Konfor alanımdan çıktım!
Nazan Zorlu, Avrupa’da ralli kazanan ilk Türk kadın pilot. Aynı zamanda İtalya’da süren şampiyonada da kadınlar kategorisinde zirvede... Bir yandan da bankacı ve aşçı… Hepsi bir arada nasıl oluyor diye düşünmeden edemiyor insan. Ama o, “Benim için hepsi birbirini tamamlıyor” diyor. Kendi zincirlerinden kurtulmak isteyenlere de bir mesajı var: “Cesaretle, o ilk adımı atın.”
GÜLSEREN ÜST POLAT
“Cesaretle ilk adımı atmadan ne kendinizi ne de çevrenizi tanıyamazsınız.” Bu cümleler, Trofeo Italiano Rally Şampiyonası’nın ilk ayağı olan Rally San Martını Castrozza yarışında kadınlar kupasını kazanarak Avrupa’da ralli kazanan ilk Türk kadın pilot olan Nazan Zorlu’ya ait. 20 Temmuz’daki ikinci yarıştan da puanla dönen ve yarın İtalya’da katılacağı üçüncü yarışın heyecanını yaşayan Zorlu, hayatın tatlı sürprizlerinin, belki de hayallerimiz için attığımız o ilk adımda saklı olduğunun en güzel kanıtı. Bankacı olarak sürdürdüğü kariyerine önce şefliği ekleyen ama çocukluğundan beri dizginlenemeyen otomobil yarışları tutkusunu da bir kenara bırakmayan Nazan Zorlu, 40 yaşından sonra adım attığı bu alanda bugün, hali hazırda devam eden şampiyonada kadınlar kategorisinde zirvede duruyor. Hedefte ise Eylül ve Ekim ayında gerçekleşecek son iki yarışın ardından, turnuvayı şampiyonlukla taçlandırmak var.
“Her bir hikaye, başka hikayelerin yazılmasına ilham veriyor” diyen Nazan Zorlu’nun en büyük isteklerinden biri de yeni hikayeler yazmaları adına başka kadınlara, genç kızlara ilham olmak. Aslında bu noktada önemli başka bir konu devreye giriyor. Malum, Türkiye’de farklı spor dallarındaki pek çok yetenek maddi destek alamadığı için müsabakalara bile katılamıyor. Bu alanda Nazan Zorlu’nun en büyük destekçisi de Enplus… Nazan Zorlu ile yaptığım sohbet de markanın organize ettiği basın buluşmasında oldu. Toplantının ardından merak ettiklerimi sordum, o da ‘ilham’ verecek samimi cevaplar verdi.
Bankacılıktan şefliğe ve oradan da ralli pilotluğuna uzanan bu hikayeyi Nazan Zorlu anlatsın…
Kendimize haksızlık ediyoruz
Bankacılık, ardından şeflik ve otomobil sporları… Bambaşka alanlar. Bu hikaye nasıl buraya geldi?
Bankacılıkta uzun yıllara dayanan bir kariyerim var. Ama küçüklükten beri aşçılık da her zaman merakımdı ve onunla ilgili bir eğitim almak istedim. Le Cordon Bleu, Türkiye’ye geldiğinde ilk öğrencilerinden biri oldum ve uzun dönem aşçılığını yaptım. Çok uzun bir süre hafta sonlarımı sadece bu işe ayırdım. Hayatta her şeyin bir anlamı oluyor. Bir şeyi yaparken aslında bir diğerine hazırlık yapıyorsunuz. Otomobil sporları da zaten çok küçük yaştan beri peşinde olduğum bir işti. Evde araba kaçıran çocuk bendim. Ama birçok fırsatın bir arya gelmesi gerekiyordu. Otomobil sporları çok maliyetli ve destekle yürüyebilen bir spor. Bir de tabi hayatın farklı evrelerinde başka öncelikler öne çıkabiliyor. Kadınların katıldığı bir yarışa katılmak istemiştim ama yeni de anne olmuştum. Ailem çok sıcak bakmadı tabii. O iş öyle kaldı. Pandemide çok ağır bir COVID geçirdim ve iyileşince bu annemden izin koparmak için iyi bir fırsat oldu ve ilk tırmanmadan başladım. Ralli hevesi durmadı ve sonra da ralli pilotluğu ile devam ettim.
Tüm bunları bir arada yürütmek zor değil mi?
Aslında bankacılık, aşçılık ve otomobil sporları çok alakasız gibi duruyor ama iletişimi, zamanı, kaynakları yönetmeyi iş kariyerimde öğrendim. Mutfak aslında aynı malzemelerle farklı sonuçlar çıkabileceğini gösteren bir deneyim… Motor sporları ise hayatımdaki o konfor alanından çıkıp kendi sınırlarımı gördüğüm alan. Benim için hepsi birbirini tamamlıyor aslında. Bitişik, mümkün disiplinlerin bir arada olmasından kaynaklanıyor. Bir araya gelince daha iyi hikayeler çıkıyor aslında.
