Kibar Holding CEO'su Haluk Kayabaşı: Motosikletle İtalya’yı dolaşmak istiyorum
İşini yaparken huzur bulanlardan Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı. “Maharet ‘an’ları yakalayabilmekte” diyen Kayabaşı, sabah ofise gittiğinde güneşin doğuşunu yakalayıp 15 dakika kahvesiyle bu anı yaşamanın kendisi için minik bir tatil olduğunu anlatıyor.
Fatoş BOZKURT
Çocukluğu Kayseri’de geçen ve ticarete henüz 13 yaşındayken başlayan Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı, işini bir hobi olarak gören yöneticilerden. Çalışma hayatının yoğun ve stresli temposunda beyni her an uyanık tutmak gerektiğini söyleyen Kayabaşı’nın, bu hengamede soluk almak için kaçış noktaları hep olmuş.
Bir ara teknesi olan ve denizle hasbıhal ettiğini söyleyen Kayabaşı, 25 yıldır bu kaçışı motosikleti ile yapıyor. Rüzgarı arkasına alıp renklerin içinden geçen Kayabaşı’nın bugüne kadar 7 tane motoru olmuş. Son motorunu ise geçen yıl mayıs ayında almış. Motosiklet kullanıcılarından oluşan Goldwing Riders isimli bir gurupları olduğunu anlatan Kayabaşı, bazen Şile, Kerpe, Kefken gibi İstanbul’a yakın destinasyonlara hafta sonu turları düzenlediklerini belirtiyor. İlk bulduğu fırsatta İtalya’yı motorla gezmek istediğini söyleyen Kayabaşı, çarşamba ve cuma günleri işe de motosikleti ile gidiyor.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Çalışmayı çok severim, bana işkolik diyenler olabilir ama işim benim için bir hobi. İşimi yaparken huzur buluyorum. Enerjim gün boyu yüksektir. Gece saat 12.00 gibi yatar, sabah 6.30’da uyanırım. 6 saat uyku benim için yeterli oluyor ve sabah dinlenmiş olarak uyanıyorum. Günüm toplantılar, iş yemekleriyle yoğun bir şekilde geçiyor. Pandemi sürecinde online toplantılarımızın da sayısı arttı. Ama bunlar beni yormuyor. Yoğun bir günün ardından atlayıp bir geceliğine bile olsa Bodrum’a gidebilirim. Hafta sonları Kartepe’deki evimize gidip orada motorla gezmeyi seviyoruz.
Yılda ne kadar tatil yaparsınız? İşten çok uzak kalabiliyor musunuz?
Önceden çok daha seyrek tatil imkanım oluyordu. Ancak yıllar geçtikçe kendime zaman ayırmanın fırsatını yakalamayı öğrendim. Adına tatil değil ama kaçamak demem daha doğru sanırım ya da küçük kısa molalar. İşten çok uzak kalamıyorum elbette. Çünkü günümüz teknolojik imkanları da her an her yerde ulaşılabilir olmayı mümkün kılıyor. Ancak ‘an’ları yakalayabilmekte maharet. Sabah ofise gittiğimde güneşin doğuşunu yakalayıp 15 dakika kahvemle bu anı yaşamak da bir minik tatil benim için. Yıl genelinde spesifik bir sayı veremiyorum ama yıllık izinler, bayramlar ve özel günleri değerlendirmeye gayret ediyorum.
Pandemi sonrasında hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Pandemi sürecinin başlarında herkes gibi büyük bir şaşkınlık yaşadım. Bu kadar uzun bir periyod beklemiyordum. Ve sonra hepimizin de şahit olduğu gibi oldukça uzun zamana yayılan bu süreci yaşadık, yaşıyoruz. İlk başlarda tabi biraz daha fazla kendimle ve ailemle vakit geçirdiğim bir zaman dilimi oldu. Kitap okudum, film izledim, çocuklarımla birlikteydik. COVID olmadım, çalıştığım grupta bu hastalıktan korunabilmek için oldukça etkin bir yönetim ve takip sistematiği geliştirdik bu sistematik içinde kendimizi oldukça iyi koruduk, tüm çalışanlarımızı da korumak için maksimum gayret sarf ettik.
