Sinem Sandıkçı Gökçen: Gittiğimiz seyahatlere notlar veriyoruz
L’Oréal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen’in her yerde, her koşulda makyaj yapabilmesiyle tanındığını ve kitabı ara vermeden soluksuz okuyabildiğini biliyor muydunuz? Söyleşide öğrendiğimiz bir başka bilgi de son dönemde özşevkat konusuna duyduğu ilgi…
Fatoş BOZKUŞ
Sinem Sandıkçı Gökçen, L’Oréal Türkiye’nin ilk Türk ve kadın ülke genel müdürü. Geçen Eylül ayında bu göreve gelen Gökçen, L’Oréal Türkiye’ye tekno-güzellik şirketi olma yolunda liderlik edecek. Adana’da her zaman yapmak istedikleri konusunda kendisini cesaretlendiren bir aile içinde büyüyen ve o günleri “Mutlu ve kardeşimle bol çekişmeli” olarak ifade eden Gökçen, “Çocukluğumun bugünüme etki eden en önemli katkılarından biri de etrafımın hep ilham veren güçlü kadınlarla çevrili olmasıydı” diyor.
Tarsus Amerikan Koleji’nde okurken ailesi sağlık sektöründe olduğu için doktor olacağını düşünen Gökçen, o yıllarda L’Oréal Grup içinde 20 yılı aşkın renkli bir kariyeri olacağını aklına bile getirmemiş. Bugün yönetici olarak pek çok stratejik önceliğe sahip olan Gökçen, hafta sonunu ise ailesine ayırıyor. Kızıyla hafta içi dahi olsa kahvaltı yapmayı ihmal etmeyen Gökçen, şu anda 10 yaşında olan kızıyla her fırsatta anne-kız günleri ilan edip, yapmak istediklerini hayata geçirerek kaliteli zaman geçirmeye çalışıyor. Özellikle pandemide özşevkat konusuna ilgi duymaya başlayan Gökçen, ‘ben mutlu olmazsam etrafıma fayda sağlayamam’ prensibini benimseyerek, kendine daha toleranslı davranarak şefkat alanları yaratmaya çalıştığını anlatıyor. Gökçen, HAFTA için yaptığımız keyifli sohbette iş dışı sorularımızı yanıtladı.
Kız çocukları genellikle annelerinin makyaj malzemelerini karıştırır. Siz de öyle bir çocuk muydunuz?
Annem yenilikleri denemeyi seven ve bakımlı biri olduğu için küçük yaşlardan itibaren onunla beraber birçok şeyi gözlemleme fırsatı bulsam da sıkı aile ve okul kuralları gereği bizzat deneyimlemeye daha ilerleyen yaşlarda başladım.
Makyaj yapmaya veya kişisel bakım ürünleri kullanmaya ne zaman başladınız?
Saçlarım zorlu olduğu için saç bakımı rutini ve ürün seçimleri konusunda erken yaşlarda bilinçlendim. Cilt bakımına ve cilt ürünlerine, yine cilt sorunlarım nedeniyle ergenlik döneminde başladım. Makyaja ise özel günlerde yaptığım birkaç istisnayı saymazsak üniversite yıllarımda başladım diyebilirim.
Teenage Sinem’e bir gün bir güzellik şirketinin genel müdürü olacağı söylense ne hissederdi?
İlk tepkisi şaşırmak olurdu çünkü tüm ailesi sağlık sektöründe olduğu için kendisinin de doktor olacağını düşünüyordu. Çok idealist olduğu için özellikle yaptığı iş ve parçası olduğu şirket ile insanların hayatında fark yaratacağı detayı verilse çok gurur duyardı. Uzun dönemli plan yapan ve iddialı hedefleri olan bir genç olduğu için yol kat ettiğini ve başardığını duymak onu çok mutlu ederdi. Daha da önemlisi, tüm kariyerini aynı şirkette emin adımlarla inşa ettiği bilgisi ona seçimlerine güvenmesi için cesaret verirdi diye düşünüyorum.
Güzellik şirketinde çalışmanın avantajları neler?
Dışarıdan göründüğü gibi çok renkli ve cazibeli bir sektör. Yaptığınız işten keyif almamanız mümkün değil. Sadece ürünler açısından değil pazar dinamikleri açısından da. Hız ve yenilik ihtiyacı sizi hep zinde tutuyor. Çok anlamlı bir varoluş amacına hizmet etmek, inanılmaz büyük bir tatmin. Kızım küçükken ve aklı bu konulara ermezken işimi sorduğunda ona insanların hayatını güzelleştiriyorum diye anlatıyordum. Trendleri herkesten önce bilmek, yenilikleri herkesten önce test etmek çok keyifli. L’Oréal Grup’un özelliği dijitalleşme ve sürdürülebilirlik gibi günümüzün en önemli konularında çok ileri bir seviyede olması ki bu da kendimi geliştirmem ve hep bir adım önde olabilmem için inanılmaz bir fırsat sağlıyor.
Peki, günlük bakım rutinleriniz neler peki?
Günlük bakım rutinimde en çok cilt bakımını önemsiyorum. Sabahları cilt temizliği, antioksidan, gündüz kremi, göz kremi ve güneş koruyucu; akşamları makyaj temizleme sonrası gece serumu, gece kremi ve göz kremi kullanıyorum. Düzenli olarak evde peeling ve bakım maskelerimi yapıyorum. En az zamanı saçlarıma harcıyorum sanırım. Kıvırcık saçlarımla çok geç, ancak 20’li yaşlarımda barıştım. Formda kalmaları için mutlaka kıvırcık saça özel ürünler kullanırım. Duş sonrası şekillendirip kuruturum. Saç rengim ve özel bakımlarım kuaförüme emanet.
