Sürdürülebilir şıklık benim için vazgeçilmez

Ülkemizde “stil” dendiğinde akla ilk gelen isimlerden: Başak Dizer Tatlıtuğ. Ünlü stil danışmanı son dönemde yarattığı mücevher koleksiyonu ile gündemde. Bu vesileyle buluştuk, yeni trenleri, modaya yaklaşımını ve yalınlaşan tarzını konuştuk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Sürdürülebilir şıklık benim için vazgeçilmez

Aslı Barış

Dedeniz ressamdı, anneniz resim öğretmenliği yapmış, dayınız iç mimar, kuzeniniz ve kız kardeşiniz de tasarımcı. Genetik olarak bu konuya yatkınlığınız aşikar.  Ancak siz yine tasarımın içinde, ama farklı bir alanda ilerlediniz... Sizden önce “stil danışmanı” nedir, ülkemizde fazlaca bilinen bir meslek kolu bile değildi… Neden bu alana yöneldiniz?

Doğru, aileden gelen bir el yatkınlığı var. Ben de o yüzden Marmara Üniversitesi’ni bitirdikten sonra direk tasarıma geçtim. Ve yurt dışında Londra’da tasarım okudum. Döner dönmez de Vakko’da tasarımcı olarak işe başladım. Bu benim yolumu çok kolaylaştırdı ve açtı. Üretimde 6 sene çalıştım, koleksiyon yaptım. Ortağım Deniz (Marşan) ile tanışına da o zaman çok yeni yükselmekte olan, dönemin hit dizilerinden ‘Sex and the City’ sayesinde ön plana çıkan bir iş koluna geçtik. Çok yeni bir şeydi o zaman gardırop danışmanlığı, stil danışmanlığı ve styling…. Dizi ve film stylingi olarak ve direk Aşk-ı Memnu ile başladık, bu da bize büyük bir şans oldu ve yolumuz açıldı.

Türk dizileri sosyal platformların da etkisiyle yurtdışında da hayli popüler… Styling konusunda ilerlenmesi bu durumu etkilemiş olabilir mi? Mesela Emily in Paris gibi dizileri biraz da stilinden izliyoruz… Türk yapımlarında da bu durum var mı sizce?

Evet, çok büyük katkısı oluyor. Özellikle dram veya töre dizileri değilse izlenmesinde oldukça etkisi oluyor. Televizyon biraz şov seviyor, biraz gösteriş seviyor, görsellik istiyor. Görsellerin daha renkli ve daha ön planında olanını seviyor. Televizyonlarda ve dizilerde styling çok göze çarpıyor ve çok değer görüyor. Biz 2008 yılında başladık. O zaman demin bahsettiğim Sex and The City etkisi vardı. Şimdi yine Emily in Paris ile yine ön plana çıktı.

Son olarak Atasay ile bir kapsül koleksiyon oluşturdunuz. Bu koleksiyon nasıl ortaya çıktı?

Atasay kardeşimin markası için yaptığım kapsül koleksiyonu görüp bana ulaştı. Styling anlamında aksesuara hiçbir zaman dışarıda bırakmayan bir eğilimim var. Yani aksesuar zaten bütün görünümü tamamlayan bir unsur. İnsanın stil anlayışına çok büyük katkıda bulunur ve bütün kombini tamamlar. Bunu her fırsatta dile getiriyordum Atasay ile yaptığımız koleksiyonda hem benim kendi stilimde, hem de başkalarında kullandığım styling’lerde tamamlayıcı unsur olarak çok katkısı olacağını düşünüyorum.

Nasıl farklılıklar var peki koleksiyonda?

Yeni trendlerden olan beyaz altın ve sarı altını birlikte kullanmak gibi bir farklılık yaptık. Beyaz ve sarı altın var, onun dışında iç içe geçmiş iki renkteki altını kullanarak oluşturduğumuz parçalar var. Koleksiyonda parçalar biraz maskülen ve geometrik daha güçlü savaşçı kadınların kullanacağı aksesuarlardan ya da kullandığı zamanlardaki aksesuarlardan yola çıktık. İlham perilerim biraz Kleopatra var biraz Jean d'Arc…  Günümüz kadınlarının güçlü duruşlarına destek olması gereken bir duruşu olan büyük sert takılarda var.

Bir söyleşinizde “En çok aksesuara yatırım yapıyorum” demiştiniz. Mücevher sizin için ne anlam taşıyor?

