128 milyar dolar hesabı kapandı mı?
Haftalardır “128 milyar dolar nerede?” sorusuyla yatıp kalkıyoruz. Takas (swap) yoluyla bulunan kısa vadeli ödünç döviz miktarını çıkartınca döviz rezervlerinin eksi 50-60 milyar dolar gibi utandıracak ve ürkütecek hale düşmesi elbette kulak arkası edilecek bir konu değildi. Sorunun farkında olan hemen herkesin de sorgulaması gereken bir durumdu. Siyasi iktidarı eleştirebilen ekonomistler de bu soruna uzun zamandır dikkat çekmekteydi.
Son dönemde muhalefet partilerinin bu konuyu daha etkin bir şekilde gündeme taşımalarıyla tartışma biraz daha görünür hale geldi. İktidar cephesi, önce sorunu önemsiz gören veya inkar eden açıklamalarla konuyu kapatmayı denedi. Ardından polisiye engellemeler ve savcılık soruşturmalarıyla korkutma denemesine girişildi.
Bunlar konuyu kapatmaya yetmeyince Merkez Bankası ve ilgili bakanlıktan önce AKP sözcüleri konuya ilişkin açıklamalar yaptılar. Bunlar, tutarlılık açısından sorunlu ikna edicilikten uzak açıklamalardı.
En sonunda Merkez Bankası Başkanı ve Hazine ve Maliye Bakanı açıklama yaptılar.
Yapılan açıklamaların ana hatları şöyle:
Döviz rezervlerinin satışı, Hazine ile Merkez Bankası arasında yapılan bir protokol çerçevesinde yapılmıştır. Bu protokol iki kurumun da yasalarına uygundur. Bu protokol ile Hazine’nin Merkez Bankası hesabındaki dövizi kamu bankalarına aktarılmış ve kamu bankaları da bankalar arası döviz işlemlerinin yapıldığı platformda satışları yapmıştır.
Yapılan işlemlerde bir yolsuzluk yoktur.
Yetkili ağızlardan yapılan bu iki açıklama da bu konuda kamuoyunu tatmin etmek ve tartışmayı kapatmak için yeterli gözükmüyor.
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Hazine’nin dövizi Merkez Bankası’ndan alındı, satışı da kamu bankaları yaptı” şeklinde anlaşılan bir açıklamayla döviz satışındı baş aktörün Merkez Bankası olmadığı havası yaratıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ise kendi döneminde döviz satışı yapılmadığını, işlemlerin kendinden önce yani Berat Albayrak zamanında yapıldığını anlatıyor.
En yetkili ağızların bu açıklamalarında da uygulanan yöntemin hukuki olduğunun ve yolsuzluk içermediğini savunmanın ötesinde konuyu yerli yerine oturtmaya yetecek unsurlar yok. 128 milyar dolarlık rezerv erimesinin, net rezervlerin eksiye düşmesinin siyasi ve teknik orumluluğunu üstlenen açıklamalar değil bunlar. Ne net rezervlerin bu kadar riskli hale düşmesine yol açan politikalar açıkça savunuluyor, ne de “Yapılanlar yanlıştı ve düzelteceğiz, bir daha da yapmayacağız. Bundan sonra şöyle bir politika izleyerek durumu telafi edeceğiz” deniyor.
Rezervlerin böylesine ürkütücü bir noktaya düştüğü, dış kırılganlıkların böylesine kritik hale geldiği mevcut durumda, topu ortada bırakan bu tür açıklamalarla ne ekonomi yönetiminin, ne de Merkez Bankası’nın karşı karşıya bulundukları aşırı güven erozyonunu telafi etmesi mümkün değil.
Bu açıklamalar 128 milyar dolar sorularını da, hesabını da kapatamayacak. Asıl önemlisi hata açıkça kabul edilmediği ve hata kabul edilmediği için açık bir çözüm de önerilmediği için 128 milyar doların yarası kanamaya ve faturasını tüm toplum ödemeye devam edecek.