Karaca CEO’su Fatih Karaca: Özenle hazırlanmış sofranın yerini hiçbir şey tutamaz
100 yıllık Cumhuriyet’in 50 yılına tanıklık eden Karaca bugünün gelişmeleri ve yarının gerekliliklerini doğru okuyarak ikinci yüzyıla hazırlanıyor. Markanın CEO’su Fatih Karaca, bu yolculuktaki odak noktalarını dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik olarak açıklıyor.
GÜLSEREN ÜST POLAT
Hikaye, 1973 yılında, Hüseyin Karaca tarafından İstanbul Süleymaniye’de Karaca Züccaciye adıyla kurulan 30 kişinin çalıştığı küçük bir atölyede başlıyor. Ardından porselen satışı ve 90’lı yıllarda elektrikli küçük ev aletlerinin distribütörlüğü geliyor. Bu hikayeyi müşteri kitlesine kendi diliyle anlatmaya geliyor sıra ve Karaca markası ile üretim başlıyor. Bugün ise yemek takımından küçük ev aletlerine kadar farklı ürün grubunda, 48 ülkedeki 2000’in üzerinde satış noktasında Karacaseverlerle buluşan global bir marka var karşımızda. Üstelik kendine özgü bir tasarım dili olan ve buna odaklanan bir marka... Kâh İngiltere Kralı III. Charles’ın taç giyme töreninde kâh ‘kırmızı halı’da boy gösteren agrasif bir pazarlama stratejisi ile çıkıyor karşımıza…
Yarım asrı geride bırakan markanın dönüşümünü ve bundan sonraki hedeflerini Karaca CEO’su Fatih Karaca’ya sorduk…
Son yıllarda olumlu anlamda değişen ve dönüşen marka stratejinizden söz etmek istiyorum. Çünkü görüyoruz ki sadece mutfak ürünleri satan bir marka yok karşımızda artık. Kendine özgü bir tasarım dili olan buna odaklı bir marka var. Bu dönüşüm nasıl başladı?
Bizim için en önemli değerlerin başında müşteri kitlemizin ihtiyaç ve beklentilerini anlamak geliyor. Tüm reklam ve pazarlama faaliyetlerimizde bu stratejiyi benimsiyoruz. İç görüye dayalı reklam filmlerimiz ile tüketicilerimizin sevdikleriyle paylaşmaktan keyif aldıkları anları doğru anlayıp, onlara eşlik etmeye çalışıyoruz. 2030 yılına kadar kategorilerimizde dünyanın ilk 3 markasından biri olma hedefimiz doğrultusunda stratejik atılımlar yapıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz pek çok global sponsorluk ve iş birlikleriyle ülkemizi uluslararası pazarda temsil etmenin gururunu yaşıyoruz.
Köklerinden kopmadan değişiyor
Müşteri memnuniyeti ve kalite muhakkak ki her marka için olmazsa olmaz. Bu anlamda kökleşmiş değerleriniz var zaten. Ancak 50 yıllık köklü bir markanın bir yandan da değişime de bu kadar açık olması… Nasıl başardınız?
Biz müşterilerimize bize güvenip ürünlerimizi yaşamlarının bir parçası haline getirdikleri için ‘Karacasever’ diyoruz. Bize güvenip bizi tercih eden Karacaseverlerin tecrübelerinden ve geri dönüşlerinden çok faydalanıyoruz.
Karaca olarak başarı unsurlarımızın başında müşteriyi iyi anlamak, çıkardığımız her ürünün inovasyonunu, hizmetini ve iletişimini, müşterilerimizin yani Karacaseverlerin iç görüsüyle temellendiriyoruz. Değişime açık olduğumuz kadar, köklerimize de bağlı bir markayız. Katma değerli ürün, müşteri memnuniyeti ve dürüstlük, ödün vermeyeceğimiz ilkelerimizin ilk sıralarında yer alıyor.
2023’te The ONE Awards Bütünleşik Pazarlama Ödülleri’nde ‘Züccaciye’ kategorisinde birincilik geldi. Daha önce de ‘Yılın En İtibarlı Markası’ seçildiniz. Bu ödüllerin marka için önemi nedir?
