Yalnızlığımdır özgürlüğümün bedeli

Ünlü oyuncu Janset Paçal, tek kişilik bir oyunla karşımızda: Tomris… Akıl hastanesindeki bir kadının, kendini Tomris Uyar’da aramasını konu alan ‘Tomris’ yalnızlığın kişide yarattığı duygulardan, toplumsal kalıplara farklı konuları irdeliyor…Paçal ile kuliste buluştuk: “Sahne ve etrafında bir araya gelen insanların en temel ortak noktası sevgi.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Yalnızlığımdır özgürlüğümün bedeli

HELİN KAYA

Tomris oyununun senaryosu elinize ilk ulaştığında neler hissettiniz?

İlk okuyuşta aşktı bizimkisi… Oyunu okuduğumda çok sevdim, okudukça daha çok sevdim. Kaan Erkam nefis bir iş çıkarmış, tebrik ediyorum. Ama hemen kabul edemedim. 3 gün boyunca tekrar okudum, o arada da kendimi tarttım, “bunun altından kalkabilir miyim” diye. Ne büyük şans ki pandemi sürecindeydik. Eve kapandığımızda benim yapacak ödevim oldu Tomris. İlk kez tek kişilik bir oyuna girişecektim. Ama yönetmenim Mehmet Ulay’ında benimle bu projede çalışmak için Almanya’ya gidişini ertelemesi, cevabımı çok daha kolaylaştırdı. Bana bu kadar güvendiğini hissetmek nefis güç veren bir duyguydu. Bu vesileyle kendisini tekrar sevgiyle anmak isterim. Üzerimde emeği büyük, teşekkür ediyorum.

Oyunun hazırlık süreci nasıl gerçekleşti?

İlk oyunda Kemal Doğulu saç ve makyaj ile afiş tasarımını yapmıştı. O süreçte o da oyunu takip edip bildiği için ve yaptığı her dokunuşla oyuna ve karaktere katkısıyla kolaylık sağladığı için, yapımına soyunduğumda, daha büyük çaplı bir iş birliği ile sanat yönetmenliğini teklif etmek çok akıllıca geldi. Haklıymışım. Sanat yönetmenim olmayı kabul ettikten sonraki süreç hem çok keyifli hem çok öğretici geçti ve gerçekten işini bilen ve seven insanlarla çalışmanın projeye kattığı değerin paha biçilemez olduğunu büyük bir keyifle yaşayarak gördüm. Ohh canıma değsin! (Gülüyor) Bir taraftan yapıp bir taraftan oynadığım için, kendimi tamamen Kemal Doğulu'ya teslim ettim. Saç, makyaj, afiş, kostüm ve dekor o yüzden uyumlu ve Tomris'in iç dünyasını yansıtıyor.

Geriye baktığımızda Tomris’in 3 yıllık bir geçmişi var. Oyunu oynarken aynı zamanda yapımcısı da olmaya karar veriyorsunuz. Nasıl aldınız bu kararı?

Bugün dönüp baktığımda bu 3 yıllık sürecin, benim için hazırlanmış ve geçmiş 18 yılımın bir bilinç atlama sınavı olduğunu görüyorum. Tomris o yüzden bambaşka bir anlam ifade ediyor bana. Mehmet Ulay hocamla büyük bir keyifle oyunu çıkarırken, yapım tarafında yaşadıklarım sonrası geldiğim ayrılık kararını uygulayabilmek, kendi adıma ne öğrendiğimi gösteriyor olacaktı. Eğer devam etseydim ne o fedakarlığın ne de emeğin kıymeti bilinecekti. Aksine o muameleye razıymışımcasına kabalık devam edecekti ve ben son 18 yıldır emek verip, bedelini hem maddi hem manevi ödediğim dersimden hiçbir şey öğrenmemiş olacaktım. Projeye aşık olmama rağmen ayrılmayı göze almak ve ayrılmak, sonrasındaki süreçte beni daha fazla güçlendirdi. Hakkını bilmenin tek başına yeterli olmadığını, onu uygulamak için de bir hamle gerektiğini öğrendim. Ve buna cesaret ettiğin anda yaşadığın hissi daha önce çok az hissetmemiştim galiba.  İçimdeki çocuğa sarılıp koruyarak büyümek. Yapım sürecini de deneyimleyince bambaşka tecrübeler yaşadım, tespitler edindim, merak ettim, öğrendim. Tomris'in bugüne kadar gelen 3 yıllık süreci son 18 yılın karne hediyesidir bana. Bir sonraki sınıfa atlamış olmanın mutluluğunu paylaşıyorum. O yüzden seyircilerle paylaşırken ayrı bir heyecan duyuyorum.

