında AK Parti’nin elinde sığınmacı kartıyla temas kurup, istediği zamanı kazandığı Merkel’in olmaması büyük bir eksiklik doğuracak gibi.
AB ile ilişkilerden bahsederken, Türkiye’nin son dönemde Rum-Yunan ikilisinin tezlerine kaybettiği zemini de ayrıca değerlendirmek gerek; Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs meselesinde Türkiye “milli davalarındaki” gücünü, etkinliğini, inandırıcılığını büyük ölçüde kaybetmiş durumda. Yalnızlık ülkeyi en çok bu alanda etkilemeye aday.
İKİ BÜYÜK MESELE; DONBASS VE İRAN’IN NÜKLEER PROGRAMI
2022’de Türkiye’yi dış politika alanında zorlayabilecek iki büyük mesele ise Ukrayna’daki Donbass krizi ile İran’ın nükleer görüşmelerinin akıbeti; Türkiye kağıt üstünde Donbass krizinde tarafsız gibi dursa da, Ukrayna’ya satılan Türk SİHA’larının bölgede kullanılması Moskova’da kaşların kalkmasına neden oldu. Buna bir de Türkiye’nin Karadeniz’de ve Baltıklar’da Rusya’ya karşı NATO’nun giriştiği gövde gösterilerinde en ön safta yer almasını (Türk pilotların Baltık semalarındaki NATO devriye uçuşları gibi) ekleyin. AK Parti hükümeti kamuoyu önünde pek dillendirmese de NATO üyeliğinin tüm gereklerini yerine getirdi 2021 yılı boyunca. Donbass krizinin alevlenmesi, Türkiye’yi iyiden iyiye Moskova’nın radarına – olumsuz anlamda- sokabilir.
İran’ın nükleer görüşmeleri ise 2021 kapanırken hala devam ediyordu. Görüşmelerin sürmesi, diplomasiye tanınan şans açısından önemli; Aksi halde, İran’a karşı sertleşecek Batı cephesinin, komşu Türkiye’yi de yanında görmek istemesi, bunun da Ankara’ya yönelik baskıyı arttırması beklenti dahilinde. Zaten ekonomik kriz içindeki Türkiye’nin, bir de gerginlik nedeniyle İran’la ticari ilişkileri kaybetme noktasına gelmesi ciddi sıkıntı yaratabilir.
Tüm bunları art arda koyunca; 2022’de dış politikanın da Türkiye’deki seçimlere endekslendiğini söylemek mümkün; Sadece içerde değil, uluslararası camia da “öngörülebilirlik” için seçim beklentisi iyiden iyiye artmış durumda…