Şehrin festivaline geri sayım başladı

‘212 Photography Istanbul’, mimariden teknolojiye yayıncılıktan gastronomiye, sinemadan müziğe, pek çok disiplinle şehri kucaklayacak. 5-15 Ekim tarihleri arasında festival direktörü Banu Tunçağ’dan dinledik…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Şehrin festivaline geri sayım başladı

Merve YEDEKÇİ

212 Photography Istanbul’un altıncı yılındasınız. Neler göreceğiz bu yıl?

Festival, altıncı senesinde sadece İstanbul’da değil pek çok uluslararası festival ve kurumun da dikkatini çeken bir etkinlik haline geldi. Her sene olduğu gibi programın ana çerçevesini fotoğraf oluşturacak. 20’ye yakın mekânda yer alacak sergilerin yanı sıra film gösterimleri, şehri keşfettiğimiz fotoğraf atölyeleri, performans çalışmaları, söyleşiler, konserler, festival buluşmaları ve gastronominin de yer alacağı çok sesli bir program takipçilerimizi bekliyor. Tüm bu sergi ve genel program akışında sadece fotoğraf değil, farklı disiplinlerden de işleri ziyaretçilerimizle buluşturacağız. Bu sene söyleşilerinin ve film gösterimlerinin ana mekânı Soho House olacak. 11 gün boyunca alanında önemli işlere imza atmış isimlerin gerçekleştireceği söyleşiler ve gösterilecek iki önemli film ile kapsamlı bir program sunuyoruz. Institut Français’de de Godard’ı anmak üzere gerçekleşecek serginin yanı sıra film programı da yer alacak. Atölyelerimiz oldukça çeşitli. Beyoğlu ve Pera bölgesini gezdiğimiz ve fotoğrafladığımız atölyemizin yanı sıra fotoğraf kitabı yapımı, kolaj atölyesi, dans ve hareketi fotoğraflama atölyeleri gibi oldukça farklı başlıklarda ama her şekilde fotoğrafla buluşan bir programla takipçilerimiz buluşacak. Bunlara ek olarak gastronomi, müzik ve yayıncılık üzerine gerçekleşecek etkinlikleri de ekleyebilirim.

Projenin içeriğine geçmeden önce bu proje nasıl ortaya çıktı, süreç nasıl ilerledi bahsedebilir misiniz?

212 Photography Istanbul, çalışma pratiğinde fotoğraf olan 212 Studio ve hemen sonrasında uluslararası bir yayın içeriği olan 212 Magazin’in hayata geçmesinin ardından ortaya çıkmış bir festival. 212’nin kurucusu Handan Yılmaz’ın bu alandaki vizyoner bakış açısıyla, çatı grubu 212’nin odağında fotoğraf ve sanatla ilgili tüm kaslarının çalıştığı, kapsamlı içerik kurguları ile uluslararası nitelikte işleri hayata geçirme tutkusuyla başladı. İlk yılından itibaren hedef şehrin dokusunu ve gücünü de kullanarak geniş çaplı, program kurgusu kapsamlı bir fotoğraf festivali yapmaktı. Çok kısa zamanda şehrin festivali olmayı bu hedefe bağlı kalarak başardık.

Yabancı katılımcı oranı nasıl?

Pandemi döneminde festivali yapmaya karar vermek önemli bir adımdı. 2020 ve 2021’de daha çok İstanbul ve çevresinden festival ziyaretçilerimiz oldu. Beşinci yılımızla birlikte bu mevcut sayıya ciddi anlamda yabancı turist de eklendi. Geçen sene itibariyle yabancı ziyaretçi sayımızın oranı %40’lara çıktı. Pandemi döneminin hemen ardından en önemli diğer hedefimiz olan destinasyon festivali olmakla ilgili çalışmalarımızı hızlandırdık. Yurtdışındaki sanatseverlerin uğrak noktası olmak adına yapmayı planladığımız çalışmalarımız var.

Festival kapsamında bir de 212 Fotoğraf Yarışması’ yer alıyor…

Dünyanın pek çok noktasından ve ülkemizden başvuruları kabul ediyoruz. Yani bu uluslararası bir yarışma. Yoğun bir talep olduğu için iki aşamalı bir seçim gerçekleştiriyoruz. İlk 10’a kalan isimlerin seçilmesi için bir ön jürimiz oluyor, sonra 10’a kalan isimlerden birinciyi seçmek için fotoğraf alanındaki kurumlardan ve fotoğrafçılardan oluşan uluslararası bir jüri bir araya geliyor. Bir tema belirlemiyoruz. Daha çok başvuran kişilerin bir seri ile katılması ve portfolyolarının güçlü bir anlatım diline sahip olması bekleniyor. Alanında dikkat çeken ve ufuk açan isimlerin yer aldığı jüri tarafından değerlendirilecek yarışmanın kazananı 5000 Euro ile ödüllendirilecek.

Sizin fotoğraf ile ilgilenenlere ne gibi tavsiyeleriniz olurdu?

Bir tavsiye vermekten çok bu alanda üretim yapmayı isteyenlerin kendilerine bir tarz belirlemeleri gerektiğini önerebilirim. Fotoğrafçı gözünü ve tarzını ortaya koymaya başladığında hemen ayrışıyor ve kendine ait bir alan yaratıyor. Bu da fotoğraflamak istedikleri dünyaların peşinden gitmelerine sebep oluyor. Her şeyde olduğu gibi de bu alanda da bir şeyler ortaya koymak, yaratmak tutkuyla yapılabilecek işler.

Her gün yenilikleriyle karşımıza çıkan NFT’ler’in fotoğraf sanatına etkisi konusunda değerlendirme yapar mısınız?

NFT'ler, fotoğraf sanatına yeni bir boyut kazandırarak sanatçıların eserlerini dijital ortamda takip edilebilir bir şekilde sunmalarını sağladı. Bu, sanatçıların eserlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmasını, telif haklarını daha iyi korumasını ve sanat eserlerinin dijital dünyada da değerli olmasına vesile oluyor. Aynı zamanda NFT'ler, sanat eserlerinin sahipliğini belgeleyerek koleksiyonerler için güvenli ve saygın bir platform sunuyor. Bu yöntemle daha erişilebilir bir alan yaratıldığını düşünüyorum.

 Çağdaş sanat hakkında neler söylemek istersiniz?

Baktığımızda günümüzde, dünya genelinde çağdaş sanat, geleneksel sanat formlarını aşarak yeni ifade biçimleri ve teknolojilerle deneyler yapmayı içeren dinamik bir alan. Türkiye'deki çağdaş sanat da bu küresel trende uyum sağlamaya çalışıyor. Ülkenin zengin kültürel geçmişi ve coğrafi konumu, Türk çağdaş sanatını çeşitlendiriyor ve zenginleştiriyor. Sanatçılar, kültürel bağlamın ve günümüzün sorunlarının etkisiyle özgün ifadeler geliştiriyorlar. Türkiye'deki çağdaş sanat sahnesi hem yerel hem de uluslararası arenada dikkate değer eserler ve sanatçılar üretiyor.

‘Sanat bir ülkenin, şehrin ya da bir mekânın marka değerini yükseltir, algısını çok başka bir noktaya taşır. Yapılmış işlere baktığımızda sanat ve etrafında yapılan işlerin ciddi bir ekonomiye katkı sağladığını görebiliriz.’ – BANU TUNÇAĞ

 

 

 

 

HAFTA