Şehirde keşif rotası sunuyoruz

212 Photography Istanbul, çok sesli ve çok renkli bir program ile yedinci kez İstanbul’un her iki yakasını da sanatla buluşturmaya hazırlanıyor. Fotoğrafın yanı sıra farklı disiplinleri dahil ettiği kapsamlı programıyla dikkat çeken festivali, direktör Banu Tunçağ’dan dinledik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Şehirde keşif rotası sunuyoruz

HELİN KAYA

Yedinci yılına giren festival kültür sanat adına ne tür hedefleri bünyesinde barındırıyor?

Hedeflerimizden biri olan 212 Photography Istanbul’un bir platforma dönüşmesi sürecini bu sene bir ölçüde gerçekleştirdik. Bizim başlığımız altında gerçekleşen sergileri, işleri ve buluşmaları yıl içerisine yayma çalışmalarımıza, festival tarihleri dışında gerçekleştirdiğimiz sergiler ile yavaş yavaş başladık. Bunun yanı sıra Türkiye’de ve dünyada ses getiren fotoğrafçıların, sanatçıların 212 Photography Istanbul programı kapsamında yer almasını arzuluyorduk. Sürdürülebilir, kapsamını hep bir üst noktaya taşıyan işler gerçekleştirmek en önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bu noktada da birlikte çalıştığımız iş ortaklarımız, kurumlar ve sponsorların desteği ile kendini tekrar etmeyen bir program akışı izlemeye özen gösteriyoruz. Genç ve üreten fotoğrafçılar, sanatçılarla bir araya gelmek, onlara alan açmak en önem verdiğimiz konularımız arasında. İleriki senelerde Türkiye’de farklı şehirlerde yer almak, bunun yanında yurt dışında da mekanlarla ortaklıklar kurarak 212 Photography Istanbul’u farklı bir rotaya sokmak da heyecanlarımızdan bir tanesi.

Geçtiğimiz yıl 100.000’e yakın bir ziyaretçi kitlesine ulaştınız. Bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Festivalin program kurgusu ve mekan kullanımı çok özgün. Bu bizim en önemli özelliklerimizden bir tanesi. Hem sergi programında yer alan isimlerin işleri merak uyandırıyor hem de mekanlardaki farklı sergileme teknikleri ziyaretçileri heyecanlandırıyor. Gerçek anlamda şehirde bir keşif rotası sunuyoruz. Pek çok sergimizin tarihlerinin daha uzun bir döneme yayılması ile bu sene bu sayıyı oldukça yukarıya taşıyacağız.

Festival İstanbul’un farklı lokasyonlarında olacak. Bu kapsamda çalışma süreciniz nasıl geçti? Nelerin üzerinde sıklıkla durdunuz?

Mekanların ayarlanması, tarihlerin doğru şekilde bir takvime oturtulması süreci oldukça zorlayıcı geçiyor. Festivalin ilk yıllarından beri çalıştığımız kurumlar, mekanlar her zaman olduğu gibi işlerimizi çok kolaylaştırıyorlar ancak yeni mekanlar konusunda ilerlemek bir hayli zaman ve enerji alıyor. Özellikle yerel yönetimin desteğini mekan kurgumuzda daha çok hissetmek istiyoruz, umuyorum önümüzdeki yıllarda İstanbul’a yeniden kazandırılan mekanların içinde de sergilerimizi kurgulama imkanımız olur.

Bu tür işlerin görünürlüğü, toplumun sanatla buluşması adına çok önemli. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bunun önemini her sene daha fazla görüyoruz. Bu nedenle ortaya çıkardığımız programın tek bir bakış açısına sahip olmamasına özen gösteriyoruz. Çok sesli ve çok renkli bir program gerçekleştirmemiz bu buluşmaları daha da güçlendiriyor, anlamlı hale getiriyor.

Katılımcıları neler bekliyor? Program detaylarından bahseder misiniz?

