Türk mutfağı çok derin ve zengin bir tarihe sahip

Güney Amerika’da yer alan Surinam mutfağını Fransız eğitimi ile birleştirerek tanıtan Soenil Bahadoer, Hollanda’nın en uzak köyü Nuenen’deki iki Michelin yıldızlı restoranı De Lindehof’da farklı kültürler, kokular ve lezzetleri bir araya getiriyor: “Bir yemeğin her bileşenine saygı duymayı öğrendim.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Türk mutfağı çok derin ve zengin bir tarihe sahip

 DİDEM ERYAR ÜNLÜ

 

Soenil Bahadoer'in ‘gastronomik kreasyonları’, bundan bir süre önce profesyonel şeflere yönelik online bir yayın olan Food Inspiration Magazine tarafından ‘Soenil Devrimi’ olarak tanımlandı.

Belçika, Fransa ve Hollanda'da efsanevi şeflerin yanında klasik Fransız mutfağı eğitimi alan Bahadoer, Surinam geçmişinden gelen unsurları yemeklerine dâhil etmeye başladığından bu yana ödüle doymayan bir şef.

Güney Amerika’da yer alan Surinam mutfağını Fransız eğitimi ile birleştirerek tanıtan Soenil Bahadoer, Hollanda'nın en uzak köyü Nuenen'deki iki Michelin yıldızlı restoranı De Lindehof’da farklı kültürler, kokular ve lezzetleri bir araya getiriyor.

Hollanda'da 2015 yılında SVH Meesterkok (Masterchef) seçilen Bahadoer,  2021 yılında uluslararası En İyi Şef Ödülleri'nde 58. sırada yer aldı. Gault & Millau rehberi De Lindehof'a 20 üzerinden 17 puan verdi ve Bahadoer'i 2020'de Yılın Şefi seçti.

“Hissetmek! Benim mutfağım tamamen bununla ilgili. Benim yaptığım şey tatları aramak. Onlar size dokunmalılar. Yemek yapmak temas kurmakla ilgilidir” diyen şef, yemeği sıcaklık, rahatlık, aile ve topluluğun bir parçası olarak görüyor.

“Denge” ise onun en sevdiği kelime gibi görünüyor. Gelenek ve yenilik, deneyimler ve eğilimler, spontanlık ve mükemmellik çabası arasında sürekli uyum arıyor.

“Kendime karşı dürüst olmak istiyorum. Kendi kültürünüze asla ihanet etmemelisiniz. Bu sizi eşsiz kılar. Bu, kopyalanamaz” diye ekliyor…

Soenil Bahadoer, Kasım ayında Four Seasons Hotel Bosphorus’un “Ode To Bosphorus” konsepti kapsamında İstanbul’a geliyor.

Dünyaca ünlü şefleri İstanbul’da ağırlayan Four Seasons Hotel Bosphorus’un ilk konuğu İsviçre’nin yenilikçi şefi Markus Arnold oldu. O’nu, lezzetler ve dokular arasındaki etkileyici oyunları ile dikkat çeken Roger Van Damme izledi. Bu özel seri şimdi de Soenil Bahadoer’i ağırlıyor. Bahadoer 13 ve 14 Kasım tarihlerinde Four Seasons Hotel Bosphorus için köklerinden ilham aldığı bir menü sunacak. Bahadoer’ ziyareti öncesinde sorularımızı yanıtladı…

 

Mutfak dünyasındaki yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz? Sizi şef olarak bu noktaya getiren nedir?
Mutfak dünyasındaki yolculuğum çok küçük yaşlarda başladı. Kendi kültürümün zengin tatları ve baharatlarıyla büyüdüm. Farklı mutfakları ve kültürleri keşfettikçe yemek pişirmeye olan tutkum arttı. Yıllar içinde çeşitli restoranlarda çalışarak becerilerimi geliştirdim ve kendime özgü bir mutfak tarzı oluşturdum. Sürekli öğrenme ve yenilik yapma azmim beni şeflik yolunda ilerletti. Şimdi bir ekip yönetiyor, menüler hazırlıyor ve misafirler için unutulmaz yemek deneyimleri yaratıyorum.

Mutfak felsefeniz yıllar içinde nasıl evrildi ve bugün pişirme tarzınıza nasıl yansıyor?
Mutfak felsefem denge üzerine odaklanarak evrildi. Gelenekle yeniliği, cesur tatlarla ince nüansları, sürdürülebilir ve kaliteli malzemeleri dengelemeye çalışıyorum. Bir yemeğin her bileşenine saygı duymayı ve her birinin tabağın genel uyumuna katkı sağlamasını öğrendim. Bugün bu felsefe, sadece mükemmel tatlar sunmakla kalmayıp, aynı zamanda bir hikaye anlatan yemekler yaratma hedefimde bana rehberlik ediyor.

