Modern zaman Medici’leri

Bu bir yolsuzluk, ihmal ve dolandırıcılık hikayesi…Netflix’in yeni yapımlarından biri olan Painkiller’da insan olmanın özünde acıdan uzaklaşıp zevke yönelmek var…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Modern zaman Medici’leri

Canan Demiray

Bu dizide gerçek ve kurgu iç içe: Barry Meier'ın yazdığı ‘Painkiller’ adlı kitaptan uyarlanan yapımın aslı Patrick Radden Keefe'in kaleme aldığı ve The New Yorker'da yayımlanan ‘The Family That Built an Empire of Pain’ başlıklı makalesine dayanıyor. Konumuz ise  Sackler Ailesi, ve Purdue Pharma’nın yaptıkları, ve opioid salgını…

Sackler ailesi üyeleri ve çalışanları, Başsavcısı John L. Brownlee gibi bazı karakterler gerçek olsa da kurgusal karakterler de hikayeyi daha iyi anlatabilmek üzere kullanılmış. Edie Flowers kurgusal olanların başında geliyor.

Dilerseniz detaylara inelim… 2015 yılındayız. Edie Flowers, işini oldukça tutkuyla yapan bir müfettiş. Kendisi hikayenin de anlatıcısı.  Opioid salgınına neden olan OxyContin ilacının arkasındaki şirket olan Purdue Pharma’yla savaşmayı yaşamının misyonu haline getirmiş. Uzun yıllar boyu uğraştığı dava güçlü bir dosyayla 2007’de hakim karşısına çıksalar da Adalet Bakanlığının baskısıyla dava hızlı karara bağlanmış. Tüm emeklerinin sonucunda Purdue Pharma’nın sadece  etiket değişikliği ve basit bir cezasıyla ucuza kurtulması onu bezdirmiş. Edie, Purdue Pharma’ya karşı hazırlanan yeni davada bildiklerine başvurulmak üzere davet ediliyor.  İsteksizce orada olmasının nedeni davaya inancını kaybetmesi. Ama görüşmede anlıyor ki orada bulunması zaman kaybı olmayacak, nedeni ise kendisine gösterilen bant kaydında: Purdue’nun Başkanı Richard Sackler işbirliği yapmak için istekli, ifade veriyor ve bu belki de sonunda geç kalmış adaleti getirebilir. Edie konuşmaya başlıyor ve geridönüşlerle 1980’lerin sonundan itibaren olan biteni anlamaya başlıyoruz.

Şirketi ve aileyi tanıyalım

Kendisi de bir doktor olan Arthur Sackler'in başkanlığını yaptığı aile şirketi Purdue yüksek satış rakamlarına sahip bir ilaç üreticisi. Arthur’un ölümünün ardından aile şirketinin başına geçen Richard ise amcasından çok daha kurnaz. Morfin bazlı yeni bir ağrı kesici hap fikri var, bunun için hızla harekete geçiyor. OxyContin adı verilen bu yeni ilaç elbette ancak doktor reçetesiyle alınabiliyor. İddiaları morfin bazlı opioidlere göre çok daha az bağımlılık yaptığı. Ama bu bir yalan. Gerçeği bilmeyenler inanıyor, bilenler ise gizlemeyi tercih ediyor. OxyContin morfin ve eroine benzer diğer elementlerin bir kombinasyonu olarak aşırı derecede bağımlılık yapıyor. 

Düşünsenize, morfinden daha güçlü bir ilaç, tıp profesyonelleri tarafından milyonlarca reçeteyle insanların eline geçiyor. Güvendiğiniz, çoğu zaman görüşünü sorgulamadan ağzının içine baktığınız doktor sizi ağrınızdan kurtaracak çözümü önünüze koyuyor. Hipokrat yeminlerini yerle bir eden doktorların ölümcül sonuçlar doğuran bu dolandırıcılığın parçası olması kilit noktalardan biri.  Purdue Pharma'nın devrim niteliğindeki ilacı öncesinde bu tür ilaçlar zor  reçete ediliyor. Şirket gerekli yerlere baskı ve rüşvetler bir de üstüne geniş çaplı bir pazarlama kampanyasıyla işe girişiyor.  Yapılan araştırmalar kimsenin bu ilacın adı hakkında bir algısı yok, bunu bir fırsat olarak gören şirket ilacı yaygınlaştırmak için üniversite mezunu, genç ve alımlı kadınlardan oluşan bir satış ordusu kuruyor. 

‘Purdue’nun kedicikleri ile tanışma

Mini elbiseleri ve stilettolarıyla doktor ziyaretine çıkan Purdue Satış Temsilcileri  Britt Hufford ve Shannon Schaeffer ile tanışıyoruz. Yapmaları gereken doktorları OxyContin reçetesi yazmaya teşvik etmek. İlacın etkisinin azaldığını hisseden hastalara da doktorları daha yüksek doz yazmaları konusunda cazibeleriyle ikna ediyorlar. Bir doktorun tabiriyle onlar ‘OxyContin kedicikleri’. Doktorlar acıyı ortadan kaldırarak hastalara iyilik yapacak, bu sayede hastalar mutlu olacak, kendileri de hep beraber zenginleşecek. Oh ne ala, öyle değil mi? 

Lüks bir hayat vaadiyle Purdue bünyesine katılan Shannon şirkette yükseldikçe bu vaadin gerçekleştiğini görüyor. Porsche, şık bir daire üstün başarısının ödülü. İlacın sokaktaki insanlar tarafından nasıl kötüye kullanıldığını fark etmeye başlasa da ahlaki ikilemi yaşam tarzından vazgeçmek istememesi nedeniyle durumu görmezlikten gelmek yönünde sonuçlanıyor.

Hayatları sona erenler de bu hikayede

Glen, Kuzey Carolina'da yaşayan, ailesiyle bir tamirhane işleten bir aile babası. Ancak geçirdiği iş kazası sonucunda sırtından kalıcı olarak yaralanıyor. Ağrıyla nasıl baş edecek diye düşünürken doktorunun yazdığı OxyContin reçetesi hayatını değiştiriyor. 6 bölüm içinde Glen’in hayatı nasıl bir bataklığa sürükleniyor gösteriliyor. Bunu izledikten sonra insan ağrı çektiğinde ilaç almak için iki kere düşünüyor.

Günümüzde halen hayatta olan Sackler, dizi boyunca şirketin kurucusu olan amcasının Arthur’un hayaleti tarafından daha keskin ve acımasız olmaya itiliyor, miraslarını koruması konusunda uyarılıyor. Arthur için en önemli şey soyadlarına leke sürülmemesi ancak bu sonunda pek mümkün olmuyor. 

Ne yaptığın değil nasıl anıldığın mirasın

Dizinin bir bölümünde Arthur Sackler yeğenine ve kardeşine mirasın ne anlama geldiğini açıklıyor. Alfred Nobel’in aslında dinamiti icat ettiğini, fakat bir patlayıcı mucidi olarak anılmak yerine Nobel Ödülü ile anıldığından bahsediyor.  Sackler’in de adıyla bırakmak istediği miras bir böyle bir değer. 

Diziye ilham veren NewYorker Dergisi’ndeki makalede de bu durumun bahsi geçiyor. Metropolitan Sanat Müzesi'ninden  Guggenheim'a, Louvre'daki Sackler Kanadından Harvard ve daha bir çok üniversiteye yaptıkları katkı nedeniyle Sanat akademisyeni Thomas Lawton’ın şirketin kurucusu da olan Arthur'u ‘modern bir Medici’ye benzetmiş olması boşuna değil. Ancak Arthur’un kendisinden sonrakilere dünyayı, bulduklarından daha iyi bir yer olarak bırakma tavsiyesi de, mirasın değeri de dikkate alınmamış gibi görünüyor. Gerçek hayatta ne oldu diye soranlar araştırıp bakabilir. Sadece şunu söylemeliyim, dizi ailenin itibarının nasıl yerle bir olduğunun gösterse de adaletin gerçekten yerini bulacağını söylemek imkansız gibi.

SÖZ KAYBEDENLERDE…

 Yapımcılığını ‘Narcos’ ile bilinen Eric Newman ve yönetmenliğini ‘Friday Night Lights’ ile tanınan  Pete Berg’ün  üstlendiği ‘Painkiller’, gerçek olaylardan ve kişilerden ilham alırken her bölümün başında gerçek hayatta ailesini bu bela yüzünden kaybedenlere de söz hakkı vermiş.

Richard Sackler’i usta oyuncu Matthew Broderick canlandırıyor. ‘Orange is the New Black’ dizisinde ‘Crazy Eyes’ karakteriyle zihinlere kazınan Uzo Aduba, dizinin ana karakteri Edie Flowers olarak çok başarılı bir performans veriyor. Ünlü oyuncular David Duchovny ve Tea Leoni'nin 24 yaşındaki kızı West Duchovny, ebeveynlerinin izinden giderek bu dizide Shannon Shaeffer rolünde karşımıza çıkıyor.

 

 

HAFTA