Zaferin Rengi film setinde 3 saat
1919 yılında işgal altında müthiş zaferlere imza atan Fenerbahçe takımının hikayesini anlatan Zaferin Rengi filminin, Beyazıt Meydanı’ndaki setindeydik. Halide Edip Adıvar’ın meydan mitingini izledik, oyuncularla sohbet ettik…
Ece ULUSUM
Bir ara sokaktan Beyazıt Meydanı’na çıktım. Gözüme güneş vuruyor, o nedenle karşımdakine inanamadım. Bir daha baktım gerçek, karşımda eski askeri üniforma giymiş biri atla dolaşıyor. At önde ben arkada meydana doğru ilerledim. Zaferin Rengi filminin setine böyle ilginç bir giriş yaptım. Yazdan kalma bir günde filmin en önemli sahnelerinden birini izlemek, seti dolaşmak ve yapımdan isimlerle konuşmak için oradaydım.
Zaferin Rengi, 1919 yılında işgal altındaki İstanbul’da düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişin hikayesi. Fenerbahçe, düşman kuvvetlerinin takımlarıyla oynadığı başarılı müsabakalarla halkın zafere olan inancını pekiştirirken, General Harington Kupası’nı da kazanır. Bu spor efsanesinin etrafında savaş, aşk ve dostluklar ele alınıyor. Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracak Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alacak olan Gülper Özdemir…
Kadronun diğer isimleri de yıldızlar geçidi: Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edip) dönemin sembol siyasetçileri, aydınları, askeri figür ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat verecekler. Yapımcı ve yönetmen Abdullah Oğuz’un epik filmi 2024’ün ilk yarısında seyirci ile sinemada buluşacak.
“BORA ‘AT’LA GİDELİM HADİ”
O zamana kadar sizler için tadımlık set bilgileri ve röportajlar yaptık. Sete oyunculardan ilk gelen isim Kubilay Aka oldu. Kubilay dönem kostümünün üzerine milenyum tarzı bir gözlükle alana girdi. Sette herkesi kucakladı, enerjisi çok yüksek oyunculardan. Gittikçe zayıfladığını söyleyenlere “İki ayda 16 kilo verdim. Çünkü savaştan dönen bir adama hayat verdim. Bedenimin de savaş yıpranmışlığını görmüş olması gerekiyordu. 2 ay boyunca çok yemedim, spor yaptım. Su bazlı beslenmeye çalıştım. Çorba ve meyve suyu tükettim ve salatalık yedim sürekli” diyerek açıklama getirdi. Bugün sete gelecek oyuncular arasında Nejat İşler vardı. Aka ve İşler koyu Fenerbahçeli. Setteki dostluklarını sorunca Kubilay şöyle anlattı: “Benim için Nejat abi zaten aileden biri gibi oldu. Uzun zamandır tanışıyoruz. Çok sever ve onun bulunduğu ortamda kendimi güvende hissederim. Bu filmde olmaktan gurur duyuyorum, kadro şampiyonlar ligi gibi.”
Bu ayaküstü sohbet sona erince Kubilay Aka usul usul yönetmen masasına gitti. Kalabalık sete yönetmenin sesini duyurması için kullanılan mikrofonu alıp Şener Şen’in meşhur Züğürt Ağa taklidini yapmaya başladı, “Domates… Hayde domatees…” Sonra atla prova yapan rol arkadaşına soğuk esprisini patlattı: “Bora, ‘At’la gidelim hadi!”
Bu sırada meydanda yüzlerde oyuncu, miting sahnesi için prova yapmaya başladı. Bir yandan cübbeli ve 1900’lerin hemşire kıyafetleri ile onlarca insan, bir yanda turistler, meraklı esnaf, telefonuyla setin fotoğraflarını çeken üniversiteliler. Dönem kostümlü oyuncuların kimisi soluklanırken TikTok’ta videolar izliyordu. Baktım, bir tarafta o dönemde mitingi takip eden gazetecileri canlandıran oyuncular var. Onların yanına gittim. Ellerindeki körüklü fotoğraf makineleri çalışmıyor ancak rol icabı benimle konuşurken bile hem not alıp hem de makine ile çekim yapıyorlardı! Birce Akalay’ın yanına doğru giderken 1919’dan seslenen Alman gazeteci: “Mesleki atalarından tavsiye aman tashih yapmadan yazını gönderme!..”
