Sokaktaki canlara nasıl yardım edebiliriz?
Tartışılan sokak hayvanları yasası meclisten geçti. Akabinde sosyal medya iç burkan görüntülerle doldu taştı. Toplu mezarlar, insanlık dışı toplamalar… Peki, bu konuda hukuk ne diyor, vatandaş olarak onları nasıl güvende tutabiliriz? Sokaktaki dostlarımızı toplamaya gelen belediye görevlilerine soracağınız doğru sorular neler? Bireysel barınak kurmak çözüm mü? Bu soruların yanıtlarını aradık…
ŞEBNEM TURHAN
Sokak hayvanlarının öldürülmesinin önünü açan yasanın Meclis’ten geçmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanmasının ardından, bazı belediyeler pusuda bekliyormuşçasına hayvan katliamına başladı. Zehirlenen, başları ve patileri kesilerek gömülen hayvanlara şahit oluyoruz. Hayvanları korumaya çalışanlar ise bir yandan bu katliamla mücadele ederken bir yandan da Anayasa Mahkemesi’nin yasayı iptal etmesi için eylemler düzenliyor. Bir yandan barınak açma çalışmaları da hızlandı. 1 Eylül’de ise tüm Türkiye İstanbul Yenikapı’daki eylemde bir araya gelerek güçlü şekilde yasanın geri çekilmesi için yetkililere seslenecek.
Aslında hukukçular, yeni yasaya göre bile şu an belediyelerin yaptıklarının suç olduğunu vurguluyor. Yasa maddeleri, veteriner gözetimi olmaksızın toplamayı, hasta veya saldırgan değilse hayvanların öldürülmesini engelliyor. Kanun değişikliği hayvan toplamaya izin verse de bireylerin ve/veya belediye görevlilerinin hayvanlara şiddet uygulamalarını veya zehirlemelerini yasaklıyor.
Ancak sosyal medyada karşımıza çıkan paylaşımlar bu duruma tezat yaratacak halde. Örneğin Niğde, ardından Ankara Altındağ hemen sonra Edirne Uzunköprü ve Aydın Efeler belediyesinden gelen haberler… Yasa çıkarken de oldukça tartışılmıştı: Belediye barınakları sokak hayvanlarını barındırmak için yetersiz seviyede. Belediyeler, yıllarca 5199 sayılı kanun kapsamında sorumluluklarını yerine getirip, sokak hayvanlarına yönelik yeterli kısırlaştırma yapmazken şimdi sorunu vicdan yaralayan yöntemlerle çözmeye çalışıyor gibi görünüyor.
Peki, bu konuda hukuk ne diyor, vatandaş olarak sokağımızdaki hayvanları nasıl güvende tutabiliriz? Sokak hayvanlarını toplamaya gelen belediye görevlilerine soracağınız doğru sorular neler? Bu soruların yanıtlarını aradık…
Hukuki bir gücümüz var mı?
Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Avukat Hülya Yalçın, konuyla ilgili emel haklarımızı anlattı: “20 yıldır mahallemde yaşayan kapımın önünde yatan köpeği vermeme hakkım var. Kanun olabilir ama kanun hukuka, Anayasa’ya, doğal hukuk kurallarına aykırı olamaz. Doğal hukuk kuralları insanların birlikte, düzgün yaşayabilmesi için kanunlar yapılmasını öngören kurallardır. Kanunlar bu küçük detayları düzenler. Bir kanun çıkıp da şu canlı ölecek deme gücü ve hakkına sahip değildir. Vatandaşlar sahip çıktıkları hayvanları vermeyebilir, beslemeye devam edebilir. Yasanın çıkışı ve ondan önce yaratılan kasıtlı kötü algı yüzünden insanların kafası karıştı. Bu yüzden hayvanlarını vermesinler, hayvan düşmanları ile asla iletişime ya da etkileşime geçmesinler. Temel hukuk kuralları ve Anayasal haklardan yararlanarak hayvanları beslemeye, korumaya devam etsinler. Anayasal süreç yakında başlayacak; Anayasa Mahkemesi’nden medeni, insani, adaletli karar vermesini ve bu kanunu iptal edilmesini ortadan kaldırılmasına kararı vermesini diliyoruz…”
Gönüllüler neler yapabilir?
