200 ay boyunca bir kere bile iyimser olamadık

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Tüketici güveni tam 200 aydır hesaplanıyor ve bu 200 ayın hiçbirinde iyimserlik sınırı olan 100 aşılamadı. Ağustosta bulunduğumuz düzey üçte iki artarsa iyimserlik sınırını ancak yakalayabileceğiz. Bu da hiç mümkün görünmüyor.

✔ Bankadaki hesaptan efektif çekilmesi sırasında masraf alınması yönündeki uygulamanın kalktığına ilişkin haberler gerçeği yansıtmıyor; ama Merkez Bankası'nda konu yeniden değerlendiriliyor. Belki mevcut uygulama aynen devam eder, belki masraf alınmasından vazgeçilir, belki de tüm bankalar için miktarla bağlantılı sabit bir oran getirilir.

Koronanın ekonomik etkilerinin zirve yaptığı nisan ayında tüketicinin güveni dip noktaya inmişti. Lafın gelişi dip nokta demiyoruz; 2004 yılından beri açıklanmakta olan tüketici güven endeksinde en düşük değer söz konusu ay görülmüştü.

Tüketici güven endeksi, hizmetler sektöründeki bazı işyerlerinin ay ortasına doğru açılmasıyla mayısta artış gösterdi. Bu artış haziranda ekonomik anlamdaki kısıtlamaların neredeyse tümüyle kaldırılmasıyla daha da belirginleşti.

Tüketici güven endeksi nisan ayında 54.9’a inmişti. Bu, endeksin hesaplandığı 2004 yılının ocak ayından bu yana olan dönemin en düşük değeriydi. Yani nisanda 16 yıl 4 ayın, bir başka ifadeyle 196 ayın en düşük değeri görülmüştü. Bir olumsuzluk rekoruydu bu.

Mayısta 59.5’e, haziran’da 62.6’ya çıkıldı ve sonrasında yeniden düşüş başladı.

Tüketici güven endeksi temmuzda 60.9’a ve dün açıklanan veriye göre ağustosta 59.6’ya geriledi. Endeks, ağustosta bir anlamda mayıstaki düzeye dönmüş oldu.

Coşku yerini sessizliğe bıraktı

Tüketici güven endeksi özellikle nisandan mayısa geçişte yüzde 8’in üstünde arttığında bu durum büyük bir gelişme olarak gösterilmek istenmiş ve tüketicinin güveninin artık yerine geldiği izlenimi yaratılmaya çalışılmıştı. Tüketici adeta tüm sorunlarını geride bırakmıştı...

Ama şimdi bakıyoruz; tüketici güven endeksinin iki aydır gerilemesi karşısında bir sessizlik hakim oldu.

200 aydır kötümseriz

TÜİK ile Merkez Bankası’nın işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketinin sonuçlarından hesaplanan söz konusu endeks, tüketicinin güven sınırından çok çok uzakta olduğunu gösteriyor.

Tüm güven endeksleri gibi tüketici güven endeksinin de 0-200 arasında değer aldığını, 100’ün altındaki değerlerin kötümserliğe, 100’ün üstündeki değerlerin ise iyimserliğe işaret ettiğini bir kez daha belirtelim.

Biraz önce ifade ettik; tüketici güven endeksi 2004yılı başından bu yana hesaplanıyor. Yani 16 yıl 8 aydır süren bir hesaplama var. Bir başka ifadeyle söz konusu hesaplama tam 200 aydır yapılıyor.

Bir aydan bir aya geçişte yüzde 8 değil yüzde 18 artış yaşansa ne olur ki! Ayrıca Türk halkı bu 200 ayın birinde bile iyimserlik sınırı olan 100’ü aşamamış ki!

En yüksek endeks değerini 98.7 ile 2004 yılının şubat ayında görmüşüz, o kadar.

En düşük değer de 54.9 ile bu yılın nisanındaydı.

Ocak 2004’ten ağustos 2020’ye kadar geçen 200 ayın ortalama endeksi ise 73.3 düzeyinde.

İyimserlik sınırı çok uzakta

Ağustosta 59.6 olan tüketici güven endeksinin iyimserlik sınırı olan 100’e ulaşması, ancak üçte ikilik bir artışla mümkün.

Yaklaşık 17 yılda iyimserlik sınırı olan 100’ün hiç aşılamadığı ve bu sınırdan giderek uzaklaşıldığı dikkate alınırsa üçte ikilik bu artışı sağlamanın hiç mümkün olmayacağı kolaylıkla görülür.

Hem zaten ekonomik gidişat olumlu yönde değil ki böyle bir umut söz konusu olsun.

Özellikle korona süreci zaten sıkıntıda olan geniş kitlelerin ekonomik durumlarını daha da sıkıntılı hale getirdi.

Ülke makro dengeler açısından sorun yaşıyor; işsizlik artık bu sistemle ölçülemez boyuta varmış, vatandaş geçim derdinde...

Dolayısıyla bugüne göre çok daha iyi dönemlerde bile iyimserlik sınırına ulaşılamamış tüketici güveninde orta vadede bu sınıra yaklaşması hiç beklenmiyor.

Efektif çekmede masraf kalkmadı ama konu yeniden değerlendiriliyor

Merkez Bankası bir süre önce bankalardaki döviz hesaplarından efektif çekilmesi durumunda bu işlemden masraf alınmasına olanak tanıyan bir düzenleme yapmıştı. Ancak, Merkez Bankası bu kararın uygulanmasında bankaları serbest bırakıyordu. Yani dileyen banka masraf alabilecek, dileyen almayacaktı ve masrafla ilgili bir oran ya da miktar sınırlaması da bulunmuyordu.

Bu izinle birlikte çok değişik uygulamalar ortaya çıktı. Bazı bankalar hiç kesinti yapmadı, bazıları belli miktarın üstü için masraf aldı, oranlar farklı farklı uygulandı. Sonuçta bir karmaşa doğdu.

Gelişmeleri izleyen ve geri dönüşleri de değerlendiren Merkez Bankası bu konu üstünde bir çalışma başlattı ve bu çalışma konusunda Türkiye Bankalar Birliği’ni de bilgilendirdi.

Dün gündeme gelen konu aslında bundan ibaret. Yani Merkez Bankası mevzuatında geri adım sayılabilecek ve masraf alınmasını yasaklayacak bir değişiklik yapılmadı.

Merkez Bankası’nda başlatılan çalışmada nasıl bir karara varılır; uygulama aynen sürsün mü denir, eski uygulamaya mı dönülür, miktar ve oranla ilgili bağlayıcı bir karar mı alınır, onu bir süre sonra göreceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar