Maviliklerin zarif yelkenlileri

Kim demiş ‘Türklerden denizci olmaz diye!’… Tarih böyle düşünenlerin yanıldığı gösteriyor. Çünkü cennet ülkemizin tüm kıyı kentlerinde mutlaka tarihe mal olmuş unutulmaz yelkenlilerimiz var.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Maviliklerin zarif yelkenlileri

HAKAN ATİS

Denizcilik dünyamıza değerli katkılar yapan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in ifade ettiği ‘Mavi Vatan’ tezi son günlerde sulandırılmaya çalışılıyor! Oysa haklı bir çıkış ve tarihe not düşüş. Son sözümü baştan söyleyeyim, bu görüşe katılıyorum ve destekliyorum. Hatta daha da açık ifade edeyim, bana göre ilkokuldan itibaren eğitim programlarına alınması gerekiyor. Çünkü… Denizlerde güçlü olan devletler dünya genelinde etkin ve söz sahibi oluyor. Bunun aksini savunanların tarih kitaplarının sayfalarında bilgi turuna çıkmasını tavsiye ediyorum! Konuya neden böyle bir giriş yaptığıma gelince… Ne yazık ki konuşmacı olarak davet edildiğim toplantılarda ‘Bizden denizci olur mu?’ sorusuyla karşılaşıyorum. Hatta bazıları daha da ileri gidip, bilgiç bir eda ile ‘Bizden denizci olmaz!’ diyerek kestirip atıyor. Onlara ilk önce ay yıldızlı sevdamızın ebedi lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihinde TBMM’nin açılışında adeta altını çizdiği şu sözleri hatırlatıyorum: “Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” Ardından da “‘Bizden denizci olmaz’ diyenlerin yanıldığını gösteren birçok gösterge var. Örneğin, yelken kürek dönemlerinde kullanılan ve her biri Rönesans tablosu gibi güzel olan Türk kıyı tekneleri” diyorum. Bunu haftanın konusu seçmem boşuna değil. Çünkü… Zümrüt taçlı güzel Anadolu’yu yurt yapmak için kadim topraklarımıza 953 yıldan çok daha öncesinden başlayıp asırlar boyunca akınlar yapan ve 1071’den itibaren silinmez tuğrasını vuran kadim Türk kültürü, denizcidir. Orta Asya coğrafyasından farklı diyarlara geçişlerinde nehirleri, gölleri ve denizleri ustalıkla kullanmıştır. Bu konuda geniş araştırmalar yapılması ve kamuoyu ile paylaşılması elzemdir. 

ZENGİN TARİH GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR

Ağrıbar, Alamana, Barça, Bozburun yük teknesi, Çekeleve, Çoruh kayığı, Fethiye sandalı, Bumbarta, Gulet, Kırlangıç ve daha niceleri… Onlar tarih boyunca Türklerin maviliklerde ve su geçiş yollarında adeta sancağı oldu. Ne yazık ki teknoloji ve denizciliğe egemen olan makine gücüyle zahmetsiz manevra ve hareket yeteneği bu şaheserlerin zamanla unutulmasına neden oldu! Ancak…1986 yılından bu yana maket yapan ve tekne tarihi konusunda uzmanlaşan Fethiyeli Hakkı Yücel, deyim yerinde ise tarihi bir çalışmaya imza atıyor. Bugüne kadar yüzlerce unutulmuş Türk teknesini tarihin tozlu sayfalarından gün ışığına çıkaran Yücel, destek bulmak için üniversitelerden deniz ticaret odalarına kadar her kurumun kapısını çalıyor. Ne demişler, at binenin, kılıç kuşananın… Özellikle amatör denizcilik alanında ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunulan ülkemizde bu konu adeta çölde vaha etkisi yaratıyor. Hedefleri arasında Fethiye’de ‘Türk Kıyı Tekneleri Müzesi’ kurulması da olan deneyimli araştırmacı “Mavi tur gezilerinde neden ‘Gagalı’, ‘Martıko’, ‘Çekevele’ gibi tarihi Türk tekneleri de kullanılmaz?” diyerek kamuoyunun aklına güzel bir soru işareti çengeli takıyor. 

