İyiyim diyebilmek için ağır bedeller ödedim

Jehan Barbur, 8. solo albümü ‘Şehirlerden Uzak’ı bu hafta dinleyiciyle buluşturdu. Müzisyenle albümü ve bugünlere dair sohbet ettik.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İyiyim diyebilmek için ağır bedeller ödedim

ECE ULUSUM

Müziğe yaklaşımı, vokal yeteneklerini ortaya sunuş şekli, şarkı seçimleri ve tarzı ile kendine has bir müzisyen olan Jehan Barbur, yeni albümü ‘Şehirlerden Uzak’ ile karşımızda. Bu hafta Sony Music Türkiye etiketiyle yayınlanan albümde daha önce yayınlanan 6 şarkının yanı sıra 5 yeni şarkısı da var. Albümde bir canlı kayıt da yer alıyor. Hal böyle olunca, hem yeni albümüne dair merak ettiklerimi hem de bugünlerde herkesin gündeminde olanları konuları Jehan Barbur ile konuştuk.

Sevgili Jehan Barbur, yeniden bizi bir albümle buluşturduğunuz için çok teşekkürler. Her aşamasında çok büyük emek olduğunu her saniyesinde hissediyor insan dinlerken.

Albümün ‘lezzettini’ çoğaltan dokunuşlardan söz etmenizi rica edeceğim.

Ben teşekkür ederim, benimle yeni hikâyelerimi paylaşmaya talip olduğunuz ve beni işitmek istediğiniz için… Bir albümün lezzeti nedir tam olarak bilemiyorum ama bunca sene sonra beni yeniden heyecanlandırması gerektiğini düşündüğüm yerlerde geziniyor ve yine kalbime, yüreğime dokunan müzisyenlerle çalışıyorum. Anlatacak yeni bir hikâyem yoksa da susmayı seçiyorum. Yeniden bir şeyi anlatma heyecanı beni yola düşürüyor. Bu lezzet size de dokunursa bundan siz bahsedin. Ben kendi adıma elimi yüreğime koydum ve çıkardığım işten tatminim, memnunum diyebilirim.

Albümünüzün adının hikayesi nedir? Siz de metropolden/şehirlerden, uzakta yaşıyorsunuz. Bu tercihiniz size ve müzik kariyerinizi nasıl etkiledi?

Albümün adı hayatımdır. Uzağında durmayı iyileşmek adına seçtiğim hayatı tavsiyemdir.

Aydınlığım ışığımdır. Ben nefes aldım kurduğum ve kendim kurmayı seçtiğim ve hatta bedelini de daima ödediğimi düşündüğüm bu hayatta. İyiyim ve bunu söyleyebilmek için de bedeller ödedim. Bunu ödemekten de kaçmadım. El sıkıştım. Uzağına gittim şehirlerin. Uzağını da sevdim.

Albümde bir de canlı konser kaydından ‘Allı Turnam’ parçası var. Bu albümde olmasını istemenizin altında ne var?

Canlı konser kayıtlarını ben çok kıymetli buluyorum. Onlar bir kerelik ve o anlara ait. Şans eseri biz bu kaydı almışız. Çağrı Sertel ile sahnede yakaladığımız ve provasız olan o anlık uyumu ben çok ama çok kıymetli buldum. Biz ikimizi tekrar oraya koysanız aynı şeyi yapamayız eminim. O sebeple mıh gibi durmasını istedim bir yerde. ‘Canlı’ önemlidir, hatalıdır, eksiktir ama bütününde mükemmeldir çünkü şimdiye aittir.

YAŞAM HAKKIMI KULLANIYORUM

Son zamanlarda en çok dinlenen, şarkılarda autotune’dan vokalin sesini duymak çok güç. Sizin bakış açınız nedir bu yöntemin artmasına?

