Veren el alan elden üstündür

Her birey, aslında hayata enerji dolu, coşkulu, meraklı ve neşeli başlar. O yüzden bütün çocuklar mutludur. Daha sonra devreye ebeveynler, arkadaşlar, toplum öğretileri girer. Hayatın zorluklarıyla karşılaşıldıkça savunma mekanizmaları gelişir. Kontrol etme çabasının bedelini özünden uzaklaşarak öder.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Veren el alan elden üstündür

YÖNETİM – TUNÇ DİPTAŞ

Sevgi ihtiyacı duyuyorsanız sevgi vermeyi deneyin. Başarısız olduğunuzu düşünüyorsanız, önce bir karşılık beklemeden vermeye yönelin. Bunu yaşam tarzı haline getirdiğinizde öz-değer eksikliğinin yok olduğunu göreceksiniz.

Doğada kendi özünün dışında davranışlar sergileyen bir canlı gördünüz mü?

Bir kedinin kendine güvenini yitirdiğinden atlayıp zıplamadığına, bir köpeğin depresyona girip sevgi vermeyi bıraktığına, bir ineğin sürüyü bırakıp yalnızlıktan yakındığına, bir kuşun anksiyete geçirip etrafındakilere öfkeli davrandığına, arının üzüntüden bal yapmaktan vazgeçtiğine tanık oldunuz mu? Bahar geldiğinde kendini iyi hissetmeyip açmamayı tercih eden çiçeğe, öz-sevgisini yitirip dallanıp budaklanmayan ağaca hiç rastladınız mı?

Ünlü ‘Matrix’ filminin hiç unutamadığım sahnelerinden birinde kâhin kadın filmin kahramanı Neo’ya şöyle der:

“Doğadaki bütün canlılar evrensel bir güç tarafından yapması gerekenleri uygulamak üzere programlanmışlardır. Her birisi yaratılma amaçlarının dışına çıkmadan, özünden uzaklaşmadan yaşamlarını sürdürüp üzerlerine düşeni yaparlar.”

Yalnızca insan farklıdır. Kendi programlamasını toplumun, ebeveynlerin, öğretmenlerin etkisiyle yapar.

Her birey aslında hayata enerji dolu, coşkulu, meraklı ve neşeli başlar. O yüzden bütün çocuklar mutludur. Daha sonra devreye ebeveynler, arkadaşlar, toplum öğretileri girer. Hayatın zorlukları ve acılarıyla karşılaşıldıkça savunma mekanizmaları gelişir. Kalbini dinlemek yerine zihniyle yaşamaya başlar. Sürekli hayatı kontrol etmeye çalışarak acıdan kaçmayı dener. Kontrol etme çabasının bedelini özünden uzaklaşarak öder.

Varoluşundan gelen enerjik, neşeli, pozitif, meraklı ve mutlu yapısını yetişkin oldukça depresif, öfkeli, sinirli, stresli, mutsuz davranışlara terk eder.

“Depresyondayım, mutlu olamıyorum.

Kendime güvenim yok, iş hayatında başarılı olamıyorum.

İyi ilişkiler kuramıyorum, sevildiğimi hissetmiyorum.

Kendime yeterince değer vermiyorum.”

İnsanların sosyal medyada, farklı mecralarda bu ve bunun gibi söylemleri sürekli olarak tekrarlamasının, kurban kültürünü popüler kılmasının altında da özünden uzaklaşma yatar. Özünden uzaklaştıkça kendini daha da mutsuz hissedip hayatın gerçeklerinden kaçışları alışkanlık haline getirir. Alkol, uyuşturucu, kumar, video oyunları, televizyon, sosyal medya bağımlılıklarının alt yapısında da bu vardır.

Telefonuna bakmadan bir dakika bile geçiremeyen, saatlerce televizyon izleyen, video oyunu oynamaktan yemek yemeğe vakit bulamayanlar farkında olmadan tıpkı alkol, uyuşturucu, kumar bağımlıları gibi gerçeklerden kaçmayı hedefler. Kendini uyuşturdukça özünden daha da uzaklaşır.

Peki, bu sarmaldan kurtulmak mümkün müdür?

Alkol bağımlılarına bu alışkanlıktan kurtulması için yapması önerilen 12 adım vardır. Birinci adımda, alkolik olan kişinin bağımlı olduğunu kabul etmesi istenir. Son adımda ise kişinin diğer alkoliklere bu alışkanlıktan kurtulması için yardım etmesi gerektiği söylenir.

En iyi çözüm de budur. İnsanın kötü alışkanlıklarından, bağımlılıklarından kurtulmasının yolu başkalarına yardım etmektir.

Depresyondaysanız, anksiyete sahibiyseniz, öz-değer eksikliği yaşıyorsanız bu duyguları ortadan kaldırmanın yolu da insanlara yardım etmektir. Başkalarının hayatına değer katmaktır.

Sevgi ihtiyacı duyuyorsanız sevgi vermeyi deneyin. Başarısız olduğunuzu düşünüyorsanız, performansınızın düştüğüne inanıyorsanız, kendinize güveninizin kalmadığını hissediyorsanız önce bir karşılık beklemeden vermeye yönelin.

Bunu yaşam tarzı haline getirdiğinizde depresyonun, anksiyetenin, öz-değer eksikliğinin yok olduğunu göreceksiniz. İşte bu yüzden “Benim bu işten ne çıkarım var” yerine “Kime, nasıl değer katabilirim?” sorusunu her an sormak gerekiyor.

‘Almak ve Vermek’ kitabının yazarı Profesör Adam Grant’in bu konuda müthiş bir araştırması var. Çeşitli mesleklerden deneklerin kullanıldığı araştırmada görülüyor ki uzun vadede en başarılı ve mutlu olan kişilerin hemen hepsi bir şey beklemeden başkalarına değer katan kişilerden oluşuyor.

Atalarımızdan bize miras kalan müthiş bir söz vardır: “Veren el alan elden üstündür.”

Özüne dönerek, önce vererek kendimizi gerçekleştirme zamanı gelmiştir.

HAFTA