BİRCE AKALAY KÜRSÜDE, NEJAT İŞLER ÇADIRDA
Bizim bu neşemize karşın Birce Akalay hem makyajı hem de biraz sonra çekilecek sahnenin gerginliğiyle oldukça sakindi. Son dönemlerde güçlü kadın rolleri ile karşımıza çıkan oyuncuya Halide Edib Adıvar’ı canlandırmanın sorumluluğu sorulunca “Benim için çok özel. Halide Edib Adıvar, kadın hakları konusunda öncü biri ve çok iyi de bir asker. Sultanahmet Meydanı’nda yaptığı mitingler ülkenin adeta kaderini değiştirmiş. Böylesi tarihi figürü canlandırmak zor. Ama mutlu ve gururluyum.
Özellikle günümüzde, tarihin tekerrür ettiği günümüzde böyle güçlü kadın figür canlandırmak bana iyi geliyor” diye yanıt verdi. Ardından sahne hazırlığına döndü.
Arkamı döndüm, sette bir telaş. Setin çay servisini yapan arkadaşlar kulaklık telsizle hararetle konuşuyor, arkadaki çadırı gösteriyor. Çadırının etrafında genç oyuncular ilgiyle birini dinliyor. Kafamı uzattım, Nejat İşler. Arada oyunculukla ilgili sorular soran gençlere bilgiler veriyor, bir yandan da oyuncu arkadaşlarıyla akşamki maçı konuşuyor. Set boyunca çadırda kalmayı tercih etti. Bir ara gazetecilere açıklama yaptı. Başta görüş vermeyecek, rolüne odaklı bilgisi gelse de Nejat İşler
“Ben Fenerbahçe’nin o dönemki başkanlarından birini oynuyorum. İngilizler tarafından Malta’ya sürgüne yollanıyor. 95 sene sonra kadar da Fenerbahçe’nin bir başkanını yine memleketi karanlığa sokmak isteyenler yine hapse koydular. Fenerbahçe’nin genlerinde direniş var. O yüzden takımın bir üyesi olduğum için ve bu filme dahil olduğum için çok mutluyum” diyerek kısa ama toplu bir yanıt verdi. Ardından çadıra döndü.
Bu sırada sette derin sessizlik oluşturuldu. Sahnenin çekim anı gelmişti. TikTok izleyen kostümlü figüranlar, milli mücadele ile ilgili sloganlar haykırıyor, pankartlar kaldırıyordu. Kamera yükseldi ve mitinge yaklaştı, Halide Edip Adıvar’ı canlandıran Birce Akalay meşhur miting konuşmasını yaptı. Akalay öyle güçlü seslendi ki, koskoca meydanı sesi ile doldurdu. Tüm bu anı, çadırdaki kamera görüntülerini anlık aktaran ekranlarda izledik. Epey etkileyiciydi. Bu güçlü sahneyi sinemada salonunda izlemek daha da etkili olacak…
YÖNETMEN ABDULLAH OĞUZ: “Bu bir direniş filmi”
En son Çağan Irmak ile sohbet ettiğimizde epik film yok demişti. Bu şu an her ne kadar Fenerbahçe üzerinden tanıtımı olsa da bir savaş filmi. Yönetmen koltuğunda oturan Abdullah Oğuz7a filmin epik yanını soruyorum. Şöyle yanıtlıyor:
“Benim 90’lardan beri kafamda olan projelerden biri bu. Başta bir futbolun yoğun olduğu bir film sanabilir izleyici ancak değil. Bu bir direniş filmi. Bu direniş filmini yapmaya çalışırken aslında birleştirici bir film de yapmaya çalışıyorum. Çünkü İstanbul işgal altında. Zaten çok epik başlıyor, cepheden sakat gelen Galip’in, Sirkeci Garı’na gelmesiyle başlıyor. Onun tekrar dirilişi ile birlikte, özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün onları ziyaret etmesiyle güçleniyorlar. O günlerde işgal güçlerine karşı maçlar yapmaya başlıyorlar. Kitleleri çoğalıyor. Aslında bu, İngiliz güçlerine karşı yapılan bir psikolojik harp. Çünkü arkalarında kitleler çoğalıyor. Anadolu’dan Atatürk’ten gelen bildiriler tribünlere paylaşılıyor. Kurtuluş Savaşı başladığında kayıplar veriyorlar, ellerinden geleni yapıyorlar.
Çok epik bir hikaye. Kolay da değil, 5 seneyi anlatıyoruz. Çok yapılmayan bir şey. İngilizlerin bakış açısından da görüyoruz bu sefer bizimkileri.”