Karanlığı kabul etmiyoruz

Kariyerindeki 20’nci yılı 80 şarkılık kolektif albümü Mücevher ile taçlandıran Cem Adrian ile özel bir basın buluşmasında bir araya geldik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Karanlığı kabul etmiyoruz

ECE ULUSUM

Cem Adiran öyle bir sanatçı ki yüzlerce müzisyeni, yorumcuyu bir araya getirip, binlerce saat kaydı yapıp düzenledikten sonra ortaya 80 parçalık bir albüm çıkardı. Böylece Türk müzik tarihine önemli bir katkı sağladı. Mücevher kolektif bir albüm, müzik dışında da birçok sanat dalının da içinde olmasından dolayı sanat eseri. Albümde videolardan kapak görseline kadar artwork’ler de Cem Adrian imzalı. Yaklaşık 5 saatlik albümde Ajda Pekkan’dan Haluk Bilginer’e, Cem Yılmaz’dan Emel Sayın’a, Demet Akbağ’dan Ceza’ya, Mustafa Alabora’dan Bülent Ortaçgil’e, Teoman’dan Okan Bayülgen’e, Selda Bağcan’den Sagopa Kajmer’e her nesilden birbirinden önemli isimleri bir araya geldi. Bir müzisyenin 20 yıldaki emeğinin karşılığını bu şekilde alması kadar kıymetli bir şey var mıdır, bilemiyorum.

Çok nadir röportaj vermesine karşın meraklı her gazeteci gibi ‘Mücevher’ albümünü konuşmak için müzisyenin kapısını çaldım. Bu sefer round table tadında, kültür-sanat gazetecilerini buluşturduğu bir kahvaltı organize edildi. 

ÇOK ÜNLÜ OLMAKTAN KORKUYORUM

Adrian bunca yıl az röportaj verdiği için bir açıklama yaparak başladı konuşmasına.

“Çok ünlü olmaktan korkuyorum çünkü ben doğal bir hayat yaşıyorum. Mahalle berberinde, markette normal karşılanmak istiyorum. Çok rahatsız edilmek istemedim. Sadece işimle anılmak istedim, bunu da başardım.” dedi.

Kendini 20 yıllık geçmişi olan bir müzisyen gibi hissetmediğini ve yeni başlamış gibi hissettiğini söylen Cem Adrian, “250 kadar kendime ait şarkım var 20 şarkı seçelim dedik ama yetmedi derken 80 şarkı oldu. ‘Onu davet etmezsek buna ayıp olur’ gibi bir his geldi. İş biraz çığırından çıktı ama iyi ki çıktı. En sevdiğim değerli isimlere gittik. Hiç bu kadar sevildiğimi bilmiyordum, herkes kabul etti. Çok içime sinen bir iş oldu, bu kadar ismin yer alması benim için çok şaşırtıcı ve çok güzel. Bir daha böyle büyük bir işe kalkışamam” diye devam etti. Bu süreçte kayıt aşamalarında da bizzat kendi bulunmuş.  Emel Sayın, Zülfü Livaneli gibi kıymetli isimlerin evine giderek portatif stüdyo kurup kayıt yapmış. Fatih Erkoç ve Kerem Görsev kayıtları için Bodrum’a gitmiş. Şimdi anlatması belki kolay fakat Cem Adrian tüm bu kayıtları ayda 20 kadar konser verirken yapmayı başarmış. 

‘Mücevher’ adı vermesinde bu kadar kıymetli ismin ve yüzlerce müzisyenin bir araya gelip bir kolektif emeğin verilmesinin etkili olduğunu söylüyor. 10 yaşında İpek Nisa Göker görme engelli bir piyanist. ‘Hoş Geldin’i Cem Adrian’ın destekleri ve yönlendirmesiyle seslendirdi. Albümü mücevher yapan şeylerden biri de bu… Cem Adrian bu konu hakkında şöyle konuştu: “Türk müzik dünyasının ne halde olduğunu görüyoruz, korkunç bir halde. O nedenle bu albümü şey olarak görüyorum, çok eski ve değeri bilinen müzisyenler için bir motivasyon ve umut kaynağı. Naçizane, onların değerini biraz daha gösterebilmek adına bir albüm. Bir de alternatif müzisyenler var, gerçekten müzik yapmaya çalışan isimler. Onların da motivasyonu kırılıyor. Onlar da biraz feyz alır, hala müzik yapan insanların var olduğunu görünce ilham alabileceğini düşünüyorum. Bu albümde de ismi pek duyulmamış müzisyenler var, çok kıymetliler.”

