2000 yılını ne kadar hatırlıyorsunuz? Ben unutmadım da...
İbni Haldun; “tarih değil, hatalar tekerrür eder” der. Doğrudur; zaten tarih, unuttuklarımızı hatırlayamadığımız için kendini tekrar etmiyor mu? Tarihsel determinizm; sebepler ve sonuçlara bağlı, olabilecekleri anlatır bize; “aynı şartlar altında, aynı olaylar, aynı sonucu verir.”
2000 yılını hatırlıyorum; kazandığımızdan fazlasını harcıyorduk ki bu bizi borç batağına sürüklemişti. Ürettiğimizden fazlasını tüketiyorduk ki bu da ithalatı patlatmıştı. Ayrıca iş ahlakında garip bir tutum geliştirmiştik; “devlet malı deniz, yemeyen domuz.”
2001 yılı geldiğinde etik çöküntü yaşayanlarımızın domuzluktan vazgeçtikleri için değil, devlet denen deniz bittiği için krizin kayalıklarında bulduk ekonomi teknesini... Cumhuriyet tarihimizin en büyük krizini yaşadık, ülkeyi küçülttük, birikimlerimizi yele, umutlarımızı sele verdik.
Bu ağır bedelde topyekûn kaybeden Türkiye, çareyi; “kötü huyları” terk etmekte buldu. Ortağını dolandırmamayı, devletine vergi takmamayı, müşterisine kazık atmamayı, kazandığından fazlasını harcamamayı, ürettiğinden fazlasını tüketmemeyi öğrendi. Üstelik en ağır maliyetten.
Şimdi 2020 yılındayız. Bazı tutumlarımız, 20 yıl öncesini andırıyor ve bazı hastalıklarımız nüksetmiş gibi. Borsa'ya gelen küçük yatırımcıyı ütmek, devlet denizinden saçılan kredilerle altına, dövize, konuta, otoya hücum ve daha da vahim olanı; üretimden vazgeçmek. Hatırlatayım dedim.
UNUTMA Kİ TEKRARLANMASIN
Biliyorum, 20 yıl öncesi Türkiye değil burası.. Ölçekler değişmiş, ülke büyümüş. Ancak 20 yıl önce korona da yoktu. Umarım tarihi determinizm yerine indeterminizm galebe çalar da 2001 benzeri çukura sürüklenmeyiz.
Tarihi tekerrür ettiren sebep-sonuç manzumesi son derece dikkate alınması gereken bir olgudur. 2000 yılı balosu faturasını ödeyebilmek için 2001'de evdeki gümüşleri satmıştık. Unutma; unutturma.