Oyunda ikili ilişkilerin karmaşıklığına, toplumsal baskının kadın üzerindeki etkisine sıkça değiniyor karakter. Verdiği mesajlar hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

Oyunda anlatılan şablonu, herhangi bir ilişkinin üzerine koyuyorum ve cuk oturuyor. O kadar güzel özetlemiş ki Tomris bunu. Burada asıl marifet yazarın elbette. İlişkilere dair bu tip tespitler yapıp, bu derece süzmek ve onu bir karakterin diline oturtmak ki bir de bu karakter kendisini Tomris Uyar zannediyor…

Sizin bu rolde en çok içselleştirdiğiniz kısmın ‘yalnızlık’ olgusu olduğunu düşünüyorum. Bu doğru mu?

“Yalnızlığımdır özgürlüğümün bedeli.” diye lafa giriyor Tomris. Çok kuvvetli bir cümle. İlk okuduğunda hissettiğin artistik vurgunun arkasından gelen soğuk dalga… Hayatımda üzerine uğraşmaya değer gördüğüm haklarımın, diğer insanlarla ortak olmasına rağmen hissettirilen yalnızlığın hüznü daha farklı.  Hiçbir yere sığdırılamadığını hissettiğin zaman duyduğun yalnızlık da başka. Yalnızlığın da 50 tonu varsa, bunlar bazıları mesela. Anlıyorum. Çünkü o yaşta ve yaşanmışlıktayım.

Peki, sizin kişisel hayatınızda yalnızlığı bu kadar derinden yaşadığınız anlar hiç oldu mu?

Kimsesiz olduğumu düşündürten derin bir yalnızlığım olmadı hiç çok şükür. Hatta kendime sunduğum yalnızlıklar var ki, onları seviyorum da. Hepimiz, her an yalnızız aslında. Kendinle yaşamayı öğrenme sanatı yaşamak. Ne kadar erken öğrenirsen o kadar erken keyif almaya başlıyorsun. Etrafındaki insanların ortasında hissettiğin yalnızlık mı, yoksa kendi başına kaldığında hissettiğin yalınlık mı?  Aradaki nüansı çözmek için kendimizle yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Kendinden başkasıyla uğraşmaya vaktin yetmiyorken bir de el ve alem derdine düşmek…

Televizyon ekranından uzun bir süredir uzaktasınız. Bu bir tercih mi? Tiyatro sahnesi oyuncuya farklı bir alan mı sunuyor?

Benim tercihim, evet. Sektörde üzerime düşen haksızlığı yaşayıp doyduktan sonra, bir daha emeğime saygısı olmayan ve hakkımı gasp eden kurum ve kişilerle çalışmayacağıma dair kendime söz verdim. Elbette her kararın olduğu gibi bunun da bedelini yaşadım ama asla pişman olmadım, olmayayım da inşallah. Özellikle tek kişilik oyunun hazırlık süreci ve sonrasında; tiyatroya neden daha bağlandığımı anladım. Her an üstünde dönüşüp, değişebileceğin ortamı sunup, seyirciyle birlikte o ‘eşsiz’ ana ortak olmanın büyüsü…

Ülkemizdeki siyasetçilerin neden o mikrofondan vazgeçemediklerini çok daha iyi anlıyorum. Binlerce insanla ortak yaşanan o ortamın verdiği adrenalinin zerresini yaşamak için insanlar uç şeyler deniyorlar. Ve siyasetçiler o yüzden kıskanıyorlar bence sahne üzerindekileri; çünkü biliyorlar ki o sahne ve etrafında bir araya gelen insanların en temel ortak noktası sevgi. Bu çok özel ve güzel bir güç, birlikte oluşan.

O yüzden sevmiyorum tiyatro ve seyirci arasına ekran sokmayı. Ruhuna aykırı, o yüzden özel tiyatro. Bir araya gelmek için gösterilen özen ve çabayı çok kıymetli buluyor ve o yüzden çok başka türlü seviyorum.

Tiyatro dışında neler yapıyorsunuz? Üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?

Harici projeler olmaya devam ediyor, mesela bu ayın sonunda ‘Zıtların Birliği’ grubunun 4 şarkısına seri video klip çekimini gerçekleştireceğiz. Biraz da Rock and Roll deyip tepineceğiz. Yine her yıl Aralık’ta sunduğum Uluslararası İpekyolu Film Festivali’nin ödül gecesini sunmaya hazırlanıyorum.

HAFTA