Taşın özüne saygı

Japon sanatçı Izumi Kato, yontulmadan bıraktığı hammaddelere saygı duyduğunu ifade ederken, “taşın bir bölümü her zaman boyanmadan bırakılır, böylece izleyici taşın doğuştan gelen doğal kalitesini takdir edebilir” diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Taşın özüne saygı

ADA ÜNLÜ

1969’da Japonya’nın ruhani bir atmosfere sahip Shimane kentinde doğan Izumi Kato, Japonya’nın önde gelen çağdaş sanatçı, ressam ve heykeltıraşları arasında yer alıyor. Memleketinin “maneviyat tarihinden esinlenerek” sık sık ‘özelliksiz’ karakterler yaratan Kato’nun eserleri, Şamanizm ile birlikte dünyanın en eski dinlerinden biri olan Şintoizm’den esinleniyor. Kato’nun karakterleri de Şintoizm’de ‘Yokai’leri anımsatan kimileri için korkutucu olabilecek ruhlar, hayaletler ve canavarları anımsatıyor. Şeytanlar, hayaletler, şekil değiştirenler ve diğer doğaüstü varlıklar için kullanılan Japonca bir kelime olan ‘Yokai’ler, şişkin gözleri, büyük çeneleri ve Edo ve Meiji dönemlerinde kullanılan tiyatro maskelerini hatırlatan tuhaf yüzleriyle ürkütücü karakterler olarak ön plana çıkıyor. Kato’nun çoğu zaman rahatsız edici ve ‘burlesk’ bulunan eserleri, huzursuz edici bir his uyandırıyor. Kaşları, göz bebekleri olmayan karakterler yaratılan huzursuzluğun temek aktörleri.

SESSİZ, İFADESİZ DUYGUSUZ KARAKTERLER

Bu tür fantastik resimler Edo (1603-1867, Tokugawa ailesi tarafından yönetilen, geleneksel Japonya’nın son dönemi) ve Meiji (1868-1912, Restorasyon’u takip eden dönem) dönemlerinin ikinci kısmında da yapılan ve Japon ukiyo-e’sinin büyük ustalarından Utagawa Kunoyoshi’nin çalışmalarına benzerlik gösteriyor. Ancak Kato’nun çalışmalarını farklı kılan en önemli unsur, karakterlerin sessiz olması, herhangi bir ifadeye sahip olmamaları, herhangi bir duyguya sahip değilmiş gibi görünmeleri… Kato, sanat eserlerinin kesin bir anlamı olmasını istemediğini söylüyor ve “Bu açıklamak istediğim bir şey değil” diyor. ‘İsimsiz’ adını verdiği resimleri ve heykelleri de bu bakış açısının bir yansıması… Kato’nun ‘İsimsiz’ serileri, 2000’li yıllardan bu yana insan bedenleri ya da melez figürlerden oluşuyor.

NEFES ALMAK İÇİN ELİNİ KULLANIYOR

Resimlerini fırçayla değil, ellerini kullanarak yapan Kato, nefes almak için elini kullandığını ifade ediyor. “Ellerimi kullanarak özgürce istediğim gibi resim yapabiliyorum. Ellerimi bir araç olarak kullanıyorum ve düşüncelerimi ve duygularımı sanat çalışmalarım aracılığıyla daha iyi ifade edebiliyorum” diyerek 1950’lerin Gutai sanatçısını anımsatıyor. Japonca’da “somut” anlamına gelen Gutai, 1954 yılında Jiro Yoshihara tarafından Japonya’da kurulan ve 1972 yılına kadar etkinlik gösteren Japon sanatçı topluluğu. II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, Tokyo’da bir grup genç sanatçı tarafından hayata geçirilen hareket, özgünlük, yaratıcılık ve özgürlük gibi ana prensipleri temel aldı. Gutai hareketi, sanat eserlerinin yalnızca görsel deneyimler değil, aynı zamanda canlı, üç boyutlu, hareketli ve zamanla değişen unsurlar olduğu fikrine dayanıyor. Bunun için, resimler yerine kolajlar, objeler ve interaktif performanslar gibi yeni malzemeler kullandı. Gutai hareketi ayrıca, geleneksel malzemelerin yanı sıra çimento, yağmur suyu, ateş gibi sıradışı materyalleri de kullandı. Ve bugün hala Japonya’da etkisini sürdürüyor.

RESİM EĞİTİMİNİN KATI KURALLARINA BAŞKALDIRI

1992’de mezun olduğu Tokyo Musashino Sanat Üniversitesi’ndeki resim eğitiminin katı kurallarına karşı deneysel bir başkaldırı hareketi olan bu yaklaşım, resimle heykeli bir araya getiriyor. Kato’nun ikiye ya da üçe bölünmüş tuvallerinde yer alan yalnız figürler neredeyse kolajlanmış gibi görünüyor ve boşlukta süzülüyor… Sanatçı, yontulmadan bıraktığı hammaddelere saygı duyduğunu ifade ederken, “taşın bir bölümü her zaman boyanmadan bırakılır, böylece izleyici taşın doğuştan gelen doğal kalitesini takdir edebilir ve Japon estetiği wabi’nin sadelik ve boşluğundan yararlanabilir” diyor. İtalyan sanatçı Alberto Giacometti, “Sanatın amacı gerçekliği yeniden üretmek değil, aynı yoğunlukta bir gerçeklik yaratmaktır” demişti. Japon sanatçı Izumi Kato’nun eserleri de bu sözü mükemmel bir şekilde örnekleyerek, farklı özelliklere sahip insansı yaratıklarla dolu bir hiçlik ülkesine götürüyor bizi. Ve bu hiçlik ülkesindeki hareketsizlik, bizi içine çekerken, bizi ölümlü kılan şeyleri sorguluyor.

HAFTA