Başka Bir Hayat Diliyorum Derneği kurucusu Burçak Beşlioğlu, 6 yılı geçkin zamandır hayvan kurtarma, barınak ve sahiplendirme üzerine çalışıyor. Yeni yasa sonrası hayvan gönüllülerinin yapabileceklerini Beşlioğlu ile konuştuk.
Sokak hayvanlarının popülasyonuyla ilgili bir sorun olduğunu dile getiren Beşlioğlu, 20 yıl boyunca belediyelerin günde sadece 1.3 köpek kısırlaştırdıklarını ve yapmaları gerekeni yapmadıklarını vurguladı. Şu anda 1300 belediyede sadece 300 barınak olduğunu ve kapasitenin 105 bin olduğunu kaydeden Beşlioğlu, “Yasa tartışılırken yapılan kaba hesaplamalara göre 4 milyon sokak köpeği var ve bunları toplamaya başladılar. Yasa 2028’e kadar belediyelerin barınaklarını tamamlamasını ve sokakta hayvan kalmamasını istiyor. Sadece 300 barınak varken, bunlar da denetlenemedi. Bu sayı arttığında ve hepsini barınaklara koyduğunda nasıl denetleyeceklerinin cevabı yok” dedi.
Hayvan gönüllülerinin çalışmalarını yasal zeminden çıkaran yeni yasanın hayvan üreticileri ve satıcılarına karşı hiçbir yaptırım getirmediği gibi bu kişilere ruhsat verildiğini söyleyen Beşlioğlu, “Barınak maliyeti yasada belirtildiği üzere 13.3 milyar TL. Eğer bu canlar kısırlaştırılırsa 4 milyar TL gibi bir rakam. Düşünün biri yaşam, biri ölüm… Neden ölüm seçiliyor?” diye konuştu.
Veterinersiz alım yapmak yasal mı?
Beşlioğlu, yasanın şu en korkutucu günlerini yaşadığımız dönemde işkencenin ve katliamın takibini yapmamız ve pes etmememiz gerektiğini vurguluyor. Mahalledeki köpeklerin küpe ve çip numaralarının kaydedilmesi gerektiğini, belediyenin barınağı yeterli değilse veya yoksa toplama yapılamayacağını söylememiz gerektiğini dile getiren Beşlioğlu şu önerilerde bulundu: “Toplama için gelenleri kameraya almak önemli. Çünkü veterinersiz gelip alamazlar, çoğunlukla da öyle yapmaya çalışıyorlar. Kameraya çekildiklerini anladıklarında vazgeçiyorlar. Almaya çalıştıklarında köpeği sahipleneceğim diyebilirsiniz, dijital kimliklendirme için 31 Aralık 2025’e kadar süre var. Kısırlaştırmak için alıyoruz dense bile inanmayın, takipte olun. Boğma tasma kullanmalarına izin vermeyin. Ekipte veteriner varsa, belediyenin barınağı da uygunsa bile kayıt altına alıp hayvanı takipte kalmak lazım. Ayrıca hayvanlara kötü muamele edenler için 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası halâ yürürlükte. Sahiplenmeyi düşünen barınaktan sahiplensin. Geçici yuva olmak da çok kıymetli. Mahalle gruplarına katılmak şart, afişlendirme bilgilendirme çalışmalarına destek vermek çok önemli. Yan yana aydınlığın kapısını aralamak zorundayız.”
Barınak açmak çözüm mü?
Son dönemde sık sık duyduğumuz üzere kişi ve sivil toplum kuruluşlarının barınak açma planları nasıl işliyor ona bakalım. Yeni sokak hayvanları kanununa göre barınak açma mevzuatı henüz yayımlanmadı. İki ay sonra yayımlanarak yürürlüğe girecek. Yani iki ayınız var yaşam alanı adı verilen barınakları kendi kafanıza göre açabilmek için. Yetkililerden edindiğim bilgiye göre paranız varsa, araziniz varsa şu anki uygulamaya göre etrafını çevirip ‘ben yaşam alanı kurdum’ diyebiliyorsunuz. Yaşam alanında barındıracağınız tüm hayvanlar ise çipli ve sizin üzerinize kayıtlı olmak zorunda. Etrafa ses ve koku gitmiyorsa yani herhangi bir şikayet almadıysanız sorun yok. İstediğiniz kadar arazi satın alır, kiralar, etrafını çevirir, köpekleri toplayabilirsiniz. Devletten arazi talebiniz olursa işe bürokrasi giriyor. Bu oldukça uzun ve zorlu bir yol. Ama zaten iki ay sonra tüm kurallar yeniden yazılacak.