YOĞUN VE TİTİZ ARAŞTIRMA SÜRECİ… 

Çalışmalarına ilgi duyan bazı üniversiteler ve sektöre yönelik sivil toplum kuruluşları olduğunu ve bunların yetkilileri ile iletişim halinde bulunduğunu belirten Hakkı Yücel, tarihe şunları not düşüyor: “Yelken dönemi Türk kıyı tekneleri, dedelerimizin denizcilik kültürünün ne kadar zengin olduğunu gösteriyor. Onlarla ilgili araştırmalarım, takriben dört, beş ay sürüyor. Yerli ve yabancı kaynakları tarıyorum. O kültüre aşina olan kişileri bulup görüşlerini, önerilerini hatta yerine göre eleştirilerini dinliyorum. Kaynak araştırması oldukça uzun vakit alıyor. Bir örnek vermem gerekirse; Çoruh Nehri’nde taşımacılıkta kullanılan kayığa yönelik bilgi ve fotoğrafları Kafkas Üniversitesi’nde yayımlanan bir tezde buldum. Altı, üstü bir kayık denilip göz ardı edilmesin. Yüz kişi kapasiteli. Bugüne kadar 20’den fazla tarihi Türk teknesinin maketleri yapıldı. Bu konu oldukça geniş. Ben bir meşale yaktım. Konunun tarihsel önemine dikkat çekmek istedim. Ancak bundan sonra istenilen noktalara erişilmesi için ilgili devlet kurumlarımızın da, örneğin denizcilik ve tarih eğitimi veren üniversitelerimiz, ilgili sivil toplum kuruluşlarımız, medya ve iş dünyasının da bu yönde çaba göstermesi gerekiyor.” 

Maketleri nasıl yaptığını da anlatan Yücel, “Çalışmalarımda meşe, kestane, tik, maun gibi ahşaplar kullanıyorum. Yapmaya karar verdiğim Türk yelkenlisi hangi malzemeden inşa edilmiş ise aslına sadık kalıyorum. Her birini ellerimle yapıyorum. O süreçte bilimsel makalelerden, gravürlerden ve var ise fotoğraflardan yararlanıyorum.”

ÖZEL PROJE BAŞLATILDI

İsimlerini şimdilik saklı tutması gereken dört belediyenin denizcilik müzesi kurmak için çalışma yaptığını belirten Hakkı Yücel, bu konuda da destek arandığını belirterek şunların altını çiziyor: “Denizcilik kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarmayı amaçlayan özel bir kitap çalışmamız da devam ediyor. Ayrıca kurduğumuz ‘Türk Kıyı Tekneleri Facebook Topluluğu’ gün geçtikçe büyüyor. Bilgi kaynağı haline dönüşüyor. Kültürümüze ait bu teknelerin replikalarının yeniden yapılması için ‘Her İl’e Bir Tekne Projesi’ başlattık. Bu kapsamda her bölge veya teknelerin ait olduğu kentler kendilerine ait modelin yapımını üstlenecek. Kalkınma Ajansları ve üniversitelerin bu konuyla ilgili katkılarından memnuniyet duyacağız. Örneğin, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Gemi İnşa Fakültesi ile önemli bir adım attık. Kente ait 19 metrelik ‘Pereme’ teknesinin replikasının yelken kürek dönemini yansıtacak şekilde yapımı için proje yazıldı. İzmir Kalkınma Ajansı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili fonları tarafından değerlendirilmesi amacıyla gönderildi. Ülke genelinde bu projemizin sonuna gelebilirsek, o mutlu günü hep birlikte görebilirsek Hopa’dan İskenderun’a kadar yöresel tarihi tekneler kıyılarımızda halkımızın ziyaretine açılacak.” 

Sözün özü… Aktarma’dan Akabe’ye, Avizo’dan Cerim’e, Balam’dan Sunbeki’ye kadar onlarca hatta yüzlerce tarihi Türk yelkenlisi gün ışığına çıkıp maviliklerle yeniden buluşacakları günü sabırla bekliyor. Denizcilik kültürümüzün gelişmesi ve yaygınlaşması adına önemli bir adım. Hakkı Yücel’i tebrik ediyorum. Bu önemli araştırmanın başarıyla sonuçlanmasını yürekten diliyorum. Belirtmek isterim ki Pruva, tüm denizcilerimize açıktır. Haftaya iş dünyamızın duayen ismi İbrahim Yazıcı ile Kuşadası-Çeşme rotasında iki günlük yelken seyrimin ayrıntılarını paylaşmayı planlıyorum. Pruvanız neta, rüzgar kolayınıza olsun. Esen kalın.

 

 

 

 

HAFTA