Müziğin bana önderlik etmesine izin veriyorum
Dijital platformlarda en çok dinlenen isimlerden olan Belçikalı multi-platinum DJ ve prodüktör Felix de Laet nam-ı diğer Lost Frequencies yeni teklisini ve İstanbul deneyimini anlattı.
Ece ULUSUM
DJ Mag Top 100 Djs Poll’da düzenli olarak yer alan ve dünyanın en iyileri arasında gösterilen Lost Frequencies’in Sony Music etiketli yeni teklisi ‘The Feeling’ ile yaz sezonuna hızlı girdi. Spotify’da en çok dinlenen isimler arasında 117’nci sırada yer alan DJ ile kısa bir sohbet ettik.
‘The Feeling’ teklisi çıktı. Parçanın tanıtım metninde “Sezonun marşı olmak için tam zamanında çıktı!” yazıyor. Nasıldı hazırlık süreci?
Yayınlanır yayınlanmaz harika tepkiler aldık! Benim için hazırlık süreci sevdiğim bir tür olan country müziğin etkisine geri dönmek ve elektronik müzik dünyasına ait ama sonuçta insanları iyi hissettirirken biraz da duygu katan, dans edilebilir bir parça yaratmaktı. Amaç katı bir yaz parçası yaratmak değil, sıcak aylarda müzikseverler için bir soundtrack olabilecek benzersiz bir şey yaratmaktı.
Dinleyicilerin dinamiklerini ve isteklerini nasıl takip ediyorsunuz?
Benim için her zaman yayınlamak istediğim şeye ve o anda bana ilham veren şeye sadık kalmak önemli. Bu bazen daha pop eğilimli bir şey olabiliyor, burada country bir havası var ama aynı zamanda hareketli. Herkese uyacak bir şablon yok, ortaya konan her ürünü herkes sevmeyebilir ama samimi hissedilmeli, umarım eski ve yeni hayranlar bu havayı hissedebilir ve müzikten keyif alabilir. Yaptığım her şeyde her zaman elimden gelenin en iyisini ortaya koyuyorum, geleneksel anlamda neyin “hit” olacağının tahmin edilebileceğini sanmıyorum. Müziğin bana önderlik etmesine izin veriyorum.
Müziğinize ne ilham veriyor?
Seyahatlerimden, ailemden ve arkadaşlarımdan, meslektaşlarımdan ve birlikte çalıştığım diğer ortaklardan ilham alıyorum. Pek çok farklı yerden ilham alırım, sadece özgün hissettirmesi gerekiyor.
UEFA Final maçı kutlamaları için 9 Haziran’da İstanbul’daydınız. Hem böyle bir etkinlikte yer almak hem de İstanbul’da olmak sizin için nasıldı?
İnanılmaz bir yolculuktu. İstanbul’da böylesine büyük bir anın parçası olmak ve bunu hayranlar için seslendirmek çok eğlenceliydi. Pek çok hayranım ‘The Feeling’i set’imde çaldığımı henüz duymamıştı ama hepsi sözleri kaptı. İstanbul’da enerji çok fazla yüksekti!
Her zamanki gibi çok yoğun turne programınız var. Bu kadar farklı ülke ve şehirde bu kadar çok insanla bir araya gelmek nasıl bir duygu?
Tüm hayranlarıma minnettarım ve benim için canlı çalmaktan daha güzel bir duygu yok. Elbette müzik üretmeyi seviyorum ve bunu dünyanın dört bir yanına taşıyabilmek bir rüyanın gerçekleşmesi demek.
Turneler sırasında olmazsa olmaz rutinleriniz var mı?
Belirli bir rutinim yok ama şovlar öncesinde setlerim için bazı düzenlemeler veya fikirler üzerinde çalışırım. Yeterli zamanım varsa veya belirli bir şehirde birkaç gün geçireceksem, her zaman yerel yemekleri denemeyi ve kültürü deneyimlemeyi severim.
Sırada neler var?
‘The Feeling’i henüz yayınladım, ancak yaz aylarında dinleyicilere sunmak için her zaman klasik parçalarımın özel düzenlemeleri ve yenilenmiş versiyonları üzerinde çalışıyorum! Ve Tomorrowland yaklaşıyor, hem ana sahne setim hem de Lost Frequencies & Friends sahnem için bazı numaralarım olacak.