Bu makalenin yazarı olarak şunu söylemek isterim ki barınaklara adı ne olursa olsun karşıyım. Tüm hayvanların doğdukları ve özgür oldukları yerde yaşaması gerektiğine inanıyorum. Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Avukat Hülya Yalçın’ın sözleri de bu düşüncemi destekliyor: “Eviniz, uygun yeriniz varsa şu an saldırıların yoğun olduğu dönemde hayvanları korumak için alabilirsiniz. Ama barınak açmak diye bir şey yok. Asla doğru bulmuyoruz. Sokaktan alınıp bir yere kapatıldıktan sonra hayvanların çok iyi muamele görmediğini biliyoruz. Doğrusu, doğduğu yerde korunmasıdır.”
Kısırlat-aşıla-yaşat çalışmadı mı?
Türkiye Vegan Derneği ilk günden beri yasa karşıtı mücadelenin içinde. TVD Başkanı Ebru Arman ‘kısırlaştır-aşıla-yerinde yaşat’ programını önererek çıkarılan yasa üzerinden 20 yıl geçtiğini hatırlatarak “Hükümet bu yasayı ne uyguladı ne de uygulattı. Öyle ki 2024 yılında dahi ülke genelindeki 1391 belediyenin yüzde 80’inin bakımevi yok. Yani belediyelerin %80’i bugüne kadar kısırlaştırma yapmadı. Yıllardır devam eden bu ihmalkarlığın sonucu, hayvanlara eziyet ve ölüm” dedi. Hükümetin toplumu, sokak köpekleri konusunda tecrit ile ölüm arasında sıkıştırmasının doğru olmadığını vurgulayan Arman, “Vatandaşlar da artık gönüllüler gibi, tecritin sonunun ölüm olduğunu biliyor ve barınakların iyi yerler olduğuna inanmıyor. Özellikle toplama yapan belediyelere karşı, kimi bölgelerde belli alanların çevrilerek, öldürülme riski altındaki köpeklerin buralarda korunmaya alınma girişimlerini görüyoruz. Toplumun vicdanının kaldırmaması nedeniyle, çok iyi niyetle ürettiği geçici çözümler bunlar. Gönüllüler de bizler de bunların sürdürülebilir olmadığını biliyoruz” dedi.
TuzBiber: 24 Ağustos’taki etkinlik sadece başlangıç
Sokak hayvanlarının korunması için mücadele eden sivil toplum kuruluşlarına destek artıyor. TuzBiber 6’lı gösteri yaparak gelirini sokak hayvanlarının kısırlaştırma, aşılama ve sahiplendirme amacıyla bağışlayacak. 24 Ağustos’ta Kadıköy Sineması’nda gerçekleştirilecek etkinliğe Serkan Altuniğne, Deniz Göktaş, Akın Aslan, Melisa Besnili, Aksel Gürel ve Caner Omur katılacak.
Etkinliğin düzenleyicisi Aksel Gürel sorularımızı yanıtladı. Gürel, öncelikle Sokak Hayvanları Yasası kapsamında hayvan hakları adı altında yapılan katliamların kabul edilemez olduğunu belirterek, “Bu bağlamda, sokak hayvanlarının haklarını savunmak amacıyla bir birliktelik gerçekleştirme niyetiyle yola çıktık. TuzBiber stand-up ekibi olarak, komedyenlerimizle desteklediğimiz bir gösteri düzenleyerek bu amaca katkı sağlama fırsatını değerlendirmek istedik. Bu gösteri, hem keyifli vakit geçirme hem de önemli bir bağış toplama etkinliği olarak planlandı. Amacımız, izleyicilere eğlenceli bir deneyim sunarken aynı zamanda sokak hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik destek sağlamaktır” dedi.
