“Oyunculuğun temeli tiyatrodur”
Oyuncu, yazar, dublaj sanatçısı… Anlayacağınız çok yönlü biri Sevtap Çapan. 30 yıldır sahnelerin tozunu yutan tecrübeli isimle buluşunca, bahsedecek konu da anlatacak yeni heyecanlar da çok oluyor. Biraz tiyatro, biraz oyunculuk biraz da yoldaki yeni kitaplar… İşte keyifli bir sohbetten size kalanlar…
GÜLSEREN ÜST POLAT
Tiyatro P.A.S (Profesyonel Artı Sonsuz), Cumhuriyet’in 100. yılında hayata geçirdiği ‘Ben Serisi Kurtuluş’ ile 100 yıl öncesine, bir ulusun bağımsızlık mücadelesine götürüyor izleyicileri. Bu mücadelenin kahramanlarından Fatma Seher Erden, Kazım Karabekir ve Hasan Tahsin’in hikayesinin sahnelendiği oyunlar, organik bağı olan bir seri tiyatro aslında. 2023 Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri Seçici Kurul Özel Ödülü de alan projenin ilk sahnelenen oyunu Ben Kara Fatma…
Sahnede 75 dakika boyunca sergilediği performansıyla Fatma Seher Erden’e yani namıdiğer Kara Fatma’ya hayat veren isim ise tiyatrocu Sevtap Çapan… Aynı zamanda tiyatronun genel sanat yönetmenliğini de yapan Çapan’dan, ‘özümüze dönüş’ diye nitelendirdiği projenin detaylarını dinledik. Ama yakalamışken yoldaki yeni kitaplarından da söz ettik…
Ben Serisi Kurtuluş, Cumhuriyet’in 100. yılında 2023 Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri Seçici Kurul Özel Ödülü aldı. Bu projesinden söz ederek başlayalım dilerseniz.
Bizim çok değerli bulduğumuz bir proje. Çünkü kendi özümüze ait olan şeylere çok kıymet vermiyoruz. İstedik ki kendi kahramanlarımızın hayatlarını konu alalım. Buradan yola çıkarak Kurtuluş Savaşı kahramanlarımız olsun istedik. Fatma Seher Erden’i ‘Ben Kara Fatma’ adıyla sahneye koyduk. Sonra Cumhuriyet’in 100. yılında başka özel isimleri de ekleyelim dedik. O dönemi anlatan tek bir dekor ile Ben Kazım Karabekir ve Ben Hasan Tahsin’i de sahneye koyduk. Bu projeyi ben, özümüze dönüş projesi olarak adlandırıyorum. 100. yılda Atamıza ve bu vatan için canını feda etmiş tüm kahramanlarımıza saygı duruşu olarak sahneye koyuyoruz. Türkiye’de ve dünyada seri oyun olarak tanımlama yok. Üçleme vardır ama onun da formu başkadır. Seri oyunlar ile tiyatroda bir ilki yaptık.
Birbirine bağlı yani oyunlar…
Biz kahramanlarımızı anlatıyoruz ama anlatım biçimi, sahnelenişi ve müziğiyle birlikte üç oyun da organik bağa sahip. Üç oyunumuzu peş peşe izleyen izleyicilerimiz var ki bu bizim için çok kıymetli. Asıl amacımız da bu.
Ben Kara Fatma oyununda 75 dakika boyunca sahnede tek kişilik performans sergiliyorsunuz. Ufacık bir hatanızda sizi toparlayacak bir partneriniz yok. Bu oldukça zor değil mi?
Profesyonel manada ilk defa tek kişilik oyunda oynuyorum. Bir daha tek kişilik oyun yapar mıyım bilmiyorum. Gerçekten çok zor. Efor anlamında da zor, oyunu tek başında idare etmek de zor. Oyunculukta trak dediğimiz bir tabir var. Aniden sebepli sebepsiz replik gider. Bu oyunca sahnede oyuncuyu kurtaracak hiç kimse yok. Ben de kendime ışığı ya da efektleri partner olarak seçtim… Yönetmenimizden rica ettim ve kendime hatırlama noktaları koydurdum. Efektler ve ışıklarla bana destek oluyorlar.
Ben düz ezber yapan bir oyuncu değilim, çalışırken zaten mizansenimle replikleri örtüştürerek çalışıyorum ve aklım unutsa bir şekilde bedenim hatırlatıyor. Bedenim unutsa replik beynimde dönüyor.
Tiyatro ile ekranı ayırmadan ‘oyunculuk, oyunculuktur’ diyenlerdensiniz. Ama tek kişi, 75 dakikalık bir performans… Hatanın dönüşü yok. Böyle bakarsak tiyatro ‘er meydanı’ mı?
‘Oyunculuk, oyunculuktur’ derken aslında gerçekten oyuncu olanları kastediyorum. Bir ajansın albümündeki resimlerden seçtiği, oyunculuk geçmişi olmayan birinin ‘oyuncu yaptırılmasından’ söz etmiyorum. Zaten oyunculuğun temeli tiyatrodur, bu net… Neye nasıl hazırlanılacağı da tiyatroda öğrenilir. Yani bir oyuncu temelde ne yapmalı, bir oyuncu seyirciye nasıl yaklaşmalı, bir oyuncu sahne arkasında nasıl hareket etmeli, sahne önünde hangi etik değerleri taşımalı? Oyuncu ezberleyip çıkan, sadece taklit yapan bir insan değildir. Ben sistematik çalışan bir oyuncuyum ve bunun öğrenileceği yer de tiyatrodur. Ama metne nasıl bakacağını, metin ve karakter çözümlemesini nasıl yapacağını bilen oyuncular ister TV dizisi, ister film çeksin yine bunları kullanacak. Tek değişen teknik fark.
