2021’e girerken dünya ekonomisinde yeni eğilimler
2021’e umutla giriliyor. Beklenti o ki, gelecek yıl korona salgını artık geride kalacak, ekonomik büyüme artacak. Ekonomi yayıncılığının dünya çapındaki markası The Economist’in 2021’e yönelik yaptığı analizlere göre, dünya ekonomisi gelecek yıl yüzde 4.8 büyüyecek. Tabii bu bir ortalama... Ülkeler ve bölgeler farklı performanslar gösterecek. Mesela Asya’nın gelecek yıl yüzde 5.7 büyüyeceği tahmin ediliyor. En büyük katkı Çin, Hindistan, Vietnam, Bangladeş ve Tayvan’dan gelecek. Güney Kore ve Japonya da büyüyecekler arasında. Ancak düşük düzeyde. Örneğin Japonya için 2021 beklentisi yüzde 1.7.
Bu yıl salgından olumsuz etkilenen Avrupa’nın da gelecek yıl toparlanması bekleniyor. Özellikle de Batı Avrupa’nın... 2021’de Batı Avrupa için büyüme beklentisi yüzde 5.2. Doğu Avrupa’da ise büyüme ortalama yüzde 3.8’de kalacak. Batı’da İngiltere ve Fransa, Doğu’da ise Ukrayna gelecek yıl büyümede öne çıkması beklenen ekonomiler.
Projeksiyonlar ABD için gelecek yıl yüzde 3.6’lık bir büyümeye işaret ediyor. Meksika ve Kanada da hemen hemen aynı. Latin Amerika, birkaç ülke hariç gelecek yıl görece düşük bir performans gösterecek. Büyüme beklentisi yüzde 3.7.
2021 Afrika için ise zor bir yıl olacak. Tahminlere göre, Sahra altı Afrika yüzde 1.6, Kuzey Afrika ise yüzde 1.7 büyüme gösterecek. İstisnalar var tabii... İç savaştan sıyrılmaya çalışan Libya’nın 2021’de yüzde 20’nin üzerinde büyümesi bekleniyor.
Gelecek yılın büyüme şampiyonları arasında, Macau, Maldivler gibi ada devletleri ilk sıralarda. Arnavutluk ve Peru da öyle... Gelecek yıl küçülme beklenen dört ekonomi var. Suriye, Mısır, Venezüella ve Angola...
Türkiye’ye gelince... The Economist uzmanlarına göre gelecek yıl ekonomimiz yüzde 3.6 büyüyecek. 2021’de nüfusun 85 milyon, kişi başı gelirimizin 7.690 dolar olacağı hesaplanıyor. Satın alma Gücü Paritesi’ne göre kişi başı gelirimiz ise 29.900 dolar düzeyinde olacak.
★★ ★
2021’in resmini görmek için iş ortamını şekillendiren eğilimleri de ele almak gerekiyor. Dünyada bizi etkileyen yeni eğilimler ve yapılar oluşuyor.
Bugün halen dünyada üç temel küresel değer zincirleri ağı var. Bu üç ağ, üç merkez ülke etrafında şekilleniyor: ABD, Almanya ve Çin. Zincirlerin halkaları olarak değerlendirirsek ülkelerin bu merkezlerle bağlantıları farklı kalınlıklara sahip. Merkez ülkelerin etrafında ikinci ve üçüncü halkalar var. Örneğin Kanada ve Meksika kalın halkalarla ABD’nin merkezinde yer aldığı küresel değer zincirine bağlı. Ya da üçüncü halkada yer alan Endonezya Çin merkezli değer zincirleriyle, Türkiye ise Alman merkezli değer zincirleri ile bağlantılı. Bir başka ifade ile, Türk nakliyeciler boşuna Almanya’ya yılda yaklaşık 100 bin ihracat seferi yapmıyor!