Makyaj rutinim ne kadar zamanım olduğuna göre değişkenlik gösterir. Her yerde ve her koşulda makyaj yapabilmemle tanınırım. Onsuz olmaz dediğim makyaj ürünlerim gözaltı kapatıcım, maskaram ve rujum. Eğer çok hızlı olmam gerekiyorsa bu üçlü ile yetinebilirim. Zamanım varsa makyaj bazı primer, fondöten, pudra, far (lar), highlighter, bronzer, kaş kalemi, allık, dudak kalemi de ekleyerek uzun uzun makyaj yapmaktan çok keyif alırım. Yeni ürünleri denemeyi çok severim. Tüm markalarımızı ve yeni ürünlerimizi deneyimleyebilme adına marka ve ürün çeşitlerim çok değişir.
Pandemiyle birlikte iş-yaşam dengesini sağlamak iyice zorlaşır. Siz bu dengeyi sağlayabildiniz mi?
İdeal dengeyi sağlayamasam da zamanla bir düzen oturttuğumu söyleyebilirim. Artık birbirinden ayrışamayan, entegre/birbirine geçmiş bir özel hayat ve iş hayatı karmasındayız. Önceliklendirebilmek ve dengenin bozulduğu zamanları daha limitli tutabilmek çok önemli. Bu durum; daha planlı olmanızı, kendinizi bu konuda disipline etmenizi ve etrafınızı da bu konuda biraz zorlamanızı gerektiriyor.
Sizin için terapi olan aktiviteler dediğimde aklınıza neler geliyor?
Stresle iyi başa çıktığımı düşünüyorum. Kızımla vakit geçirmek mutluluk hormonu salgılattığı, pilates de anda kalmamı sağladığı için ilk aklım gelen aktiveler bunlar.
Yılda kaç gün tatil yapıyorsunuz?
Yazın mümkünse en az 3 haftayı kesintisiz olacak şekilde planlamaya çalışıyorum. Diğer mevsimlerde ise daha kısa, 3-4 günlük tatilleri tercih ediyorum. Yılın son birkaç gününde izin alma rutinim var. Toplamda 5-6 hafta diyebiliriz. Yaz tatilinde favorim; kalabalık gruplar halinde gittiğimiz, her seferinde başka bir adayı keşfettiğimiz Yunan Adaları seyahatlerimiz ki şimdilik favorim Samos. Kışın da kesinlikle daha sıcak veya tropik destinasyonlar. Kızımın adının ‘Yaz’ olmasından da anlaşılacağı üzere, yazın sıcaklığını ve enerjisini kışın çok özleyenlerdenim.
Sıkça seyahat ediyorsunuz, gezdiğiniz yerler arasında unutamadığınız destinasyonlarınız nereler?
Gittiğimiz her tatili notlama gibi bir alışkanlığımız var ailece. Herkes 10 üzerinden puan veriyor ve neleri beğendiğini, nelerden puan kırdığını anlatıyor. Benden 10 alan destinasyonlar listesinin başında Arjantin var. Tam not almasının sebebi, hem kültür olarak çok yakın hissettiğim hem de uçtan uca gezip her yerini keşfedebildiğim bir yer olması. En kuzeyindeki Iguazu Şelalesi’nden Patagonya’daki Perito Moreno Buzulu’na, Buenos Aires’ten Güney Amerika’nın en güneyi olan Ushuaia’ya kadar gezdim. Tangoyu, muhteşem yemeklerini, tarihini, doğa güzelliklerini, penguenlerini, hem kışı hem yazı yaşayabilmeyi çok sevdim. İkincisi Hawaii; varış yolculuğundan yemeklerine, insanlarına, denizine kadar her şeyiyle çok otantik ve büyüleyici bulduğum bir yerdi. Gittiğim 3 ada da birbirinden güzeldi. Yağmur ormanları, volkanları, renkli denizaltı dünyası ve aloha ruhu çok ilgimi çekti. Ve üçüncülük de Tayland ile çekişmeli bir yarışta sanırım Küba’nın olur. Özel bir turla lokallerin ayak izlerini takip edip Havana, Trinidad, Varadero’sunu gezdiğim bu ülke; renkli sokakları, dansları, müzikleri, tarihi, mutlu insanları ile tadı damağımda kalan bir yer.
KENDİME DAHA TOLERANSLI DAVRANIYORUM
Özşevkat konusu ile ilgili olduğunuzu biliyoruz. Neler yapıyorsunuz?
Özşevkat, benim özellikle pandemi döneminde çok gündemde olması nedeniyle haberdar olduğum ve zorlukları atlatma yolunda kendime yakın bulduğum için ilgi duymaya başladığım bir konu. Üzerine kitaplar okuyup araştırmalar yaptım. Öncesinde kendimi çok sert bir şekilde eleştiren, “daha çok şey yapabilirdim” duygusuna çok sık kapılan birisiydim. Şimdi ise ben mutlu olmazsam etrafıma fayda sağlayamam prensibini benimseyip kendime daha toleranslı davranarak şevkat alanları yaratmaya çalışıyorum. Çok basitçe pratikte şu şekilde uyguluyorum: Zorlandığım tüm durumlarda elimi kalbimin üzerine koyup kendime en yakın arkadaşım şu an bana ne derdi, nasıl davranırdı sorusunu soruyorum. Durum ve konuya göre değişkenlik gösterecek şekilde kendime telkinlerde bulunuyorum; elimden gelenin en iyisini yaptığımı, o anki şartlarda ve o anki aklımla/ duygularımla başka alternatifimin olmadığını hatırlatıyorum. İçerisinde bulunduğum olumsuz şartlara ve duygulara rağmen pozitif, enerjik kalmama yardımcı oluyor; bir nevi iç motivasyon diyebiliriz.