Sürdürülebilir bir sanat ekosistemi için çalışıyor
Türkiye’nin ilk özel modern ve çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Modern, 11 Aralık’ta 20’nci yaşını kutluyor. Bu zaman dilimine 10 milyon ziyaretçi, 3 bin 500 etkinlik ve prestijli ödüller sığdırmayı başaran müzenin Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı adeta ilk günkü heyecanla “Yeni sergiler ve programlar için hazırlıklarımız tüm hızıyla devam ediyor” diyor…
Aslı Barış
Türkiye’de daha önce olmayan bir projeye imza atarak İstanbul Modern’i kurdunuz. Bu fikir nasıl hayata geçti?
İstanbul Modern'in temelleri, 1987 yılında, benim de görev aldığım 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergileri sırasında, kayınpederim Nejat Eczacıbaşı tarafından atıldı. O dönemde Nejat Bey, İstanbul sanat ortamına yeni bir soluk getiren bu sergilerin ilgiyle karşılanmasından ilham alarak, modern bir sanat müzesinin kurulması için bir adım atmayı amaçladı. İlk girişim, Haliç kıyısında terkedilmiş durumda olan tarihi Feshane binasında bir müze açma projesiydi. Ancak bu proje çeşitli engeller nedeniyle hayata geçemedi. Nejat Bey’in 1993’teki vefatının ardından, bu hayali gerçekleştirmek benim görevim oldu.
Kuruluş yıllarında ne tür zorluklar yaşadınız?
İstanbul’daki hemen hemen her ilçede müze yapımı için uygun bina ve arazi arayışına girdik, çok sayıda kapı yüzümüze kapandı. Kamu ve özel sektörden farklı zorluklarla karşılaştık. Arayışımız sürerken, 2003’te 8. Uluslararası İstanbul Bienali sırasında kullanılan eski bir yük deposu olan 4 numaralı antrepo, müze olarak değerlendirilmek üzere bize tahsis edildi. Bu, İstanbul Modern'in kurulma sürecinde bir dönüm noktasıydı. Bize tahsis edilen 4 numaralı antrepo, o dönemde oldukça harabe durumdaydı. Tahsisin ardından hızla kolları sıvayıp restorasyona başladık ve 11 Aralık 2004’te açmayı başardık. Müze açıldıktan sonra da kamu-özel sektör ve yerel yönetimlerin desteğini almak için büyük çaba sarf ettik. Bu sinerjiyi yakaladığımız için çok mutluyum.
Müzeye gelen ilk çalışma neydi, hatırlıyor musunuz?
Dünya çapında ünlü sanatçımız Fahrelnissa Zeid’in beş metrelik “Cehennemim” adlı başyapıtını, oğlu Prens Raad’la kızı Şirin Devrim, İstanbul Modern daha fikir aşamasındayken armağan etmişti. Müze koleksiyonuna giren ilk yapıt da o olmuştu. O nedenle onun yeri bizim için çok ayrı.
Müzede gerçekleşen sergiler arasında, sizin için en önemlileri, en çok zihninizde yer edenler hangileriydi?
20 yıla sığdırdığımız birçok sergi, etkinlik, proje ve işbirliği var; bu nedenle tek bir veya birkaçını seçmek oldukça zor. Hem müzemiz hem de Türkiye sanat ortamı için kritik öneme sahip sergiler düzenledik. Son olarak 20. yılımıza özel gerçekleştirdiğimiz ve kurucu sponsorumuz Eczacıbaşı Topluluğu’nun desteğiyle yeni müze binamızda açılışını gerçekleştirdiğimiz, dünyaca ünlü sanatçı Olafur Eliasson’un “Senin beklenmedik karşılaşman” sergisini özellikle vurgulamak isterim. Bu sergi, Eliasson’un ülkemizdeki ilk kişisel sergisi olmasının yanı sıra, sanatçının 30 yıllık kariyerinden derlenen dikkat çekici bir seçki sunuyor. Bu tür önemli projeler, müzemizin gelişiminde ve Türkiye’nin sanat sahnesinde büyük bir etki yaratıyor.