★★ ★
Bir süredir bu küresel değer zincirlerini etkileyen önemli gelişmeler yaşanıyor. En önemlilerinden biri dünyanın jeopolitik ve ekonomik mimarisindeki değişim... Küreselleşme yerine bölgeselleşme öne çıkıyor. Ticaret savaşları, bloklaşma eğilimini artırıyor.
Mesela, daha üzerindeki imzaların kurumadığı RCEP böyle bir anlaşma... Asya-Pasifik bölgesinde bugüne kadar imzalanmış en büyük serbest ticaret anlaşması. Dünya ekonomisinin tümünü etkileyecek ve şekillendirecek büyüklükte... GSMH ölçütleriyle bakarsak, RCEP anlaşmasının tarafı olan ülkeler kabaca dünya hasılasının üçte birini üretiyor. 15 ülkenin imza koyduğu ortaklık, Japonya ve Güney Kore gibi ABD müttefiki ülkelerle Çin’i bir araya getiriyor. Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ‘Batı’ ülkelerini de kapsıyor.
Öte yandan, tam da RCEP anlaşmasına imzaların koyulduğu günlerde Avrupa Birliği’nin iki etkili dışişleri bakanından ilginç bir sinyal geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian bir ortak açıklama yaptılar. ABD’nin etkili gazetelerinden Washington Post’a... İki dışişleri bakanı ortak yorumlarında, yeni seçilen ABD Başkanı Joe Biden’ın ABD ve AB’yi bir araya getirebileceğini vurguluyorlardı.
★★ ★
Görünen o ki, mevcut küresel değer zincirleri ağı da bu değişimle birlikte ister istemez yeniden şekillenecek. Buna bağlı olarak tedarik tercihleri de değişecek. Kaldı ki, şimdiden değişmeye başladı bile...
Bu gelişmeler, COVID-19 salgını ile güçlendi ve hızlandı. Tedarikte Çin’e alternatif arayışları arttı. Vietnam, Bangladeş gibi ülkeler öne çıkıyor. Türkiye de öyle... 200’ü aşkın küresel değer zinciri ile yapılan QIMA araştırması bunu bariz biçimde gösteriyor. Geçen yıl dünya markalarına sorulan ‘tedarikte ilk üç tercihiniz kimdir’ sorusuna verilen yanıtlarda Türkiye’nin payı yüzde 4’tü. 2020’de yüzde 9’a çıktı. AB merkezli değer zincirlerinde, bir başka ifade ile Avrupa markalarında ise bu oran yüzde 30’a ulaştı.
Jeopolitik gelişmeler kadar dijitalleşme ve iklim değişikliği de iş ortamını yeniden şekillendiriyor. 2021’de bunların etkisi daha yoğun hissedilecek. Özellikle Avrupa’da... Avrupalılar, dünyanın öbür uçundan gelen malları karbon salınımını arttırdığı için makbul görmüyor. Çevreyi daha az kirlettiği için yakın bölgelerden alışveriş etmek istiyor. Süre giderek kısalsa da Çin’den, trene, gemiye, TIR’a bindirilip getirilen ürünler yerine, daha az karbon ayak izi bırakacak Türkiye’den gelecek ürünlere daha sıcak bakıyor. 2021 sonunda hayata geçmesi beklenen ‘Yeşil Mutabakat’, tercihlerdeki bu değişimi daha da somutlaştıracak.
★★ ★
Avrupa ile Asya’nın kesişme noktasındaki Türkiye’nin dünyayı yeniden şekillendirecek bu eğilimlerden etkilenmemesi mümkün değil. Önümüzdeki dönemde bloklarla daha fazla ilişki içinde hareket etmemiz gerecek. İstesek de istemesek de...
Bu çerçevede var olanları gözden geçirmekte, oluşmakta olanlara da erkenden tedbir almakta fayda var. Bu gelişmelerden etkilenecek ihracatçılarımız başta Türkiye ekonomisinin aktörlerinin görüşlerini ve taleplerini azami ölçüde dikkate alarak.
Hepinize sağlık ve başarı dolu yeni bir yıl diliyorum.