Otomobil tutkusu içinizde hep vardı bunu biliyoruz ama belli bir yaştan sonra sanki her şey daha zor gibi geliyor. Siz bu zinciri nasıl kırdınız?
Ben hep meraklı bir kız çocuğuydum. Bunu hep korumaya çalıştım, merak ve hayret edebilme… Beni hayatın enerjisine bağlı tutan şey de bu merak duygusu oldu hep aslında. Hepimizin doğuştan gelen doğal yatkınlıkları, yetkinlikleri var. Benim ilgimi çeken şeyler otomobil ve aşçılıktı. Bir sürü fırsat hayatınızın sağından solundan akıp geçiyor. Ama o merak duygum ve inançla bir şekilde bu fırsatı yakalayabildim. Bir işe adım atmadan, o alanda ne yapabileceğinizi, sınırlarınızın ne olduğunu görmeniz mümkün değil. Adım atmadığınız sürece ne kadar ileri gidebileceğinizi, ne kadar yetkin olduğunuzu anlamanız mümkün değil. Aslında, o ilk adımı atmayarak kendimize haksızlık etmiş oluyoruz. Bence farkı yaratan o merak duygusunu kaybetmeden, cesaretle o ilk adımı atmakta.
Cinsiyetsiz ama algı farklı
Otomobil sporları cinsiyetçi bir spor mu?
Teknik, mekanik ağırlıklı cinsiyetsiz bir spor aslında. Ama hayatın gerçeklerine gelecek olursak daha erkek işi gibi algılanıyor.
Ralli pilotu olmak cinsiyetsiz olabilir ama organizasyon için aynı şeyi söyleyebilir misiniz peki?
Sporun destekçilerinden tutun, şampiyonaları organize edenlere ve otomobili kullananlara kadar ağırlıklı erkeklerin oluşturduğu bir organizasyondan söz ediyoruz. Kadına yer var mı? Tabii ki var. Kadınlar kupası var, kadın gözetmenler var ama sporcu dağılımı ve görev dağılımı ve sayılar olarak bakıldığında kadın sayısı çok daha az tabii. Genel olarak organizasyon erkek varlığına göre oluşmuş durumda. Dolayısıyla işe girerken zaten biliyor olmanız gerekiyor ki azınlıktasınız ve o alanda var olmanız için erkeklerden daha fazla mücadele vermeniz gerekiyor. Ama kadınların katılımı arttıkça organizasyonların da düzenlemesi değişiyor. İlk katıldığım yarış ile son katıldığım yarış arasında da fark var tabii. Bu ama Türkiye’ye mahsus değil, yurtdışında katıldığım müsabakalarda da hayat erkekler için bir tık daha kolay, kadınlar için bir tık daha zorlayıcı. Verdiğiniz emek nasıl çarpı 2 ya da 3 ise sonuçlardan sonra aldığınız keyif da çarpı 2, 3 oluyor.
Yarışlara hazırlanırken hem fiziksel hem ruhsal olarak nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsunuz?
Bir kere yarış esnasında çok efor veriyorsunuz ve su kaybediyorsunuz, dolayısıyla öncesinden dengeli bir beslenme planına uymanız gerekir. Çok yoğun kullanılan kas grupları var ve o kas gruplarını çalıştıran egzersizler yapmanız gerekiyor. Hız duygusu ve refleksleri kaybetmemek için sürekli antrenman yapıyor olmanız lazım. Onları simülatörlerle mekanik olarak çözüyoruz. Mental olarak da hazır olmak önemli tabii. Ben kafamı yastığa her koyduğumda, nasıl daha hızlı olacağım, daha hızlı olacak teknikleri nasıl geliştireceğim, yarışı nasıl kazanacağım diye düşünüyorum. Tutku da böyle bir şey aslında. ‘Motor sporları tehlikelidir’ yazan bir uyarı ile başlıyorsunuz yarışa. Bunun içinde olmak da büyük bir merak ve tutku gerektiriyor.
Avrupa’da ralli kazanan ilk Türk kadın pilotsunuz. Kadınlar sıralamasında lidersiniz. Şimdi de İtalya’ya üçüncü yarış için gidiyorsunuz. Galibiyetle dönüp, ofise girmek nasıl bir his?