Yeni bir bakış açısı kazandım
Yeni müze binasından bahsetmişken, o da başlı başına bir sanat eseri… Müzenin kentin siluetine büyük bir katma değer sağladığını söylemek herhalde yanlış olmaz…
Renzo Piano, Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi bir mimar. Özellikle müze ve sanat kurumu tasarımlarında çalışmış, bu alanda uzmanlaşmış olması, imzasını taşıyan yapıların o şehrin simge binalarından biri olması bizim de kendisiyle çalışmak istememizin en önemli nedeniydi. Hem İstanbul Modern’in eşsiz konumu hem de Renzo’nun tasarımı yerli ve yabancı tüm ziyaretçileri etkiliyor. Müzenin, Boğaz ve tarihi yarımadayla sanatın buluştuğu bir noktada oluşu, binanın şeffaf ve yalın tasarımı ve sergi alanlarında gün ışığının olması sanat eserlerini daha da etkileyici kılıyor. Yeni binamızın İstanbul’un simgelerinden biri olacağına inanıyorum. Aldığımız ödüller de bir bakıma bunu gösteriyor.
Nerelerden ödül topladı yeni bina?
Açılışımızla birlikte 100 yıldan fazla bir süredir yayımlanan ve dünyanın önde gelen mimarlık ve tasarım dergilerinden Architectural Digest, İstanbul Modern’i “2024’ün Harika Eserleri” listesine dahil etti. National Geographic ise müzeyi “En İyi 20 Kültürel Mekân” arasında gösterdi. ArchDaily’nin kültürel mimari kategorisinde İstanbul Modern, “Yılın Binası” ödülünü kazandı. Müze, Architecture MasterPrize’da “En İyilerin En İyisi” ünvanını aldı. Son olarak, Dünya Mimarlık Festivali'nde (WAF) “Tamamlanmış Yapılar – Kültür” kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü.
Lisansüstü eğitiminizi müze işletmeciliği üzerine İngiltere’de tamamladınız. İstanbul Modern’i yaratma fikri, o yıllarda aklınızda var mıydı?
Birinci Uluslararası İstanbul Bienali sonrası sanat müzesi kurma fikri üzerine çalışmaya başlayınca, bu alanda uzmanlaşmak üzere iki küçük çocuk annesi olmama rağmen 1990’da İngiltere’deki University of Leicester’da müze işletmeciliği üzerine yüksek lisansa başladım. Madem sanat müzesi kurma projesini ben üstlenecektim, o zaman müzeciliği belli bir akademik yaklaşım, bir disiplin içinde öğrenmem gerektiğini düşündüm. Çok şey öğrendim orada, kendimi geliştirme fırsatı buldum. Sanatı kitlelerle buluşturma misyonu olan müzelerin de profesyonel olarak işletilmesi gerektiği, gelir getiren fonksiyonların nasıl oluşturulacağı, pazarlama ve tanıtımın ziyaretçiler üzerindeki etkisi gibi konu dahil buna. Bir müze kurup koleksiyonu sergilemenin ötesinde, eğitim, sinema, etkinlik gibi disiplinlerarası bir yapı kurulması gerektiğini, ziyaretçi geri bildirimlerinin ne kadar değerli olduğunu, müzeyi ayakta tutacak üyelik, sponsorluk, mağaza, restoran ve kafe ile bu sistemin oluşturulmasının önemini anladım. Bu nedenle, İngiltere deneyimini yaşamış olmaktan son derece mutluyum. Müzeciliğe yeni bir bakış açısı kazanmama büyük faydası oldu.
Sanatta fırsat eşitliği sunuyoruz
Müzenin bir sosyal sorumluluk misyonu da var. Örneğin eğitim programları… Gençlere ve öğrencilere özel çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İlk günden bu yana eğitim, İstanbul Modern’in olmazsa olmaz faaliyet alanlarından biri. Dünya müzelerinde görmeye alışık olduğumuz, çocukların sanat müzelerinde saatlerini geçirdiği, atölyelere katıldığı, keşif yolculuğuna çıktığı manzaraları biz İstanbul Modern’de yaratmayı başardık. Sürdürülebilir bir sanat ekosistemi oluşturma amacıyla kapsayıcılığı ve yaratıcılığı desteklemek her zaman önceliklerimiz arasında yer aldı.