Türkiye’deki Four Seasons’a sizi çeken neydi?
Four Seasons Hotel Bosphorus, lüks ve yüksek standartlarıyla tanınan ikonik bir yer, bu da her şef için heyecan verici bir meydan okuma. Hem yetenekli ve çeşitli bir ekiple çalışma fırsatı hem de Türkiye’nin canlı yerel tatlarını keşfetme ve yemeklerime katma şansı beni cezbetti. Başlıca hedefim, misafirler için küresel teknikleri yerel malzemelerle harmanlayarak benzersiz yemek deneyimleri sunmak ve unutulmaz lezzetler yaratmak.

Yerel tatları ve malzemeleri Four Seasons Türkiye menüsüne nasıl dahil etmeyi planlıyorsunuz?

Yerel gıda kültürüne derinlemesine dalmayı, taze ve mevsimlik malzemeleri yerel üreticilerden temin etmeyi planlıyorum. Türk mutfağı çok derin ve zengin bir tarihe sahip, buna saygı duymak istiyorum, ancak kendi dokunuşumu da ekleyeceğim. Baharatlar, otlar ve geleneksel pişirme yöntemlerini kullanarak hem yerel hem de uluslararası misafirlerin damak zevkine hitap eden yemekler yaratmayı amaçlıyorum.

Kariyerine yeni başlayan genç şeflere ne tavsiye edersiniz?
Genç şeflere tavsiyem, meraklı kalmaları ve öğrenmeyi asla bırakmamalarıdır. Yeni tekniklere, mutfaklara ve deneyimlere açık olun, ancak her zaman köklerinize sadık kalın. Sıkı çalışma, disiplin ve tutku çok önemli. Hatalardan korkmayın, çünkü genellikle mutfakta en iyi öğrenme fırsatları hatalardan gelir.

 

Sizce günümüzde gençlerin mutfak kariyeri yapmaya ilgisini çeken başlıca faktörler nelerdir?

Bence sosyal medyanın ve yemek odaklı içeriklerin yükselişi, gençlerin mutfak kariyerlerine ilgi duymasında önemli bir rol oynadı. Yemek programları, şef belgeselleri ve Instagram gibi platformlar, yemek yapma sanatını küresel ölçekte görünür ve çekici hale getirdi. Ayrıca, yemek yoluyla kendini ifade etme isteği, birçok genç şef adayını motive eden güçlü bir faktördür.

Mutfakta sürdürülebilirliğe nasıl yaklaşıyorsunuz?
Sürdürülebilirlik, mutfak felsefemin merkezinde yer alıyor. Atıkları azaltmaya, malzemeleri sorumlu bir şekilde temin etmeye ve yerel çiftçilere ve üreticilere destek olmaya odaklanıyoruz. Çevreye ve sahip olduğumuz kaynaklara saygı duymanın, hem gezegenimizin sağlığı hem de sunduğumuz yemeklerin kalitesi ve bütünlüğü açısından önemli olduğuna inanıyorum.

Sizce mutfak endüstrisinin geleceğini şekillendiren trendler nelerdir?
Geleceği şekillendiren bazı trendler arasında sürdürülebilirliğe daha fazla odaklanma, bitki bazlı diyetler ve mutfakta teknolojinin kullanımı yer alıyor. Ayrıca, gıdaların nereden geldiği, nasıl üretildiği ve sağlığımız ile çevremiz üzerindeki etkileri konusunda artan bir şeffaflık ilgisi var. Şeflerin bu trendleri kullanarak yenilik yapmaya devam edeceklerine, aynı zamanda otantik köklerine bağlı kalacaklarına inanıyorum.

Mutfak tarzınızı en iyi temsil eden tek bir yemek seçmek zorunda olsanız, hangisi olurdu?
Eğer bir yemek seçmem gerekseydi, imza yemeğim olan tandır halibut'u seçerdim. Bu yemek, mutfak tarzımı en iyi şekilde yansıtıyor çünkü kültürel kökenlerimden gelen geleneksel tatları modern tekniklerle harmanlıyor. Baharatların karmaşıklığı ile balığın zenginliği arasında bir denge kuruyor, ki bu, yemek yaparken izlediğim yaklaşımdır—cesur ama nüanslı bir tarz.

 

 

 

HAFTA