Oyunu doğru oynamak

Aklınızı sadece sizi kuvvetlendirecek bilgilerle doldurun. Bunun için de yaptığınız işte uzmanlaşmanızı sağlayacak ya da kişisel gelişmenizi sağlayacak kaynaklar edinin. İyi fikirler hiçbir zaman size kolayca gelmez, onları mutlaka arayıp bulmalısınız.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Oyunu doğru oynamak

Eski bir Çin hikayesi vardır:

Çin’in küçük bir köyünde bir çocuk dünyaya gelir. Bu çocuğun babası köyün en iyi at binenlerinden birisidir. Ancak tüm bu yeteneğine rağmen büyük bir savaşta ölmüştür. Doğan çocuğun at binme konusunda babası gibi yetenekli olacağından köyün ahalisi emindir.

Öyle de olur. Çocuk büyür, genlerinden gelen avantajla iyi bir at binicisi olur. Çok çalışır, kendini geliştirir, genç bir adam olduğunda babasından bile daha iyi at binmeye başlar. Onu görenler hayran kalır ve şöyle der: “Ne kadar şanslı birisin, senin gibi iyi ata binebilen yok.”

Köyün bilgesi ise bu söylenenleri duyar ve şöyle der: “Ne kadar şanslı olduğunu zaman gösterecek.”

Bir süre sonra genç adam yeteneğine fazla güvendiği için tehlikeli bir hareket yapar ve attan düşer, bacağını kırar.

Köyün ahalisi genç adamın bu haline bakıp şöyle der: “Ne kadar şanssız birisin, yeteneğine rağmen artık ata binemeyeceksin.”

Bilge adam ise hafif bir gülümsemeyle yine aynı sözleri söyler: “Ne kadar şanssız olduğunu zaman gösterecek.”

Bir süre sonra ülkede savaş çıkar. Köyün bütün erkekleri savaşa çağrılır. Bacağı kırık olduğu için savaşa çağrılmayan genç adama herkes şöyle der: “Çok şanslısın. Savaşa gitmeyeceksin.”

Bunu duyan bilge adam ise yine aynı tepkiyi verir ve, “Ne kadar şanslı olduğunu zaman gösterecek” der.

Genelde insanlar başlarına gelen olayları yorumlarken doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü diye değerlendirip, kesin yargılara varma yolunu seçiyor. İnsanları, şanslı ya da şanssız, başarılı veya başarısız, hatalı ya da hatasız olarak değerlendirip sonuçlara gitmeye çalışıyor.

Halbuki hayat da insanlar da siyah ya da beyaz değildir. Hayat, grinin tonlarında yaşanır. İki kere iki her zaman dört etmez. Matematik gibi değildir. Sadece zihnin değil kalbin de devreye girmesi gerekir.

Bir müşteri kaybettiğinizde, yıl sonu hedeflerinizi tutturamadığınızda, başarısız bir toplantı geçirdiğinizde, işsiz kaldığınızda kendinize hatırlatmamız gereken köyün bilgesinin bakış açısıdır.

Hayat inişleri ve çıkışları olan, içinde zorlukları, kolaylıkları, başarısızlıkları ve başarıları içinde barındıran bir oyundur.

Bu oyunda önemli olan sürekli gelişim kaydetmektir. Dar bir bakış açısıyla günlük, haftalık, yıllık hedeflere ulaşıp ulaşmamak değildir önemli olan.

Zorluklar karşısında ayakta kalabilmenin, krizlere dayanabilmenin, üzüntülere direnmenin yoludur sürekli gelişmek.

Sürekli gelişmeyi hayatinizin merkezine yerleştirmeniz için beş önerim var:

1) Aklınızı sadece sizi kuvvetlendirecek bilgilerle doldurun. Bunun için de yaptığınız işte uzmanlaşmanızı sağlayacak ya da kişisel gelişmenizi sağlayacak kaynaklar edinin. Her gün en az 30 dakika okuyarak ya da dinleyerek edineceğiniz bilgiler gelişmenizi sağlayarak sizi bir üst aşamaya taşıyacaktır. İyi fikirler hiçbir zaman size kolayca gelmez, onları mutlaka arayıp bulmalısınız.

2) Hedeflediğiniz alanda başarılı olmuş kişileri bulup nasıl bu noktaya geldiklerini analiz edin. Dünyayı yeniden keşfetmenize gerek yok. Finansal özgürlük kazanmak istiyorsanız bunu elde etmiş birisini modelleyin.

3) Sizi hedeflerinize, hayallerinize daha kısa yoldan götürecek, istediğiniz alanda gelişmenizi hızlandıracak bir koç veya mentor ile çalışın.

4) Aksiyon alın. Belirsizliklerle karşılaşan, korkularına karşı çözüm üretemeyen kişilerin yapamadığı şey harekete geçmektir. Sizi hedefe götürecek stratejileri planlamanız elbette önemli. Ancak daha önemli olan harekete geçmektir.

5) Aldığınızdan daha fazlasını vermeye odaklanın. Eğer bu düşünceyi hayatınızın merkezi haline getirip her alanda uygularsanız hayatınızın olumlu yönde değiştiğini ve kendinizi geliştirdiğinizi göreceksiniz.

Kişisel gelişim alanında önemli çalışmalara imza atan yazar ve konuşmacı Brian Tracy’nin söylediği gibi “Mükemmellik, ulaşılabilecek bir varış noktası değildir. Sürekli devam eden, hiç bitmeyen gelişimin ta kendisidir.”

HAFTA