Mücevherler bence minyatür sanat eserleri gibi…. Özellikle kolye, yüzük ve küpe gibi parçalar küçük heykeller gibi gelir bana. Geometrik yapıları çok seviyorum. Değişik materyalleri birlikte kullanmayı da çok seviyorum. Genelde altın ve gümüşle çalışıyorum. Atasay’da sadece altın ama kız kardeşimin markası Luna Merdin’in koleksiyonunda gümüş ve altını birlikte kullanıyoruz. Bence harika bir koleksiyon çıkıyor o şekilde ortaya. Aksesuarlar sizin o klasik şıklığınızı bile çok büyük oranda destekleyen, daha özelleştiren, özgün duruşu destekleyen parçalardır, bu yüzden gerçekten vazgeçilmez. Aksesuara giren en önemli şeyler gözlük, ayakkabı çanta ve mücevher. Her kombini farklı mücevherlerle çok farklı yerlere çekebiliyorsunuz.

Eskiden mücevher dendiğinde akla daha “ağır” bir konsept gelirdi. Düğünlerde, özel günlerde takılan şeyler gibi… Bu durum son yıllarda değişti sanki. Katılıyor musunuz buna?

Kesinlikle. Yerine göre mücevher takma diye bir şey kalmadı. Artık istediğiniz mücevher ve takıyı istediğiniz kıyafetle kombinleyebiliyorsunuz. Taşlı takıları spor kıyafetlerinizle giyebiliyorsunuz. Bence modada “olmaz” diye bir şey yok, “yakıştırmak” diye bir şey var. Yakıştırdığınız sürece, yeni trend akımlarını da takip ettiğiniz sürece aksesuarın kullanım alanı çok geniş ve çok çeşitli. Dünyayı güzelleştiren, kadını güzelleştiren, erkeğe de aynı şekilde stiline destek veren bu koleksiyonlar.

İnsan hayatında tarzı zaman içerisinde evrim geçirir. Şu anki stilinizi nasıl tanımlarsınız?

Kesinlikle insanın hayatındaki gelişimle birlikte büyümeyle birlikte bütün zevkleri, hayat şekli, eğilimleri, seçimleri çok değişiyor. Ben daha yalın bir stile geçtim.

Bu sadeleşmenin nedeni ne?

Çünkü yoruldum.  Hem kendini giydir, hem başkalarını, hem kendine alışveriş yap hem başkaları için alışveriş yap, çalıştığın insanlar için yap…. Çok yorucu bir şey. Artık ben alışveriş yapmayı kestim gibi bir şey. Yurt dışına gittiğimde bir şeyler alıyorum sadece, o da genelde vintage parçalar… İki üç senedir aynı şeyleri giyiyorum genelde. Ayakkabı ve çantaya biraz daha önem veriyorum, kaliteli olmasına özen gösteriyorum. Ama onun dışında kombinlemede bana kolaylık sağlayacak düz renklere gidiyorum. Çok da dikkat etmiyorum açıkçası. “Terzi kendi söküğünü dikemez” olayı kesinlikle doğrudur. Tasarımcılar çok iyi giyinme gibi ihtiyacı hissetmezler; çünkü onlar başkalarını giydiriyordur. Bence stilistler için de durum böyle. Başka insanların stil arayışlarına girdiğiniz için kendinizle hiç ilgilenmiyorsunuz, zaten çok büyük bir hevesiniz ve zevkiniz de kalmıyor uzun vadede...

Moda ve annelik arasında garip bir ilişki var: Mom jeans/soccer mom style gibi. Anne olduktan sonra “asla giymem” dediğiniz bir parçayı dolabınıza kattınız mı? Ya da stilinizde değişiklikler oldu mu?

Annelikle birlikte artık sürdürülebilir ve sade giyinmeyi tercih eder oldum. Daha pratik oldum; daha az desenin olduğu, daha yalın, daha sade gözüken, kaliteli duran, uzun süre giyilen klasik parçaları kombinlemeye başladım. Zaten klasik parça çok severim. Benim ceketlerim hala 5-10 sene önce aldığım ceketler ve hala onları kombinliyorum. Evet kalıplar değişiyor o kalıplardan da alıyorum ama klasik, sürdürülebilir şıklık benim için şu an vazgeçilmez.

HAFTA