İstanbul Modern çatısı altında Eğitim ve Sosyal Projeler Bölümü, ürettiği içerikleri İstanbul’un dört bir yanındaki yüzde 90’ı devlet okullarında okuyan çocuklara ulaştırıyor. Onların müzeye gelmelerini teşvik ediyoruz, bunun için İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile olan işbirliğimizi çok değerli buluyorum.
Eğitim bölümümüz her yıl 100’ün üzerinde program hazırlıyor. Bugüne kadar 1 milyona yakın çocuk ve gencimizi sanat eğitimiyle buluşturmuş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Yeni müze binamızla birlikte eğitime daha fazla alan açtık. Örneğin, müze koleksiyonundaki sanatçıların üretimlerinden ilham alınarak tasarlanan Keşif Alanı, 7-10 yaş arası çocuklar için eğitim programı sunuyor. Eco Art Lab’de 12 yaş üzeri gençler ve yetişkinler, doğayı konu alan atölyeler ve geri dönüşüm projelerine katılıyor, sanatçıları tanıyor ve sanatın üretim tekniklerini deneyimliyor. Stüdyo STEAM’de ise bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik odaklı eğitim yaklaşımından yola çıkarak gençleri ve yetişkinleri sanatla buluşturan disiplinlerarası bir öğrenme alanı oluşturduk.
Nitelikli eğitim hedeflerimiz doğrultusunda, sanata erişimi sınırlı sosyal gruplar ile özel eğitim gruplarından çocuk, genç ve yetişkinlere kapsayıcı eğitim programları tasarlayıp uyguluyoruz. Eğitim ve eğitime destek veren kurumlarla işbirliğinde geliştirdiğimiz özel programlar ve sosyal projelerle, sanat eğitiminde fırsat eşitliği sunmaya ve herkes için kültürel bir paylaşım ortamı oluşturmaya çalışıyoruz. Görmeyen ve az görenler için “Dokunduğum Renk”, işitmeyen ve az işiten çocuklar ve gençler için “Sanatın Sözleri” ve özel öğrenme gereksinimli çocuklar ve gençler için “Buluşma” eğitim programlarımızı sunuyoruz. Ayrıca, sanata erişimi sınırlı grupları da müze çatısı altında buluşturacak projeleri de hayata geçirmeyi sürdürüyoruz.
2016 yılında kurduğunuz İstanbul Modern Kadın Sanatçılar Fonu’nun desteğiyle müze koleksiyonuna birçok yapıt kazandırdınız. Müze, bu yıl sanata duyarlı genç kızlar için “Hayalin İzinde” projesini başlattı. Biraz bu projeden bahseder misiniz?
Yaratıcı bir gelecek için çocuk ve gençlerin sanatsal yeteneklerini destekleyen ve becerilerini güçlendiren projelere önem veriyoruz. Kız öğrencilerimiz için hayata geçirdiğimiz “Bir Hayalin İzinde” projesi de bunlardan biri. “Bir Hayalin İzinde” kapsamında, müze koleksiyonumuzdaki kadın sanatçılardan ilham alıyor ve lise düzeyindeki 50 kız öğrenciye ücretsiz sanat eğitimi sunuyoruz. Fırsat eşitliğini destekleyerek, sanata duyarlı bir neslin yetişmesine katkıda bulunma hedefimizle yaratıcı, özgür ve özgüvenli kadınların yetişmesine katkı sunmayı ümit ediyoruz.
50 binin üzerinde çocuk…
Genç sanatçılara nasıl bir katkı sağlıyorsunuz?
Genç sanatçıların üretimlerine destek vermek ve genç sanatseverleri sanatla buluşturacak bir platform oluşturmak amacıyla 2012’de kızım Esra Eczacıbaşı Coşkun’un önderliğinde, Genç Modern üyelik programını başlattık. Genç sanatçılarımıza yönelik sergi, proje ve programlarımızı da sürdürüyoruz. 20. yıl sergilerimizden biri olarak bu yıl izleyiciyle buluşturduğumuz “Zamansız Meraklar” adlı sergimizde de güncel teknolojiler ve dijital kültürün, genç sanatçıların düşünce ve üretim biçimlerine nasıl yön verdiğini gözlemledik.