Bu ödüller Karaca için büyük bir onur ve motivasyon kaynağı. Biz bu ödüllerin sadece bir başarı değil, aynı zamanda bizimle birlikte olan tüm çalışma arkadaşlarımızın ve Karacaseverlerin emeğinin bir göstergesi olduğuna inanıyoruz. Karaca olarak sadece bir marka olmanın ötesinde, toplumun değerlerine saygı duyan, yenilikçi ve vizyoner bir marka olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 50 yıllık deneyimimizde, müşteri memnuniyetini ve kaliteyi her zaman öncelik olarak benimsedik ve hedefimiz bu şekilde başarılarımızı devam ettirmek.
Tasarımcılarla yaptığınız iş birlikleriyle de gündeme geliyorsunuz? Sofraları sanatla buluşturuyorsunuz. Bu stratejinin temelinde yatan nedenler neler? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Dünya markası olma vizyonuyla çalışmalarımızı sürdürürken, tasarıma ve markalaşmaya da çok önem veriyoruz. Tasarım markası olma yolculuğumuzda dünyaca ünlü tasarımcılar ile iş birliği yapıyoruz. 2022 yılında sanattan aldığımız ilhamı ürünlerimize taşıdık ve dünyaca ünlü tasarımcı Hüseyin Çağlayan’ın imzasını taşıyan Digital Pearl ve Poly takımlarını hazırladık. Bu ürünler ile tasarım dünyasının öncü yayınlarından Wallpaper Dergisi tarafından ödüle layık görüldük. Çağlayan’ın, minimalist ve estetik çizgileri fütüristik bakış açısı ile buluşturarak tasarladığı özel ürünler, ‘2022'nin En İyi Yemek Takımı Tasarımı’ seçildi.
Yılın İngiliz Tasarımcısı Ödülü’nü iki kez kazanan ve “dâhi” olarak anılan Hüseyin Çağlayan’ın yanı sıra tasarım gurusu Terence Conran tarafından Dünyanın En İyi 100 tasarımcısından biri seçilen Aziz Sarıyer ve oğlu Derin Sarıyer, moda tasarımcısı Arzu Kaprol gibi isimler de iş birliği yaptığımız tasarımcılar arasında yer alıyor. En son ve en çok ses getiren iş birliğimiz ise dünyaca ünlü şef Wolfgang Puck için ‘Red Carpet Collection’ ismiyle özel bir koleksiyon hazırlamak ve bu koleksiyonun Hollywood’un en görkemli ödül töreninde kullanılması oldu.
Good Design Ödülleri’nde de 4 tasarım ürünüyle ödüle layık görüldünüz. Biraz da bu koleksiyondan söz eder misiniz? Bu ürünlerde ilham kaynağı neydi mesela?
Cumhuriyetin 100. yılı, Karaca olarak bizim de 50. yılımızdı. Bu anlamlı tesadüfü unutulmaz kılmak için Cumhuriyet sofralarını sahiplenmek istedik. Toplumun farklı kesimlerinden herkesin aynı sofrada eşit olduğu, rahatça fikrini paylaşabildiği bu önemli kültür mirasını, Cumhuriyetin 100. yılında anarak, özel bir koleksiyon tasarladık. Türkiye’yi karış karış gezdiğimiz, 2 yıllık bir araştırma gerçekleştirdik. Atatürk’ün sofra alışkanlıklarını araştırdık; kahvesini hangi fincandan içerdi, yemek takımlarını nasıl tercih ederdi gibi sorulara yanıt aradık. Atatürk için tasarlanan GMK yani Gazi Mustafa Kemal baş harflerine sahip ikonik ürünleri keşfettik. Bu 2 yılın sonunda da, Mustafa Kemal Atatürk’ün değerleri, vizyonu ve bizlere emanet ettiği mirastan yola çıkarak ‘Cumhuriyet Yüzyılı’ koleksiyonumuzu hazırladık. Koleksiyondaki Cumhur 2 Kişilik Espresso Fincan Takımı, Egemen 2 Kişilik Kahve Fincan Takımı ve 100. yıl 30 parça 6 kişilik porselen yemek takımı ile Good Design Ödülü aldık.
Bir ürün için iki yıl…
Peki, yeni ürün geliştirme ve Ar-Ge konusunda neler yapıyorsunuz?