Sokak hayvanlarının ihtiyaçlarına ve toplumda bu konuda yaratılacak farkındalığın önemine dair bir anlayış geliştirmek gerektiğini ifade eden Gürel, şunları söyledi: “Valilik onaylı resmi bir dernek olan Warf’ın yönetim kurulu başkanı Okan Oflaz ile gerçekleştirdiğimiz görüşmeler sayesinde, etkinliğimizin başarılı bir şekilde gerçekleşmesini ve daha geniş bir etki yaratmasını umuyoruz. Ayrıca, bu süreçte gönüllülerin katkıları ve topluluk desteği oldukça önemli.”
Gürel, 24 Ağustos’ta gerçekleştirilecek etkinliğin gerçekten heyecan verici bir kadroya sahip olduğunu ve bu tür güçlü etkinliklerin devamı kesinlikle planları arasında olduğunu vurgulayarak, “Bu etkinlik, sadece bir başlangıç niteliğinde. Planlarımız arasında benzer etkinliklerin düzenlenmesiyle daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyoruz. Her etkinlikten elde ettiğimiz geri bildirimler ve deneyimler doğrultusunda, gelecek organizasyonlarımızı daha da geliştireceğiz. Bu süreçte, topluluk desteği ve katılımı da bizim için çok önemli. Herkesin bu harekete katkıda bulunmasını teşvik etmek, birlikte daha büyük bir etki yaratmak istiyoruz. Dolayısıyla, 24 Ağustos’taki etkinlik yalnızca bir adım ve bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz. Sizlerin ve topluluğun desteğiyle, sokak hayvanları için daha fazla şey yapabileceğimize inanıyoruz. O gece, hep birlikte hem eğlenip hem de hayvanlara yardımcı olma fırsatını yakalayacağız ve bu süreçte yaşadığımız katkı, içimizi bir nebze de olsa rahatlatacaktır” diye konuştu.
Amerika Birleşik Devletleri, hane sayısının %70'inde (yaklaşık 90.5 milyon ev) en az bir evcil hayvan besleyerek, Dünya'daki en fazla evcil hayvan besleyen ülkesi haline geliyor.Amerikan Veterinerler Birliği, 2018 verilerine göre hane halkının %38.4'ü köpek, %25.4'ü kedi, %2.8'i kuş, %0.7'si atları ‘evlat’ edinmiş. Bu da evcil olarak beslenen, 48.2 milyon köpek, 31.9 milyon kedi, 3.5 milyon kuş ve 900 bin at demek. Öte yandan ABD için evcil hayvan sahiplenme oranları gittikçe artıyor. Mesela American Pet Products Association's yani Amerika Evcil Hayvanlar Ürünler Birliği'nin 2021-2022 yılı verilerine göre; 69 milyon hanede en az bir köpek, 45 milyon hanede en az bir kedi, 12 milyona yakın hanede en az bir balık ve on milyona yakın hanede en az bir kuş var. Ülke genelinde yaklaşık 14 bin tane barınak bulunuyor.
TÜRKİYE AVRUPA’NIN EN DÜŞÜK KÖPEK SAHİPLENEN ÜLKESİ
FEDIAF’ın (Avrupa Birliği Evcil Hayvanlar Gıda Federasyonu) 2021 yılı verilerine göre, Avrupa Birliği'nin hane halkının neredeyse yarısı yani %46'sının evinde en az bir evcil hayvan mevcut. Bu da evcil olarak beslenen 110 milyon kedi, 90 milyon köpek, 50 milyon kuş, 30 milyon küçük memeli, 15 milyon balığa karşılık geliyor… FEDIAF verilerine göre; Türkiye, Avrupa'nın en düşük köpek sahiplenen ülkesi. Oransal olarak, Avrupa'nın en düşük hayvan sahiplenen ülkesi…
HOLLANDA NASIL BAŞARDI?
Avrupa'da en çok köpek nüfusunun bulunduğu ülke 17.5 milyon sayı ile Rusya. İkinci sırada, Birleşik Krallık 12 milyon, üçüncü sırada Almanya 10.3 milyon ve dördüncü sırada İspanya 9.3 milyon ile geliyor. Avrupa'da sokak köpeğinin sıfır olduğu ülke Hollanda. Bunu da “Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Geri Ver/ "Collect, Neuter, Vaccinate, and Return" sistemiyle başarmışlar. Hollanda'daki toplam köpek nüfusunun %90'nından fazlası sahipli, geri kalanı barınaklarda. Barınakların belli sahiplendirme prosedürleri var.