Türk atletizminde tarihe geçen kadın: Tuğba Danışmaz

Ceyhun KUBURLU

Türkiye’nin Avrupa ve Dünya şampiyonalarında elde ettiği sayılı başarılarına bir yenisini daha ekleyen Tuğba Danışmaz, tarihe geçen sporcular arasındaki yerini aldı. İstanbul’daki Sinan Erdem Spor Salonu’nda gerçekleştirilen Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda tarih yazan Tuğba, üç adım atlamada birincilik kürsüsüne çıktı. 14.31’lik derecesiyle Türkiye rekorunu da kıran 24 yaşındaki atlet, Avrupa Salon Şampiyonası’nda altın madalya kazanan ilk Türk unvanını aldı.

10 Eylül 1999’da Ankara’da dünyaya gelen milli sporcu, keyif için başladığı atletizmde en iyiler arasına girdi. Böyle bir başarıyı hayal bile etmediğini söyleyen Tuğba, “Sosyalleşmek için başladığım bu spor, en büyük tutkum oldu. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım. Çok yıldığım, vazgeçer gibi olduğum zamanlar oldu ama sonradan hep ‘Hayır pes etmeye hakkın yok’ dedim. Mesela en son deprem felaketi… Beni inanılmaz sarstı. ‘Acaba insanlar bu haldeyken gitmesek mi, bunu yapmasak mı’ diye sordum kendime. 40 binin üzerinde canımız gitmiş, insanın içinden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Sonra kendime geldim, silkelendim. Dedim ki ‘Hayır buna hakkın yok, bunu o canlarımız için yapacaksın, başaracaksın. Onların huzurlu uyuması için başaracaksın.’ Onlar için umut olabilirdim. Belki birçoğu görecek, birçoğu da görmeyecek ama ben depremzedelerimiz için o piste çıktım. Aldığım madalyayı onlara armağan ettim. Bana bir ödül takdim edildi, onu da depremzedelere bağışladım” sözlerini sarf ediyor.

SPORA FUTBOLLA BAŞLADI

Hiperaktif bir çocukluk dönemi olduğuna vurgu yapan şampiyon atlet, “Benim hiç Barbi bebeklerim yoktu çünkü istemezdim. Futbol oynardım erkek arkadaşlarımla mahallede. Atletizme başlayışım da ilkokulda oldu. Seçmelere geldiler, arkadaşım o zaman aktif yapıyordu, ‘Benim ismimi de yaz’ dedim. Ailem de zaten bu konuda çok bilinçli değildi. Sonra hayallerimin tek odak noktası haline geldi. Babam hiç istemedi. Ben bu işi ondan gizli yaptım. O işe giderdi, ben antrenman yapardım. Bu arada beden eğitimi öğretmenim de beni istemedi. Nedeni de yoktu, çok başarılıydım. Sonra bu bende hırsa sebep oldu. Çok çalıştım ve kendimi kabul ettirdim. Annem antrenman yaptığımı biliyordu ve bana destek oluyordu. Babam da sonunda duydu ama biraz geç duydu. Ta ki bu işten madalyalar kazanınca... Sonrasında zaten o da ‘Devam et’ dedi. En büyük hayalim Enka Spor Kulübü’nde yarışmaktı. 2009’da spora başladım ve ait olduğum yerdeydim” diyor. “Kadınlar isteyince her şeyi başarır” diyen Tuğba, sözlerine şöyle devam ediyor: “Yeter ki isteyelim. Kadınları küçümsemeyin, kadınlar da kendini hiç hafif görmesin. Bizler güçlüyüz, bizler emekçiyiz. Yapamazsın diyenlere yaparak yanıt vereceğiz.”

MÜCADELEYE DEVAM…

Elde ettiği şampiyonluktan sonra ünlü-ünsüz birçok isimden tebrik mesajı aldığına vurgu yapan ENKA’nın milli sporcusu, “Hiçbirine yetişemedim. Şarjım da yetmedi! artık sorumluluğumun daha fazla olduğunu biliyorum. Daha büyük başarılar için mücadeleme devam edeceğim. Türk bayrağını katıldığım her uluslararası organizasyonda dalgalandırmaktan başka bir düşüncem yok. Deprem bölgesindeki insanlarımız için de keşke elimden daha fazlası gelse daha fazlasını yapabilsem. O yüzden madalyayı kendim için değil, ülkem için aldım ve depremzedelere armağan ettim” açıklamasında bulundu.

Kazandığı altın madalya kadar dövmeleri de konuşulan Tuğba, sözlerini şöyle tamamladı: “Herkesin bir bağımlılığı var. Benim de bağımlılığım, dövmelerim. Toplam 20 dövmem var. Kolumda olimpiyat halkaları… İnşallah bir gün olimpiyat şampiyonu olabilirim. Dövme yaptırmayı çok seviyorum. Uzun atlama ile başladım. 3 adım atlamaya döndükten sonra biraz ülkemizde hiç 14 metre ve üzerinde derece olmadığını gördüm. ‘Ben 14 metre atlayan ilk Türk kadın olacağım’ dedim. Bunu da koca bir dövmeye döktüm. Dövmemin içinde bir saat var o pusulanın içindeki saat 14.00’te duruyor. Benim için en anlamlısı bu.”

“ANTRENMANDA HİÇ 14 METRE ATLAMADIM”

ENKA’da şu anda yöneticilik yapan eski milli sporcu Ayşegül Baklacı'nın idolü olduğunu söyleyen Tuğba Danışmaz, “Kariyer, duruş ve karakter anlamında Ayşegül Baklacı’yı örnek alıyorum. İlk 3 adım atlamaya başladığımda 13 metre atlayan ilk şampiyon o olmuştu. Ben de ‘14 metreyi atlayacağım’ demiştim. Son atlayışta madalya sevincimi onunla paylaştım. Antrenmanlar çok zor. Bazen ‘Yeter’ dediğim çok oldu. Sabah 2 buçuk akşam 2 buçuk saat çalışıyoruz. İlginç ama antrenmanda hiç 14 metre atlamamışımdır. Hatırlamıyorum. Ben yarışçı bir sporcuyum. Pistte konuşurum” diyor.