Kaybettiğimiz müzisyenlerden albüme dahil etmek istediği isimler sorulunca Ahmet Kaya’ya muhakkak gideceğini ve gitseydi kabul edeceğini söyledi. Öte yandan 2012’de kaybettiğimiz Ayten Alpman’ın ailesinden izin alarak, Adrian’da olan ‘Hani Bazen’in kayıtları yeniden düzenlendi ve şarkı solo olarak çıktı.

BAZEN SANATIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ YETMEYEBİLİYOR

Soru sorma sırası bana geldiğinde onca merak ettiğim arasında seçim yapmak gerçekten zordu. İlk olarak “20 yıllık şarkı diskografinizin üzerinden geçtiniz, birçok farklı müzisyenle şarkılarınızı farklı müzisyenlerle belki de konuştunuz değerlendirdiniz. Bu süreçte kendinize dair yeni bir şey keşfettiniz mi?” diye sordum.

Cem Adrian gülümsedi ve derin bir iç çekişten sonra yanıtladı; “Çok çalışmışım. İnanın, şarkıları seçmeye başladığımızda ben diskografimize inanamadım. Kaç saat kayıt yaptım bu hayatta bilmiyorum. Hakikatten bunu fark ettim. Ama daha az çalışmam gerek, onu da anladım.”

Ardından “Siz her zaman şarkılarınızda, konuşmalarınızda umuttan söz edersiniz. Müzik dünyası için günümüzde umudun da sembolü olduğunu düşünüyorum. Ama 20’nci yılınız çok dünyada ve ülkemizde çok karanlık bir döneme denk geldi. Bu nasıl hissettiriyor size?” diye sorunca yüzündeki gülümseme silindi.

Bu yanıtı sadece bana değil, herkesin gözleri içine bakarak yanıtladı: “Her geçen gün daha fazla kararıyor, dimi? Her geçen yıl bir önceki seneyi özlüyoruz gibi. Hatta bu albüm o kadar talihsiz bir döneme denk geldi ki; normalde 25 Ekim’de çıkacaktı 1 hafta erteledik. Atmosfer o kadar kötüydü ki… Sanatın iyileştirici gücünün yetmediği zamanlar var. Artık o kadar her şey karanlıkken aydınlığı işaret etmekten de bazen utanabiliyor, çekinebiliyorsunuz. Böyle bir döneme denk geldi. Üretmeye umut saçmaya elimizden geldiği kadar devam edeceğiz. Karanlığı kabul etmiyoruz, aydınlatmaya devam etmeye çalışacağız. Ama seneye daha karanlık bir dönemde de daha fazla aydınlatmaya çalışacağız. Yapmamız gereken tek şey bu.”

AHMET KAYA HAYRANLARI NEFRET EDER SANMIŞTIM

Başkalarının sesinden kendi şarkılarını dinleme deneyimi sorulunca Adrian, “Bayıldım. İlk kayıtları dinlediğimde sindirmeye çalıştım çünkü hala inanamıyorsunuz. Bülent Ortaçgil ve birçok ismin kayda gelip şarkı söylemesine… Ben Ahmet Kaya tribute albümüne davet edildiğimde çok endişelenmiştim çünkü hayranlarının bundan nefret edeceğini düşünmüştüm. Yorumlara baktığımda çok da bayılmamışlar. Ama bunu Gülten Kaya için yapmıştım. Burada da insanlar beni sevdikleri için yaptılar. Çünkü bu albümde yer alan birçok müzisyenin kafasına silah dayasanız istemediği bir şarkıyı söylemez. Çok değerli o yüzden. Bazı şarkıları benden iyi söyleyenler olduğunu da düşünüyorum” dedi.

 

 

 

 

 

HAFTA