Kaybettiklerimizden anlam çıkarabilmek
Hayat her zaman kendini yeniler. Acılar, mutluluklar, zaferler ve yenilgiler bir döngü içinde yer değiştirir sürekli ve yaşam her seferinde kaldığı yerden devam eder.
TUNÇ DİPTAŞ
Hangi kariyeri seçeceğimiz, hangi kurumda çalışacağımız, nerede yaşayacağımız, kime güveneceğimiz ve kiminle beraber olacağımız konusunda çoğu zaman doğru secimi yapamaz, yanılgıya düşeriz. Yalnızca kişisel hayatımızda değil, ulusal ve küresel olayların sonuçlarını tahmin etmeye çalışırken de aynı belirsizlik içinde kaybolur, hatalar yaparız.
Son yirmi yıla baktığımızda, her seçim dönemi yaklaştığında aynı nakaratla karşılaşıyoruz: Gazetelerden siyasetçilere, köşe yazarlarından uzmanlara kadar herkesin dilinde aynı söz var: “Bu, en hayati seçim.”
Geçen haftalarda yapılan Amerikan seçimleri de bundan farklı değildi. Medya organları ve siyasi otoriteler, destekledikleri adayın kaybetmesi durumunda ülkenin karanlık bir gelecekle karşı karşıya kalacağına dair güçlü bir propaganda yürüttüler. Sonuçlar açıklandığında ise tablo netleşti: Cumhuriyetçiler büyük bir farkla kazandı, Demokratlar ise ağır bir yenilgi alarak derin bir hayal kırıklığı ve üzüntü yaşadılar.
Yaklaşık bir buçuk yıl önce Türkiye’de yapılan genel seçimler de benzer bir duygu atmosferine sahne oldu. Seçimi kaybeden CHP’nin destekçileri, hayatlarının sonsuza kadar olumsuz yönde değişeceğine inanıyordu. Öyle ki, kazanan AK Parti’nin seçmenlerinin coşkulu hallerini metroda görüp gözyaşlarına boğulan genç bir kızın görüntüleri sosyal medyada günlerce konuşuldu, tartışmaların odak noktası haline geldi.
Aradan dokuz ay geçtiğinde bu kez yerel seçimler yapıldı ve dengeler değişti. Seçim zaferini CHP kazandı; roller tersine dönmüştü. Bu kez de kaybeden AK Parti seçmenleri büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü içindeydi.
Bu tür üzüntülerin altında yatan temel duygu, hayatın bir daha asla eskisi gibi olmayacağına dair derin bir inançtır. Bu, psikologların ‘belirsiz kayıp’ (ambiguous loss) olarak tanımladığı durumdur.
Psikolog Pauline Boss tarafından ortaya atılan 'belirsiz kayıp' kavramı, kayıpların ne tam anlamıyla geride bırakılabildiği ne de tamamen kabul edilebildiği durumları, süregelen duygusal karmaşayı ifade eder. Özünde, kaybın etkilerinin kalıcı olacağına ve yaşamı olumsuz bir yola sürükleyeceğine dair bir algıyı işaret eder.
Halbuki gerçek bu değildir. Hayat her zaman kendini yeniler. Acılar, zaferler ve yenilgiler bir döngü içinde yer değiştirir ve yaşam her seferinde kaldığı yerden devam eder.
Seçimler elbette önemlidir. Ancak hayatımızın yegâne dönüm noktaları olmadıklarını anlamak çok da uzun sürmez. Kısa bir süre sonra ne derin bir karanlık ne de büyük bir aydınlık yaşanmayacağı fark edilir.
Kayıplar sonrası oluşan belirsizlik insani en kötü olasılıklara odaklanmaya iter. Sanki başka bir yol yokmuş gibi hissettirir.
Böyle durumlarda:
- Kaybı ve belirsizliği kabullenmek gerekir. Hayatın olağan akışı içinde kayıplar da vardır, belirsizlikler de. Geleceği tahmin edememek rahatsız edici olabilir, ama gerçek özgürlük, bu belirsizliği kabullenip hayatı akışına bırakmaktan geçer.
- Her kayıp, yeni bir başlangıcın habercisidir. Kayıplar bize sorgulama ve yeniden değerlendirme fırsatı sunar. Nedenleri sorgulamayı sağlar ve hayatımıza yeni bir anlam katmak için bir kapı açar. Rutinin dışına çıkmak, yeni yollar keşfetmek ve cesur adımlar atmak için bir davettir.
- Kayıplar, gerçek dostlarını tanıman için bir fırsat sunar. Zafer anlarında yanında olan kalabalık, kayıp anlarında yoktur. Kayıplar, gerçekten değer veren kişileri ortaya çıkarır.
Psikolog ve yazar Adam Grant’in sözleri bu durumu çok iyi özetler: “Kayıplar sonrası hissettiğimiz acı ve keder kalıcı değildir. Bu duygular evrilir, bize anlam kazandırır ve öğretir. 'Belirsiz kayıp' bir cenaze değil; bir hesaplaşmadır.”
Hayat kayıplarla şekillenir, ama bu kayıplardan öğrenmek bizim seçimimizdir. Siz de kayıplarınızdan anlam çıkararak, kendi hikayenizi yeniden yazabilirsiniz.