Polis polise karşı
Apple TV+'ın yeni draması, 'Criminal Record,' ırkçılık, eşitsizlik ve polis şiddetini bir dava üzerinden anlatıyor.
CANAN DEMİRAY
Hırsızlık, cinayet ve türlü şiddetle dolu sokaklarda görev yapan polisler suçluları adalete teslim etmek için birlikte çalışmak zorunda. Peki birlikte çalışmak yerine karşı karşıya gelip çatışırsa? ‘Criminal Record’ işte bu hikayenin cevabını arıyor…
Dizi, lüks bir aracın gece Londra sokaklarında giderken başlıyor. Zengin ve şımarık bir çift arka koltukta rahatça yerleşmiş şoförleriyle sohbete başlıyor. Şoför, sıradan biri değil, bir polis dedektifi. Üstelik emekli de değil. Yüzü gergin, gözü yollarda. Ama meraklı müşterileri sorunca onlara mesleğinden bir hikaye anlatmaktan da geri kalmıyor. Neden bu işi yaptığı sorulduğunda ise masa başından sıkıldığını söylüyor.
Aynı gece, gizemli bir kadının telefon kulübesinden polise yaptığı çağrı ile sürüyor. Kadın sevgilisinin kendisini öldüreceğinden korkuyor. Adam, genç kadının canını bıçakla yakmış bile. Üstelik, arayan kadın sevgilisinin bu bıçakla yıllar önce eski kız arkadaşını öldürdüğünü, kendi yerine de bir başkasının bu suçtan 24 yıl hapis yattığı böbürlenerek anlattığını de söylüyor. Daha fazla bilgi vermeden görüşmeyi yarım bırakıyor. Bu kadın kimdi, ne oldu bulmak ise Dedektif June Lenker’a kalıyor.
June kolay lokma değil
Beyaz erkeklerin hakim olduğu bir dünyada siyahi bir kadın olarak çalışan June, Hegarty’nin önüne çıkardığı engellerin farkında ancak durmuyor. Errol'un avukatı Sonya Singh ve annesi Doris’le tanışıyor. İşlemediği bir suçu neden itiraf etmiş olabilir araştırmaya başlıyor. Duruma sinirlenen Hegarty June’u sindirmek için elinden geleni ardına koymamakta ısrarcı. Genç kadının işyerinde dışlanması sağlamak da planın bir parçası. Tam davayı çözdüğüne inandığında June’u bekleyen yeni engeller olacak. Herkesin sırrı olabilir ama Hegarty’nin sırrı ne?
Eski doktor ve avukattan polis
İskoç aktör, yönetmen ve yazar Peter Capaldi’nin son yıllarda uluslararası alanda en iyi bilinen rolü efsane "Doctor Who" dizisindeki 12. Doktor olsa gerek. Ancak benim kendisine hayranlığım, ödüllü bir siyasi komedi "The Thick of It"teki Malcolm Tucker karakteri. Bambaşka türlerdeki yapımlarda üstüne düşen farklı rollerdeki başarılı performansı Capaldi’yi "Criminal Record" ın başarısının da teminatı gibi.
İngiliz aktris ve senarist Cush Jumbo ile tanışmamız ise Michelle ve Robert King imzalı "The Good Wife" ve "The Good Fight". Başarıyla canlandırdığı dişli avukat Lucca Quinn gibi buradaki karakterinde de. Jumbo sahneye oldukça hakim.
Irkçılık her yerde
June ve Dedektif Hegarty arasındaki çatışma, İngiltere'deki ırkçılığı, kadın erkek eşitsizliğini de sakin temposuyla gözler önüne seriyor. Yozlaşmış kurumlar ve kirli polislerle ekranda çok fazla karşı karşıya kalmış olmaktan belki de bir tane daha mı diyebilirsiniz. Kurguda olabilecek sürprizler, başarılı oyuncular ve İngilizlerin polisiye yapımlar konusundaki ustalığı 8 bölümden oluşan ‘Criminal Records’ı izlemeniz için etken olabilir. İlk iki bölüm yayınlanan dizinin bugün itibariyle üçüncü bölüme de Apple TV+ ekranında olacak.
Haftanın diğer dedektifi: Jodie Foster
10 yıldır bir efsaneye dönüşen antoloji polisiye dizi ‘True Detective’ dördüncü sezonuna iki kadın dedektif ile başladı, HBO Max’te bu hafta yayınlanmaya başladı. Bu kez usta oyuncu Jodie Foster ve Kali Reis’in başrolde olduğu ‘True Detective: Night Country’ Alaska’nın Ennis adında küçük bir kasabasında geçiyor. Arktik Araştırma İstasyonu’nda görevli 8 adamın ortadan kaybolması üzerine dedektifler işe atılıyor. Zaten ürpertme konusunda usta dizi, soğuk ve buzlu Alaska atmosferi ile bir kez daha izleyiciyi etkileyecek gibi görünüyor. Bizim ekranlarımıza gelmesini heyecanla bekliyoruz.
Bağımsız Sinemanın gücü: Sundance Film Festivali
87 yaşındaki efsane oyuncu ve yönetmen Robert Redford’un kurduğu Sundance Film Festivali dün itibariyle başladı bir kez daha bağımsız yapımları bir araya getiriyor. 40. kez düzenlenen festivalde bu yıl 24 ülkeden 82 uzun metrajlı film mevcut.
Pedro Pascal,1987’de Oakland’da geçen filmi ‘Freaky Tales’le festivalde yer alıyor. Michael Fassbender, Saoirse Ronan, Riley Keough, David Schwimmer, Chiwetel Ejiofor, Laura Linney gibi önemli oyuncunun yeni yapımları festivalde gösterilecek. “Succession"daki başarılı performansıyla en son Emmy Ödülü’nü kucaklayan Kieran Culkin, Jesse Eisenberg’in yönettiği birlikte oynadıkları ‘A Real Pain’ ile festivalde olacak. Şimdiye kadar dokuz filmiyle Sundance’e katılan Kristen Stewart ise iki yeni filmiyle yine burada: ‘Love Lies Bleeding’ ve Beef’in ödüllü oyuncusu Steven Yeun ile başrolünü paylaştığı ‘Love Me’.
Japonya’da #metoo hareketinin yüzü olan cesur gazeteci Shiori Ito, belgeseli ‘Black Box Diaries’ ile Japonya’nın yıpranmış yargı ve toplumsal sistemini, kendi başından geçen cinsel saldırı üzerinden anlatıyor. Bir başka belgesel ‘Super/Man: The Christopher Reeve Story’ ise sevdiğimiz ve kaybettiğimiz aktör Reeve’in kırmızı pelerini takmadan önceki halini ve ve bu ikonik rol için seçilişine izleyicileri götürüyor.
Yönetmen Steven Soderbergh, ‘Presence’ adlı filmiyle festivalde gösterim yaparken bu yıl Oppenheimer ile gündemden düşmeyen yönetmen Christopher Nolan bu ilk kez verilen Sundance Enstitüsü Öncü Ödülü'nün sahibi. Antoloji belgesel dizisi ‘God Save Texas"la Richard Linklater da burada. Filmi 2Past Lives’ın prömiyerini geçen yıl Sundance’te yapan yönetmen Celine Song da bu yıl festivalin ödüllendirmeye karar verdiği bir diğer isim. Sundance Film Festivali 28 Ocak’a kadar sürecek.