Çok keyifli bir şey. Ben işyerinde bir sürü kişi ile etkileşim içinde çalışıyorum. Bir sürü kadın ve genç var birlikte çalıştığımız. Onlara iş, özel hayat dengesini sağlayarak da örnek oluyorsunuz bir anlamda. Çalışma hayatında süreklilik için insanın hayatta bu dengeyi sağlayabilmesi çok önemli. Sportif başarı dışında bu noktada da mesaj verebilmek benim için çok keyifli. Ben iki yıldır yıllık iznimi tatile giderek kullanmıyorum. Otomobil sporları için kullanıyorum. Bu bir tercih meselesi ama o tatminle dönüyor olmak hem maddi hem manevi anlamda çok büyük bir haz.
Denge hayatta da olmalı
Oldukça adrenalin dolu bir tutku sizinki. Yarış bittikten sonra bir sonraki yarışa kadar o dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
O denge hayatta olmalı aslında çünkü hep adrenalin ile gidemezsiniz. Yarışta da öyle. Doğru yerde yavaşlamadan, doğru yerde hızlanamazsınız. Bu hayatta da böyledir. Bir yerlerde durup, enerjiyi depolamak gerekiyor.
Hedefleriniz ne peki?
Ben, bildiklerimi ve hayatın bana eklediklerini paylaşmakla sorumlu hissediyorum kendimi. Hem tüm kadınlar hem de tüm cesareti olanlar için üzerine bir şeyler koyarak paylaşmaya devam edeceğim. Avrupa Ralli Şampiyonası’na mı gideriz, kadınların motor sporlarına katılımına aracılık olacak bir proje mi yaparız?.. Çünkü bunların hepsi var planlarımızda. Bunların üzerine ekleyip, geniş kitlelerle paylaşmak adına uğraşmaya devam edeceğim. Spora katılımın artmasıyla ilgili birkaç proje geliştirip bunu hayata geçirmek istiyoruz Enplus ile birlikte.
Takım sporlarında da bireysel sporlarda da sponsorluk destekleri çok önemli. Destek alamadığı için yarışmalara katılamayan nice sporcumuz var. Bu anlamda başka markalara da örnek olmak adına ne tür bir mesaj vermek istersiniz?
Ben kendi sponsorum Enplus üzerinden bu konuyu anlatayım. Belki de bu markayı hiç bilmeyen insanlar otomobil sporlarında gördükleri için mağazayı ziyaret edecekler, hiç motor sporlarını bilmeyen biri de Enplus bu işin içinde diye motorsporları ile ilgileniyor. Yani iki tarafta da birer kaynak var ve ikisi bir araya gelince 1’den çok daha fazla kaynak ortaya çıkartıyor. Bir de tüm markaların alışveriş dışında da kadınlarla konuşabilecekleri alanların olması gerekiyor. Kadınların spordaki girişimciliğini desteklemek, kadınların hayatın içinde var olması adına projeleri desteklemek markaların başka bir iletişim kanalı aslında. Bu kanallar güçlenmeli.
Son olarak, zincirini kırmak isteyip de hala o zincire bağlı olan kadınlar için son bir mesaj isteyeceğim sizden…
Etrafınızda olumlu ya da olumsuz ne derlerse desinler ilk adımı cesaretle atmadan ne kendinizi ne de çevrenizi tanıyamazsınız. Cesaretle o ilk adımı atın. Arkası geliyor.
ENPLUS CEO’su Murat Hatipoğlu:
SÜREKLİLİK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ
Yazının başında da söz ettiğim gibi her spor dalı için destek olmadan başarının gelmesi zor oluyor. Bu anlamda Nazan Zorlu’nun en büyük destekçisi olan Enplus markasının CEO’su Murat Hatipoğlu’ya bırakalım sözü: “Biz sosyal sorumluluk projelerimizde daha çok kadınlar ya da genç kızlarımızı desteklemek istiyoruz. Çünkü sporda erkek egemenliğinin daha hakim olduğun bir yapı var.
Nazan Zorlu ile ilk olarak geçtiğimiz yıl Türkiye Ralli Şampiyonası’na katıldık ve kendisi şampiyonayı kadınlar kategorisi 2.’si olarak tamamladı. Haziran ayında İtalya Ralli Şampiyonası’nda kadınlar kupasını kaldırarak Avrupa’da ralli kazanan ilk Türk kadın pilotu oldu. Özellikle kondisyon ve dayanıklılık açısından bir erkek sporu olarak görülen böyle bir spor dalında kendisine destek vererek ne kadar doğru bir iş yaptığımızı da görüyoruz.
Süreklilik bizim için çok önemli, Nazan Zorlu ile daha birçok farklı güzel işler yapacağız.
Sportif başarı önemli ama burada ortak dili konuşanların işbirliği de var aynı zamanda.”