Hedef kitlemizle buluştuğumuz mutfak atölyelerinde tüketicilerimizle birebir diyalog kurma imkanına sahip oluyoruz. Elbette bu yaklaşımımızı somut araçlarla da geliştiriyoruz. Her ürün lansmanından önce tüketici araştırması yapıyoruz ve marka sağlığı (BHT) araştırmamızı her yıl yeniliyoruz. Ayrıca yapay zeka temelli tüketici iç görü platformumuz ile müşterilerimizin farklı mecralarda Karaca veya rakipleri ile ilgili dile getirdiği fikirlerini anlık dinleyebiliyoruz. Bir ürünün tasarım aşamasından satışa sunulana kadar en az 2 yıllık bir sürecimiz oluyor ve bu sürecin her detayına özen gösteriyoruz. Tüm bu çalışmalarımızın sonucunda ortaya çıkan ürünlerimiz, markamızın evlerdeki elçisi oluyor. Doğaya duyarlı, sürdürülebilir ürün ve hizmetlerimizle asla kaliteden taviz vermeden, katma değeri yüksek ve ayrıcalıklı bir deneyim yaşatıyoruz. Henüz ürünlerimizi tecrübe etmeyen kitle ise bizim için her zaman bir ‘potansiyel Karacasever’dir. Bu kitleye ulaşıp, onların hayatlarına değer katabilmek için çalışıyoruz.
Uluslararası arenada da atılımlarınız var. Hali hazırda kaç ülkede kaç mağaza ile hizmet veriyorsunuz? Yakın zamanda yeni ülkeler ve mağazalar eklenecek mi?
Karaca olarak bugün kendi markamızla, yemek takımından küçük ev aletlerine kadar farklı ürün gruplarımızla, 48 ülkedeki 2000’in üzerinde satış noktasında Karacaseverlerle buluşturuyoruz. 2024 yılı itibarıyla sofra kültürü olarak bize yakın bir coğrafya olan MEA bölgesinde yer almayı hedefliyoruz. Gelecek yıl Dubai’de ilk mağazamızı açarak, Körfez ülkelerine özel Arapça e-ticaret sitesi ve mobil uygulaması ile hizmet vereceğiz. Karaca olarak orta vadede Amerika pazarında büyüyerek global varlığımızı genişletmeyi planlıyoruz.
2030 yılına kadar, Amerika ve Çin pazarında da rekabete girmeyi hedefliyoruz. Yaptığımız pazar araştırmaları sonucu 2025-2026 tarihlerinde tüketimin yüzde 45’inin Uzakdoğu’dan geleceğini öngörüyoruz. Bu doğrultuda çalışmalarımızı bu yönde geliştirip 2040 yılına kadar kendimizi bu pazara hazırlıyoruz.
Her toplumun kendine has bir sofra kültürü ya da tarzı var diyelim. Bu konuda da yurt dışında ürün bazında farklılaştırmalarınız oluyor mu?
Yurtdışı mağazalarımızda da özellikle bulunduğumuz ülkenin sofra ve yemek alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak, buna yönelik ürünlerimizi mağazalarımızda ön plana çıkarıyoruz. Her ülkenin sofra kültürü farklı olduğu için ihtiyaçları da farklılık gösteriyor. Bu doğrultuda biz de ürün gamımızı çeşitlendiriyoruz. Türkiye’de 12 kişilik 58-62 parçalık yemek takımları varken, Almanya ve İngiltere’de 12 ve 6 kişilik takımların yanı sıra sadece yurt dışında satılan 4 ve 8 kişilik yemek takımlarımız bulunuyor.
Hazır yurt dışı açılımı demişken… Önce Kral 3. Charles’ın taht giyme töreninde ardından kırmızı halıda boy gösterdiniz. Biraz da bu pazarlama stratejisinden söz eder misiniz?
Karaca olarak her zaman pazarlama çalışmalarımızda sektörde farkındalık yaratan çalışmalar gerçekleştirdik. Cumhuriyetimizin 100. yılı ve Karaca olarak bizim 50. yaşımızı kutladığımız 2023’te sadece yeni yatırımlarımız ve yurt dışı mağazalarımızla değil, yaptığımız sponsorluk çalışmaları ile de global pazarda ses getiren adımlar atmak bizim için önemliydi. İngiltere Kralı III. Charles’ın taç giyme töreninde, Londra Yabancı Gazeteciler Cemiyeti Medya Merkezi’nde, 190 gazetecinin canlı yayın gerçekleştirdiği ana salonun tüm yemek ve içecek ikramlarının sponsoru olduk. Kendi geleneklerinde çay kültürü olan İngiliz toplumunun en ikonik törenlerinden birine Karaca olarak, Türk çay kültürünü tanıtmak bizim için büyük bir gurur oldu. ‘Red Carpet Collection’ ismiyle hayata geçirdiğimiz özel bir koleksiyon ile Hollywood’a daha önce hayal edilmemiş bir iş birliği yaptık. Sinema dünyasının en prestijli ödül töreninde ‘Red Carpet Collection’ isimli özel yemek takımımızla yer aldık. Sinemanın büyüsü, Hollywood'un görkemi ve film yıldızlarının parıltısından ilham alınarak tasarladığımız ‘Red Carpet Collection’ı Hollywood'lu aktörler, yapımcılar ve yönetmenlerle buluşturduk.