Sizin motor merakınızı biliyoruz? Pandemi döneminde motor sevdanızın yararını gördünüz mü?
Görmez olur muyum hiç? Özellikle bireysel hareket halinde
daha çok korunacağımız bu koronavirüsten motorun bahşettiği sonsuz özgürlük sayesinde oldukça fazla yararlandım. Motosikletinize binip, alıp başınızı gidebilmek, istediğin yerde durup biraz soluklanabilmek paha biçilmez bir şey çünkü.
Motor sevdanız ne zaman başladı?
Yaklaşık 25 yıl olacak. Çalışma hayatım hep yoğun, stresli ve beyninizi her an uyanık tutmanız gereken bir tempodaydı. Hala da öyle ve bu hengamede biraz soluk alma ihtiyacı duyuyorsunuz. Benim her daim kaçış noktalarım olmuştur. Bir ara teknem vardı. Denizle hasbıhal ederdim. Sonra motorum oldu. Uçsuz bucaksız yollarda rüzgarı arkama alıp renklerin içinden geçmeye başladım. Şu sıralarda da bisikletle arşınlıyorum deniz kenarını. Kuşlara selam verip, kedileri seviyorum.
İlk motorunuzu ne zaman aldınız? Motor almanıza karşı çıkanlar oldu mu?
Yaklaşık 25 sene önce aldım ilk motorumu. Çok fazla karşı çıkan olmadı. Çünkü bugünkü kadar “tehlikeli” diye etiketlenmiyordu
motora binmek. O zamanlar trafik de çok yoğun değildi. Şimdi motorda olmaktan çok, o yoğun trafikte araçların ve sürücülerin kuralları hiçe sayması nedeniyle zorlanıyoruz.
Şu andaki motorunuzu ne zaman aldınız? Neden bu motoru tercih ettiniz?
Bugüne kadar 7 motorum oldu ve her birinin de bende ayrı ayrı hatıraları var. Şu anda kullandığım motorumu 2021 Mayıs ayında aldım. Bu motor benim 3. aynı marka ve model motorum, oldukça güçlü bir motor, yüksek teknolojik donanımı ve uzun yolda çok konforlu olduğu için bu motoru kullanıyorum yıllardır.
Motorcuların kampları, sürekli gittikleri mekanlar olur. Sizin böyle bir ekibiniz, gittiğiniz kamp ya da mekanlar var mı?
Evet Goldwing Riders isminde bir grubumuz var. Bazen İstanbul’a yakın destinasyonlara Şile, Kerpe, Kefken vb. hafta sonu turları düzenliyoruz. Pandemi öncesi daha sık yaparken şimdilerde seyrekleşti. Ayrıca her yıl Ege’nin çeşitli sahil kasabalarına 3-4 gün konaklayacağımız turlar da yapıyoruz ve bu turlar çok keyifli oluyor. Bunun dışında hem çalıştığım grupta hem çevremde yakın arkadaşlarım var, bazen onlarla da günübirlik yakın yerlere turlar düzenliyoruz.
Motorla yurt dışı seyahati yaptınız mı?
Henüz yapmadım. Ama ilk fırsatta İtalya’yı dolaşmayı çok istiyorum.
İşe motorla gidip geldiğiniz oluyor mu? Ne zamanlar motora biniyorsunuz?
Evet, zaman zaman oluyor. Daha önceden Tuzla yerleşkesindeyken cuma günleri motorla gider dönerdim. Şimdi de bazen hafta içinde Tuzla’ya bazen de Zorlu’daki ofise motor ile gidiyorum. Genellikle çarşamba ve cuma günleri motosiklet ile ofise gidiyorum, ayrıca programım ve uygun koşullar varsa da; cuma akşamları ofisten direk İstanbul dışına çıkabiliyorum.