Biz bunca yıldır hiç kullanmadık bu nimetleri. Günahımız ve sevabımızla orda öylece duruyoruz. Ben, canlı bir konserde vereceğimin fazlasını kaydedemem. Canlıda daha fazlasını vereceğimdendir bu tepkim. Eski kafalıyım diyelim ama memnunum bundan. Ne autotune ne de melodyne… Her şey hatasıyla, çapağıyla orada duruyor. Öyle de olmalı.

Müzisyenlere bir şeyler fırlatan, yoruma açık mecralarda tehditler savuran insanlar türedi. Bunun karşısında nasıl durabileceğiniz? Seyirci zorbalığına karşı sizce müzisyenler nasıl yaklaşmalı?

Zorbalık insana dair, seyirciye de değil sadece. Zorba muktedirlerin olduğu memleketlerin insanı da zorbalaşıyor. Had bildirmenin yolu işimize bildiğimizce devam edip, zorbayı muhatap almamaktır. Muhatap alınan nefes almaya devam eder çünkü.

Gerçek ve yanlışın, iyi ve kötünün arasındaki çizginin silikleştiği bir dönemdeyiz. Sizi yarına umutla baktıran, devam ettiren nedir?

Sevgi… Dostlarım, aşk ve işim. Bir de ölene kadar yaşama mecburiyetim. Sebep aramayı bıraktım. Çok kötü bir dönemden geçiyoruz, çok zorlanıyorum ama bize de ihtiyaç duyanları yüz üstü bırakmamam gerektiğimi düşünüyorum ve kendimi… Bazen çok karanlık ve perdeli dönemlerden geçiyorum ben de insanım en nihayetinde ve kendi özelimde kolay da bir hayatın çocuğu olamadım. Yorgun da hissediyorum ama yaşama hakkımı sonuna kadar kullanmak istiyorum. Bunun için bir sebep aramıyorum, yaşıyorum. Bildiğimce…

İLİŞKİLERİN ANLAMI GÜZEL OLMASIDIR

Kendinizi nasıl bir sosyal medya kullanıcısı olarak tarif edersiniz?

Sıkıcı, vasat. Ben oradaki dünyayı mecbur olduğum için aldım hayatıma. Ama orada yaşayanlarla göz göze gelmek beni ürkütüyor. Oradaki sanal hayat benden uzak olsun istiyorum. Sevmiyorum ve sevemeyeceğim zannederim. Bir yerinden arada bir müdahil olmak durumunda kaldığım doğrudur. Ama korkutuyor beni ‘layk’ atmalar, troller ve stalk’lar.

İlişkiler de biraz belirsiz, pek emek vererek kurulmadığı için de sanırım, kolayca yıkılabiliyor. Sadece aşk değil arkadaşlıklar da öyle. Bugünün insanının ilişkisinin ‘hasarlı temeller’ üzerinde olmasının altında sizce ne yatıyor olabilir?

Her şeyden çokça istemek ve insanı kendine dönüştürmek için çabalayıp sevebilme meziyetine sahip olamamak sanırım. İlişkilerin uzun sürmesi değildir başarı. Güzel olmasıdır. İçerikli, anlamı… Hasarlı temellerimiz çürük ailelerimizden geliyor ama bu yeni değil. Bu, aile kurumları olduğu müddetçe vardı; sadece şimdi daha çok duyuyoruz. Hayata değer şeyler yaşamak zarif evet ama günübirlik şeyleri hakir gören biri de değilim ben. Her şey insana ve insanın ihtiyacına dair. Bu bin yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle. Bunu tu kaka yapan toplum. Açık, şeffaf ve içeriden olan her şey benim kabulüm. Süreklilik arz etmesine gerek yok. Aileye dönüşmesine de. Bizi bu kurumlara müdahil olma hissi zehirledi zaten. İnsanlar mahrum bırakıldıkları şeyleri başkaları yapmasın istiyor. Birileri sevişecek diye ödümüz kopuyor. Ahlak dediğiniz şey bir adalet duygusudur hepsi bu. Öğretilmiş ahlak bir hapishaneden öte değil. Çoğu şeyi yanlış anlattılar bize. Mülkiyet insanın insana uygulayacağı bir durum olmamalı

HAFTA