Önümüzdeki döneme ilişkin programlarınız neler olacak?
20. yılımıza dolu dolu bir sergi programıyla girdik. İlk olarak, genç sanatçıların dijital üretimlerini içeren “Zamansız Meraklar” sergimizi açtık. Ardından, değerli fotoğraf sanatçımız Ozan Sağdıç’ın fotoğraflarıyla geçmişte bir yolculuğa çıktık. Yaz aylarında Olafur Eliasson’un sergisi büyük ilgi gördü. Sezonla birlikte açtığımız Japon sanatçı Chiharu Shiota’nın sergisi de ziyaretçi rekorları kırdı. Bu sergi, Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılına özel olarak düzenlendi. 2025’e kadar uzanacak sergi programımızda, fotoğraf sanatının ustalarından İzzet Keribar’ın sergisi de yer alıyor; bu sergi, 20. yılımızın son sergisi olarak izleyiciyle buluştu. Yeni sergiler ve programlar için hazırlıklarımız tüm hızıyla devam ediyor. Mart ayında ise Ömer Uluç sergisini açmayı planlıyoruz.
Önümüzde “Gala Modern” gecesi var. Etkinliğin misyonundan bahsetmenizi rica edebilir miyiz?
İstanbul Modern’in sergi ve eğitim programlarına destek sağlamak amacıyla sanatseverlerin bir araya geldiği Gala Modern geceleri, ülkemizde sanatla büyüyen nesiller görmek isteyenlerin 2009’dan bu yana adeta özel buluşması haline geldi. Müzede ücretsiz olarak sunduğumuz eğitim programları, faaliyetleri ve sosyal projelerimizden her yıl 50 binin üzerinde çocuk ve genç faydalanıyor. Kültür Elçilerimizin öncülüğünde emek ve destek veren kişi, kurum ve kuruluşlar, hedeflediğimiz çocuk ve genç sayısına ulaşmamıza kaynak sağlıyor. Sergi programlarımıza destek oluyor. Böyle bir geceyi istikrar ve kararlılıkla sürdürmek elbette kolay değil; bizimle aynı değerlere inananlarla mümkün oluyor.
Sayılarla İstanbul Modern
10 milyon ziyaretçi
1 milyonu aşkın çocuk ve gence ücretsiz sanat eğitimi
1000’in üzerinde eğitim programı
93 koleksiyon sergisi ve süreli sergi
45 fotoğraf sergisi
17 yurt dışı sergisi
3 bin 500 etkinlik
İstanbul Modern Sinema'da 4 binin üzerinde film gösterimi
Kadın sanatçıların yapıtlarının gücü
İstanbul Modern’in sergi ve eğitim programlarını desteklemek amacıyla düzenlenen Gala Modern, 14 Aralık 2024 Cumartesi akşamı gerçekleşecek. Gala Modern’e özel olarak üretilen çalışmaların ağırlıkta olduğu Destek Yarışı’nda yer alacak 11 yapıtın dokuzu kadın sanatçıların imzasını taşıyor.
Gala Modern gecesinde, müzenin sergi ve eğitim programlarına destek sağlamak amacıyla Maya Portakal Bitargil yönetiminde Destek Yarışı gerçekleşecek. Farklı coğrafya ve üsluplardan 11 sanatçının bağışlarıyla katkı sağladığı Destek Yarışı’nda; Ardan Özmenoğlu, Bettina Pousttchi, Burçak Bingöl, Candeger Furtun, Chiharu Shiota, İnci Furni, İzzet Keribar, Leylâ Gediz, Mona Hatoum, Rana Begum ve Taner Ceylan’ın yapıtları yer alıyor. Sunuculuğunu Ceyda Düvenci ve Salih Bademci’nin yapacağı Gala Modern gecesinde, 2024’ü uzun bir turneyle geçiren Nilüfer sahne alacak.