2021 para ve kur politikası

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

TCMB, çarşamba günü 2021’de uygulanacak para ve kur politikasını açıkladı. Yayınlanan metnin hem olumlu hem olumsuz tarafları var.

Önce olumsuz taraftan başlayayım. 2020 uygulamaları anlatılırken belirgin bir zorluk yaşandığı görülüyor metinden. Biraz ‘mahcup’ bir anlatım var. Önce kredi genişlemesinde TCMB’nin oynadığı rol anlatılıyor. Bunun gerekli olduğu izlenimi veriliyor. Atlanılan temel nokta işin “sürat felakettir” kısmı. Kredi genişlemesi gerekliydi diyelim; peki o şiddette mi? Sonra birden cari işlemler hesabında ve enflasyonda bozulma vurgulanıyor. Kredi genişlemesinin şiddeti eleştirilebilseydi, bu bozulma daha iyi anlatılabilirdi. Bu tür bir anlatım zor elbette. Sonuçta kişiler değil TCMB uyguluyor o politikayı. Bu durumda, 2020’ye hiç yer verilmeseydi çok daha iyi olurdu.

İkinci olumsuzluk şu: Yapılan hesaplamalara göre döviz rezervinin şu anda 130 milyar dolar daha fazla olması gerekiyordu. Oysa TCMB’nin yakın geçmişte kamuoyuna açık bir döviz müdahalesi yok. Peki, neden eridi döviz rezervi? Bu açıdan şeffaflık gerekiyor. Metinde olsaydı müthiş olurdu; kredibilite ‘patlaması’ yaşanırdı. Elbette bunu da anlatması zor; ama marifet anlatılmasının bir yolunu bulmaktı. Rezervler ile ilgili bir nokta da şu: Net rezervin düzeyinin bundan sonra şeffaf bir biçimde hesaplanabilmesi için bilançoda birkaç kalemin daha gösterilmesi gerekiyor. Bunun yapılacağı duyurulabilirdi.

Oldukça olumlu tarafları da var açıklanan metnin. Bunların tümü de 2021’e ilişkin. Özellikle, para ve kur politikasının nasıl uygulanacağına dair çok net mesajlar veriliyor. Fiyat istikrarının önemi çok iyi anlatılmış. Sadece politika faizinden fonlama yapılacağının altı net biçimde çizilmiş. Normal koşullar altında kura müdahale olmayacağı vurgulanmış. Rezerv biriktirme mesajı verilmiş ve bunun nasıl gerçekleştirileceği anlatılmış. Fazla ayrıntıya girmeyeyim. Kısacası, tam bir “işini bilen ciddi bir merkez bankası” metni olmuş 2021 ile ilgili kısımlar.

Bir de tartışmalı tarafı var. Zorunlu karşılık oranlarının makrofinansal istikrar için kullanılmaya devam edileceği belirtiliyor. Oysa asıl araçlar BDDK’da. Zorunlu karşılık kullanımının sakıncaları var. Bu konuda benim gibi düşünmeyen saygın iktisatçılar da var. Ayrıntıya girmeyeceğim; gerekirse daha sonra ele alırım bu konuyu.

Meraklısı için zorunlu karşılık tartışması: İktisat, İşletme ve Finans dergisinde 2011 ve 2012 yıllarında yayınlanan iki makalem. Farklı görüş için mesela: Alper, Binici, Demiralp, Hakan Kara ve Özlü’nün yazarları oldukları 2018 Journal of Money Credit and Banking makalesi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Verimlilik yazıları 15 Ekim 2024