Yedinci yılımızda bir eşiği atlıyoruz ve festival tarihleri olan 28 Eylül-13 Ekim’den sonra devam edecek sergilerimizle ziyaretçilerle buluşmaya devam ediyoruz. Bu seneki en önemli isim Sebastio Salgado, Genesis sergisinde yer alan 245 işiyle ve Instituto Terra projesinin anlatıldığı sergi ile 3 ay boyunca ziyaret edilebilecek. Bunun yanı sıra moda fotoğrafçılığının en önemli isimlerinden Hollandalı sanatçı Vivianne Sassen’in sergisi, dünya turnesini yaptıktan sonra festival programımızda 1 ay boyunca yer alacak. Tüm bu isimlerle birlikte sıralamaktan mutluluk duyduğum, bu sene büyük bir heyecanla programda yer alacak diğer içerikleri özetlemem gerekirse; Ebru Yıldız’ın küratörlüğünde gerçekleşecek 70’lerden günümüze müzik dünyasının ikonik isimlerinin yer aldığı bir grup sergisi, Ahmet Rüstem ve Hakan Sorar’ın festivale özel yarattıkları sergi, mimari fotoğrafçılık alanında James Kerwin, Thomas Mayer gibi isimlerin yer aldığı sergilerimiz, video alanında çağdaş çalışmalara imza atan Pascal Gaudefroy, farklı baskı teknikleri ile bize farklı bir bakış açısı kazandıracak Fransız fotoğrafçı Dune Varela, iklim ve su krizini merkezine aldığımız Macar fotoğrafçıların işlerinden oluşan ‘Dalgaları Aşmak’ program akışımıza ait birkaç örnek olabilir. Tabii sergilerin yanı sıra konserlerimiz, dans/ performans içeriğimiz, atölye ve söyleşilerimiz, film gösterimlerimiz, buluşmalarımızla birlikte çok zengin bir program festival takipçilerini bekliyor.

Proje içerisinde Sebastião Salgado’nun ‘Genesis’ çalışması oldukça göze çarpıyor. Festival adına ne gibi bir önem taşıyor peki?

Böyle önemli bir ismin festivalin bir parçası olması, bu işi ne kadar özenle kurguladığımızı bize gösterdi. Çok kolay olmadı, 2 sene süren yazışmaların sonuç vermesi hepimizde heyecan uyandırdı. Elbette Sebastio Salgado’nun yer aldığı bir program farklı bir seviyede değerlendirilen bir festival olmamıza da yardımcı olacaktır. Sınırlı bir ekip ile yoğun bir çalışmayla oldukça görkemli bir festival gerçekleştiriyoruz. Umuyoruz ki yaptığımız işin ölçeği herkes tarafından anlaşılsın ve daha fazla destek alarak hayallerimizi gerçekleştirmeye devam edebilelim.

Festival ayrıca uluslararası fotoğraf yarışmasına da ev sahipliği yapacak. Buradaki amaçlarınız neler? Hangi kriterler sizin için önemli?

Yarışmamız yeni isimlerin keşfedildiği ve bu isimlere alan açtığımız bir platform. Oldukça önemsiyoruz, geçmişte yarışmaya katılan isimlerle de iletişimde kalmaya devam ediyoruz. Kriterlerimiz çok keskin çizgilere sahip değil. Katılanların mutlaka bir seri işle ve bu işleri anlattıkları bir metinle katılmalarını istiyoruz. Uluslararası bir yarışma olduğu için rekabet yüksek, jürimizde uluslararası isimlerin yer alması da bu anlamda alınan sonucu ve sonrasında yarışmacılarla kurulan ilişkiyi kuvvetlendiriyor.

212 Photography Istanbul, bu yıl, 28 Eylül-13 Ekim tarihleri arasında, şehrin her iki yakasında yaklaşık 32 farklı mekanda gerçekleşecek.

 

 

HAFTA