Eşiniz ve oğullarınızla nasıl zaman geçirirsiniz?
Çocuklar bize emanet ediliyor bir süreliğine. Tabi gönül bağınız ölene kadar sizinle. Oğullarım da eğitim hayatları nedeniyle 18 yaş sonrası evden tek tek kanatlanarak uçtular. Özel günlerde ve belirli zamanlarda bir araya geldik hep. Mesela bu pandemi dönemi de çok güzel bir fırsat oldu bizler için. Yeniden uzun süreli olarak bir araya geldik ve çok keyifli vakit geçirdik. Çocuklarım 30’lu yaşlarında ve artık bana yol arkadaşlığı yapıyorlar, birlikte bisiklet sürmekten yeni dünya düzenini tartışmaya, veganlıktan dünyanın dezavantajlı toplumlarına kadar birçok şeyi konuşup paylaşıyoruz.
Çocuklarınızın büyüme sürecinde onlarla yeterince vakit geçirdiğinizi düşünüyor musunuz?
Bu soruda bir teşekkür etmem gerek. Eşim sağ olsun çocuklarımızın büyüme sürecinde benim eksik kaldığım yerlerde iki katı efor harcadı ve birlikte sevgiyle büyüttük çocuklarımızı. Ben de yaratabildiğim her fırsatta onlarla birlikte olmaya gayret ettim. Özel zamanlarında, hafta sonları, yaz tatilleri ve yakaladığımız her an güzel anılar biriktirmeye gayret ettim.
“ÖĞRETMEN OLMA HEVESİYLE SINAVLARA DAHİ GİRDİM”
Edip Cansever’in de dediği gibi “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk. Hiçbir yere gitmiyor…” “Benim çocukluğum da öyle” diyen Haluk Kayabaşı, Anadolu’nun orta yerinde, çocuğun çocuk, yaşamın meşakkatli, var olmanın çalışmakla eşdeğer olduğu bir coğrafyada doğmuş. Çevresinde hep güçlü kadınların varlığı ve desteği olmuş. Her bir anını doya doya yaşadığı, yaşamsal becerilerimi kazandığı güzel bir çocukluk geçiren Kayabaşı, bir taraftan eğitimini sürdürürken diğer taraftan çalışmış da. Kayabaşı o günleri şöyle anlatıyor: “Birçok şey yaptım okurken. Kayseri doğumluyum deyince zaten hemen ticaret ile ilişkilendirilirsiniz. Ben de 7. sınıftan itibaren kendi çapımda ticaret yapmaya başladım. Yakın bir akrabamız tekstilciydi, her hafta ondan belli miktar ürün alır, pazarda satardım. Yaşadığım sürece hep bir şeyleri farklı yapmak, fayda yaratmak, bir ekibin parçası olmak düsturunu benimsedim. Bu zamana gelene kadar her biri benim yaşam yolculuğumda mihenk taşlarım oldu. Olayları yorumlayıp analiz ederken, risk alırken, zorlu hedefleri başarmaya çalışırken hep bu yaşanmışlıklarımın, deneyimlerimin faydasını gördüm. Çocukken öğretmen olmak isterdim, bu yüzden yatılı öğretmen okulu sınavlarına da girmiştim. Çünkü ortaöğretim yıllarında öğretmenleri tarafından çok sevilen bir öğrenciydim, ben de tüm öğretmenlerimi çok seviyordum, her biri benim için birer rol modeldi. Onlar gibi olmak da hayalimdi. Okul ve kariyer konusunda yol ve yine ticaret ile olan bağlantım beni buraya getirdi de diyebiliriz.
Kariyerinize ilk başladığınız güne geri dönseniz, genç Haluk Kayabaşı’na tavsiyeniz ne olurdu?
“Umut etmeye ve hayal kurmaya devam et. Yoluna çıkan her şeyi sevmeye, anlamaya, öğrenmeye ve çalışmaya hiç ara verme, soluk aldığın her an değerli” derdim. Ki genç Haluk da aynen böyle yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.