İstiklal’in zarif sakini uykusundan uyandı
Pera’nın siyah incisi Botter Apartmanı İBB Miras tarafından can suyu verilerek derin uykusundan uyandırıldı. Peki yeni haliyle bu şaheserde bizi ne bekliyor?
Helin KAYA
İstanbul’un merkezi olan İstiklal Caddesi’nde yürürken, pek çok mimari dehanın sonucu binalar bizleri selamlıyor. Bunlardan biri ise Tünel’e doğru yürürken dış cephesindeki işlemelerle göz kamaştıran Botter Apartmanı. Tarih serüveninde İstiklal’in çoğu kabuk değişimine şahit olmuş, yorulmuş, yaşlanmış, terk edilmiş bu zarif apartman İBB Miras tarafından yeniden can suyu verilerek derin uykusundan uyandırılıyor.
Botter Apartmanı’nın Beyoğlu’nun unutulmaması gereken en önemli yapılarından biri olmasının birçok sebebini sıralayabiliriz. Bunlardan ilki ise cephesi bitki motifli bordürler, çiçeklerle bezenmiş insan başı figürleri ile süslü apartmanın, 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan Art Nouveau akımının İstanbul’daki ilk temsilcisi olarak görülmesi.
Giyim-kuşamına düşkünlüğüyle bilinen Padişah II. Abdülhamid tarafından sarayın resmi terzisi ve modacısı olan Hollanda uyruklu Jean Botter için yaptırılan 1900’de yapımına başlanıp, bir senede tamamlanan bina, dönemin ünlü mimarı Raimondo D’Aronco’un eseri.
Bina ihtişamı ve yaşanmışlıklarıyla kişiye Pera Palas Oteli’ni anımsatıyor. Eski adıyla ‘Pera’nın siyah incisi’… Binanın tarihine dönecek olursak, Jean Botter’ın apartmanın zemin katında bir modaevi işletmesi Türkiye’nin ilk ‘modaevi’ kavramıyla tanışmasına vesile olmuş. Binanın üst katında ailesi ile yaşarken zemin katında bir işletmeye sahip olması, Jean Botter’ın apartman için yeni bir kavram daha ortaya çıkarmasını sağlamış:. Botter Apartmanı, Batılılaşma etkisiyle Beyoğlu ve Galata bölgesinde başlayan apartmanlaşma sürecini yansıtan bir yapı olmasıyla da dönemine ışık tutuyor. Bina inşa edildikten sonra kısa zamanda, Pera’nın en popüler yapılarından birisi ve yakınında bulunan Lebon ve Markiz pastaneleri ile bir çekim merkezi olmuştu.
Art Nouveau akımının en özgün detaylarıyla bezeli cephesinden göz alan renkli vitraylarına, şehrin ilkleri arasında anılan asansöründen merdiven korkuluklarına, yılların yaşanmışlığını barındıran duvarlarından yer döşemelerine uzanan titiz çalışmalar binaya kaybettiği ruhu yeniden kazandırmayı hedefliyor. En son 1960 yılında bir banka şubesi olarak kullanılan Botter Apartmanı, o günden sonra tüm hikayesiyle sessizliğe gömüldü. İstiklal Caddesi’nin bu zarif sakini, 123 yıllık hafızası ve kültür sanatın iyileştirici gücüyle İBB Miras’ın özenli çalışmaları sonucu kendini yeni bir döneme hazırlıyor. Peki yeni yüzünde neler olacak? Detayları İBB Genel Sekreteri Mahir Polat anlattı: “Botter çökmüş bir kültürel miras yönetimi içerisinde hakikaten sembolik bir yapıydı.”
Restorasyon sürecinden bahseder misiniz?
Casa Botter çatısında ağacın bitmiş olduğu bir haldeydi. Ve bu alana gönül veren herkesin olduğu gibi bizlerinde tutkuyla önünden geçtiğimizde “nasıl kurtulur?” diye sorduğumuz, dert ettiğimiz bir haldeydi. Üstünden dökülen taşlar insanların kafasına gelmesin diye iskelelerle tutulan bir durumdaydı. Botter çökmüş bir kültürel miras yönetimi içerisinde hakikaten sembolik bir yapıydı. Bir an önce restore edilmesi gerekiyordu fakat bir özel mülkiyet durumu vardı. Çok uzun bir süre çalıştık, aile ile görüştük. En sonunda hayata dönüşünün insanlara moral olacağı bir projeye imza attık. Bu yapının neye benzediğini, İstiklal’in nasıl bir hazinesi olduğunu herkese gösterme şansına eriştik.
İstiklal caddesinin günümüz koşullarında bir kültür yarası aldığını düşünüyor musunuz?
İstiklal caddesi üzerindeki bir dizi yapı, özellikle 19.yy. ve 20.yy. kültürel mirasları İstanbul’un en önemli yapı stokları arasında bulunur. Fakat İstiklal caddesinin son zamanlarda yaşadığı çöküntüyü hepimiz biliyoruz. Yaşanan bu çöküntünün ardından hem kentsel hem tarihsel olarak istiklal caddesinin ayağa kaldırılması, İstanbul için tahmin edilenden daha büyük bir potansiyele sahip. İstiklal caddesi içinde yürüdüğünüzde bile sizi bir kültürleşmenin içine çeken sarsıcı, etkileyici bir alan. Fakat bu alanların kültür alanlarıyla ve entelektüel yaşamla buluşması çok önemli. Son dönemlerde ne yazık ki kültür merkezlerinin istiklal caddesinden çekilmesi, buradaki mekanların kimliklerini gitgide kaybetmesi, tarihi dokusunun tahrip edilecek şekilde kullanımların artması bizleri derinden yaralıyor. İstiklal caddesi, yaşamın kültür insanlarıyla buluşamadığı bir yere dönüşmüş durumda. Yaşamın kültür insanlarıyla buluşması şu demek; insanlar sadece burada kültürlerini sergilemiyorlardı, kültürün burada yaşadığı bir alan vardı. Sanatçıların kendileri buradaydı, şu an içerisinden geçtiğiniz yapılarda bir yaşam vardı ve bu yaşam İstanbul’un bohemini kültür insanlarıyla buluşturuyordu.