2022 başında ekonomi

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Zafer ÖZCİVAN

Ekonomist

[email protected]

Tüm dünyada hızla yayılan ve ekonomide birtakım olumsuzlukların oluşmasına sebep olan korona virüs tehlikesi devam ediyor ve yeni varyantların ortaya çıkması ile birlikte vaka sayıları da ciddi şekilde yükseliyor. Salgınla uğraşmamızın üstüne özellikle 2021 yılının son çeyreğinde politika faizlerinin düşürülmesi ile başlayan enflasyon da maalesef hepimizi olumsuz yönde derinden etkiledi ve yükselmeye bugün de devam ediyor.

2021 Eylül-Aralık arasında politika faizlerinin toplamda 500 baz puan düşürülmesiyle birlikte dolar kurunun 18 TL ye kadar çıkması, tüm ekonomik hayatı negatif yönde etkilemişti ve ekonomi yönetimine olan güven kaybolmuştu. Tüm bu gelişmeleri dikkate alan ekonomi yönetimi,20 Aralık 2021 akşamı kur korumalı TL mevduatı hesabını açıklamasının ardından dolar kuru 10.50 TL’ye kadar geriledi. Ancak halk doların bu önemli oranda değer kaybetmesi sonucu fiyatların da aynı oranda düşmesini bekliyorduk ama maalesef beklenen olmadı. Yılbaşının hemen aynı gecesinin sabahında elektrik, doğalgaz, akaryakıt, toplu ulaşıma yapılan önemli oranda zamlarla uyandık. Asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına yapılan zamlar daha maaşlar alınmadan eriyip gitti. Özellikle asgari ücrete yapılan %50 oranındaki zam için olumlu düşünmüştük ama gelen zamlar aldı götürdü.

Öte yandan TÜİK in açıkladığı aralık ayı enflasyon rakamlarına göre TÜFE %36, ÜFE ise yaklaşık %80 oranındaydı. TÜFE ile ÜFE arasındaki makas hiç bu kadar fazla olmamıştı. Demek ki üretimde yaşanan enflasyon, yani üretim girdilerindeki artan maliyet, tüketici fiyatlarına yansımamış demektir. Sanayici hiçbir şekilde zarar ederek faaliyetini devam ettiremeyeceğine göre önümüzdeki birkaç ay içinde yükselen üretim maliyetleri tüketici fiyatlarına yansıyacaktır ve bu da enflasyonun önümüzdeki altı ay devam edeceğinin bir göstergesidir. Kaldı ki 20 Aralık’ta 10,5 TL’ye kadar gerileyen dolar kuru 14 TL sınırına dayanmıştır. Enflasyon, döviz kurları ile paralel yürüdüğü göz önüne alındığında önümüzdeki süreç de enflasyon açısından kolay geçmeyeceğinin işaretini veriyor.

Hükümetin uygulamaya geçeceğini açıkladığı üretim, istihdam, ihracata odaklı büyüme modeli ilk bakışta geç kalınmış bir karardır. Ancak ekonomi sadece bir faktörden ibaret değildir. Politika faizlerinin düşürülmesi ile beraber diğer ekonomi enstrümanlarının da projeye uygun olması önemlidir. Değilse yaşadığımız gibi enflasyon hayatımızın her alanında yer almaya devam eder. Yeni modele kısaca bakacak olursak; eski yaşadığımız modelde dışa bağımlılık, kolay ithalat yapabilme olanaklarıyla ülkemiz adeta her türlü ürünün dışarıdan geldiği bir ithalat cenneti durumundadır. Bu sebeple her geçen gün ithalat firmaları çoğalmakta gelen ürün sayısı ve çeşitliliği her zaman artmakta ve en kötüsü ise ithalata yöneldiğimizden dolayı paramızın yurt dışına gitmesidir. Hâlbuki yeni modelde amaç, üretim girdilerini kendi ülkemizde imal ederek üretim miktarını ve çeşitliliğini arttırmak, istihdam alanında atak yapmak ve cari açığı kapatarak ithalatı azaltmaktır. Böylece ithalata giden para yerine ihracat yoluyla ülkeye döviz girdisi sağlanacaktır. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi yüksek katma değerli ve ithal ikame ürünlere önem vermeliyiz ve devletin bu konudaki desteği arttırılmalıdır. Çünkü üretimimizin %50’den fazlası ithal girdilerle sağlanmaktadır. Bu yapılmadığı sürece veya başka bir deyişle yurtdışından üretim girdileri satın almaya devam edersek kur gereği enflasyonu düşüremeyiz.

Öte yandan işsizlik sorunu da önümüzde problem olarak devam ediyor. TÜİK’in açıkladığı verilere göre Kasım 2021’de işsizlik oranı %11,2, gerçek işsiz sayısı 8,45 milyon olarak belirlenmiştir. Uygulamaya çalıştığımız yeni ekonomik modelin bir amacı da işsizliği minimum seviyeye düşürmektir. Yeni alınan bir karar da işsizliğin önlenmesinde önemli bir konudur. Buna göre üniversite veya lise mezunu istihdam eden işletmelere kredi verileceği açıklanmıştır. Kamuoyunda olumlu ses getirecek bir karardır.

Bir diğer konu da yükselen enflasyonla birlikte kredi kartı kullanım oranlarının hızla yükselmesidir. Geçtiğimiz yıla göre banka kartı ve kredi kartı kullanımı toplam %62,3 artmıştır ve kullanım miktarı 1 trilyon 723 milyar TL olarak açıklanmıştır. Bu rakamlar vatandaşlarımızın ekonomik sorunlarla baş edemediğinin bir kanıtıdır. Gelirinin üstünde harcama yapan kişi nereye kadar borcu borçla kapatacak bir soru işareti olarak veya büyük bir problem olarak karşımızda durmakta acilen bu konuya bir çözüm getirilmesi gerekmektedir.

Tarım konusunda ise yükselen gübre, azot ilaç, tohum zamları çiftçilerimizi zor durumda bırakmış, bazı üreticilerimiz gübre atmadan ekim yapmaya başlamışlar, birçok çiftçimiz ise moral bozukluğundan tarlasını ekmemiştir ve önümüzdeki dönem için gıda kıtlığı yaşayabileceğimiz endişesinin gelmesine sebep olmuştur. Tarımda girdi maliyetleri ciddi oranda artmasıyla birlikte gıdada fiyat kontrolden çıkmış adeta her gün fiyat değişiklikleri yaşanmaya başlamıştır. Çiftçiye verilen destek maalesef yetersiz kalmakta ama üretimin yetmemesinden dolayı yurt dışından tarım ürünleri ithalatı yapmak zorunda kalıyoruz. Bir tarım ülkesi olan yurdumuzda bu konu her yönüyle ele alınmalı, gıda ürünleri ithalatından vazgeçilerek çiftçiye kredi imkânları genişletilmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İddialı iklim eylemi 29 Kasım 2024