Bir yandan da kültür mirasına sahip çıkan projeler hayata geçiriyorsunuz. Var mı bu tarz bir proje daha gündemde olan.
İlk Anadolu medeniyetlerinden bugüne bu topraklardan gelip geçmiş derin kültür mirasına Karaca olarak sahip çıkıyoruz. Köklerimize bağlı bir marka olarak bugüne kadar Anadolu’da milattan 5500 yıl öncesinde bulunmuş Arslantepe’den Cumhuriyetimizin ilk yıllarına kadar 7000 yıllık bir geçmişin mirasını ele alıp, bugünün tasarımlarıyla modern sofralara taşıyoruz. Gaziantep Zeugma serisi, Istanbul serisi, Selçuklu ve Anadolu Beylikleri dönemini ele alan Mai ve Paye serilerimiz bu kapsamda yaptığımız çalışmalar arasında.
Hedeflerden söz ettik ama 100 yıllık Cumhuriyet’in son 50 yılına tanık olan bir marka olarak, Karaca’yı ikinci 50 yılında nasıl konumlandırıyorsunuz? Geçmişte neleri bırakıp, neleri yanınıza alarak, üstüne ne inşa edeceksiniz?
İkinci 50 yılımıza başlarken, bugünün gelişmelerini ve yarının gerekliliklerini doğru okumaya çalışıyoruz. Bu anlamda dijital dönüşümü odağımıza aldık. Dijitalleşme bizim için her alanda teknolojinin getirdiği fırsatlardan yararlanmak demek. Buradaki motivasyonumuz, trendleri yakalamaktan ziyade, yeni dijital trendlerin bize sağlayacağı faydaları kazanabilme yönünde.
Diğer bir odağımız ise sürdürülebilirlik. Dünyamızın geldiği nokta değerlendirildiğinde sürdürülebilirliği sosyal sorumluluktan çok kurumsal bir zorunluluk olarak görüyoruz. Özellikle yurt dışı pazarında müşterinin bu konuda markalardan beklentileri de çok büyük. Biliyoruz ki ekonomik büyüme ancak çevre dostu bir yol izlendiğinde sürdürülebilir hale geliyor. Bu sebeple biz geleneksel üretim yöntemlerinden çıkıp, ömrünü tamamlamış ürünleri de kaynak olarak kullanan döngüsel ekonomi yöntemini benimseyerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Sürekli öğrenmek önemli
Biraz da Fatih Karaca’ya yani size gelirsek… Bu yoğun tempoda sizi diri tutan, yorgunluğunuzu unutturan neler var?
Bizim kültürümüzde sofra oldukça önemlidir, bu elbette benim için de geçerli. Aile ve arkadaşlarımızla, keyifli anlar paylaştığımız, özenle hazırlanmış bir sofranın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını düşünüyorum.
Bazı insanlar çalışmak için yaratılmıştır. Bazıları ise işini iyi yapar ama hayatın akışını da kaçırmaz, es vermek ve anı yakalamak da ister. Siz hangi gruba giriyorsunuz?
Benim için bu ikisini ayırmak çok zor. Her ne kadar Karaca Grup içinde bir yönetici olsam da, aslında ben de her Karacasever gibi pek çok ürünümüzü deneyimliyorum. Dolayısıyla benim için profesyonel ve kişisel hayat iç içe diyebilirim.
Başarılı olmanın üç temel kriteri nedir diye sorsam, cevabınız ne olur?
Alçakgönüllü olup, sürekli öğrenmenin önemine inanıyorum. Attığımız her adım, doğru ya da yanlış sonuçlar verebilir, mühim olan bu sonuçları iyi analiz etmekten geçiyor diye düşünüyorum. Bu sayede hatalardan ders almak ve sürekli bir gelişim elde etmek mümkün. Bu sürekli gelişimin ise kaçınılmaz bir kazanımı oluyor; başkalarının imkansız gördüğünü, mümkün kılma yetisi.