Dizi oyunculuğu da yaptınız. Sizin daha çok keyif aldınız bir yer yok mu mesela?
Ekran karşısı ya da tiyatro sahnesi… Ben hepsinde çok rahat ve mutlu hissediyorum. Yeter ki oyunculuğumu sergileyebileceğim, görünür olabileceğim, performansımı aktarabileceğim, oyunculuk gücümü ortaya çıkarabileceğim dişi bir rol olsun. İnişli çıkışlı, virajları olan, dinamik bir rol olsun...
Ekrandaki dizilere konu ne olursa olsun ön planda genç ve güzel bir kadın yanında yakışıklı bir erkek var… Popüler kültürün bir cilvesi olarak magazin ya da sosyal medyada bu isimleri çok görüyoruz. Bunun doğruluğu yanlışlığı tartışılır ama siz bu yeni nesil oyuncularla ya da adaylarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Oyunculuk bir potansiyeldir ve aslında tüm insanlarda vardır. Satıcılar müşterileri nasıl kandırabiliyor ya da bazı eşler birbirlerini yalan söyleyip nasıl bu kadar kandırabiliyor? Sadece problem şu: Siz neyi seçtiniz? Oyunculuğu meslek olarak seçtiniz mi? Eğer seçtiyseniz bu işi öğrenmeye çalışmalısınız. Önce yaptığına inanacaksın ama inanmak için de anlaman gerekiyor, Yani önce rolü anlayacaksın. Anlaman için de okuman gerekiyor. Sadece rolünü değil tüm senaryoyu. Şimdi yapımcılar da oyunculara tüm senaryoyu göndermiyor. Oyuncu da anlamıyor ki tam olarak ne yaptığını. Yetenekleri de az.
Sadece oyuncuda da suç yok. Yapımcı bastırıyor ve bun bu kişiyi oynatacağım diyor. Yönetmen de tamam çektim, geç diyor. Herkes alacağı paraya bakıyor şimdi, sanat için de yapılmıyor TV işleri, sabun köpüğü durumunda iyice. Biz temel olarak önce zihniyeti değiştirmeliyiz.
Oyunculuğun yanında kaleme aldığınız kitaplarınız da var. Yazmak da oynamak kadar keyifli anlaşılan sizin için…
Çok keyifli… Oyunculuktan uzak kaldığım bir dönem olmuştu. TV’de de işim yoktu. O dönem kağıdı kalemi elime aldım. Öyle başladım yazmaya. Aslında çocukluğumdan beri günlük tutan, kendi çapında öyküler yazan çocuktum. Sonrasında 4 yıl boyunca bu işin eğitimini aldım.
MASALLARIN İZİNİ SÜRECEK
Lider Masi adında yeni bir çocuk kitabınızın yakın zamanda çıkacağını duyduk. Biraz bahseder misiniz?
Lider Masi aslında davet edildiğim bir insatgam canlı yayınında çıkmış bir fikir. Bana çocuklarla buluşup kitap okuyacağım bir proje getirdiler. Kitap Küçük Prens’di. Küçük Prens’i herkes biliyor. Ben farklı bir şey olsun istedim. Hikayesini yazdım. Masallar çok önemli ama günümüzde artık kayboluyor. Kırmızı Başlıklı Kızı duymamış olan çocuk var bu devirde. Kitapta da masalları çok severek dinleyen ama bu özelliği yüzünden koca bebek olarak dışlanan bir çocuk var. Bu dışlanma sonrasında masal diyarına gidiyor ve masalların izini süren bir kahraman çıkıyor ortaya. Lider Masi, yani kahramanların kahramanı…
Peki, var mı yeni bir kitap çalışması? Ya da tiyatro oyunu?
Lider Masi üç kitaplık bir seri olacak. Henüz ilki çıkıyor. Peri Kızı Nota kitabımız da yolda. Büyükler için de bir kitap düşüncem var. Benim alanım sanırım fantastik türü. Okurlarımı fantastik bir dünyaya sokacak bir kitap düşüncem var.
SAHNEDE ÜÇ OYUN
Sevtap Çapan’ın performansıyla sahnelenen Ben Kara Fatma oyununun yazarı Mehmet Dağıstanlı, yönetmeni ise Özgür Kaymak. Cüneyt İngiz’in yazdığı Ben Kazım Karabekir ve Ben Hasan Tahsin oyunlarının yönetmenliğini ise Caner Bilginer yapıyor. Sahnede, Kazım Karabekir’i Tuncay Çağıl, Hasan Tahsin’i ise Murat Batıkan Avcı canlandırıyor.
“Ekran karşısı ya da tiyatro sahnesi… Ben hepsinde çok rahat ve mutlu hissediyorum. Yeter ki oyunculuk gücümü ortaya çıkarabileceğim dişi bir rol olsun. İnişli çıkışlı, virajları olan, dinamik bir rol olsun...” -SEVTAP ÇAPAN