İstanbul’u çok seviyorum

Bu akşam açılış konseriyle başlayacak 34. Akbank Caz Festivali’nde göze çarpan müzisyenlerden biri, sahne enerjisiyle dikkat çeken Adi Oasis… İstanbul performansı öncesi sohbet ettiğimiz müzisyenle son albümü Lotus Glow’u konuştuk: “Bu albüm, şimdiye kadar üzerinde çalıştığım her şeyin evrimi.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İstanbul’u çok seviyorum

ECE ULUSUM

Bugün başlayan Akbank Caz Festivali’nin bu yılki heyecan verici isimlerinden Adi Oasis, 12 Ekim’de Babylon’da sahne alacak. Karayipler göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Paris’te doğan ve müzik kariyerini New York’ta şekillendiren Adi Oasis, soul, funk ve R&B tınılarıyla harmanladığı parçalarıyla dinleyicilere unutulmaz bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. 5 yaşından itibaren sahnelerde olan ve 2018’den beri solo kariyerine devam eden müzisyen, sahne enerjisiyle dikkat çekiyor.

Yüksekte uçan vokalleri ve retro-fütüristik prodüksiyon anlayışıyla beğeni toplayan son albümü Lotus Glow hakkında konuşan sanatçı, albümünün tematik olarak korkusuz, savunmasız ve politik bir yönü olduğunu da gösterdi. Oasis ile İstanbul’daki ilk performansı ve müziğe dair düşüncelerini konuştuk.

Akbank Caz Festivali’nde sahne alacaksınız. Nasıl bir konser?

Bu, müziğimi İstanbul’da ilk kez sahneleyeceğim buluşma olacak ve bu şehri çok seviyorum. Türk dinleyicisiyle tanışmak için sabırsızlanıyorum. İnsanlar, hayal ettiklerinden çok daha yüksek enerjili bir gösteriye hazır olmalı. Son zamanlarda şapka dönemine girdim. Yani konserde belki de çılgın bir şapka takıyor olabilirim. Umarım hava rüzgarlı olmaz!

Lotus Glow gerçekten çok sağlam bir albüm. Diğerlerinden temel farkı neydi?

Bu albüm, şimdiye kadar üzerinde çalıştığım her şeyin evrimi.

Geçtiğimiz günlerde bir konserde bornozla sahne aldınız! Bu çok eğlenceli ve zekice bir tercih olmuştu. Aynı zamanda bir moda ikonusunuz. Bornoz şov size herhangi bir şekilde ilham verdi mi?

İltifatınız için teşekkür ederim. O konser tüm turun en sevdiğim şovu oldu. Bornozun kendisi değil ama onunla gelen tavır beni etkiledi. ‘Umursamıyorum’ düğmesine bastığımızda her zaman harika bir şey oluyor.

Paris’in banliyölerinde büyüdünüz ve ardından New York’a taşındınız. Amerika’da büyümüş olsaydınız, dünyanızın nasıl farklı olacağını düşünüyorsunuz?

Bilmiyorum ama ayrıldığım için çok mutluyum. Bugün bulunduğum yerde olmam gerektiğine ve bunun kader olduğuna inanıyorum.

Birçok Amerikalı müzisyenle röportaj yapma fırsatım oldu. New York, bir zamanlar müzisyenlerin toplandığı, ilham aldığı ve kendine özgü bir aurası olan bir şehirdi. Son zamanlarda müzik dünyasının L.A.’ye kaydığını ve New York’tan müzisyenlerin göç ettiğini duyuyorum. Bu konuda gözlemleriniz ve düşünceleriniz nelerdir?

Yüksek kiralar, New York’taki sanatçıların kendi stüdyo alanlarına sahip olmasını zorlaştırdı. Bu yüzden müzik endüstrisinin büyük bir kısmı L.A.’de bulunuyor. Ama New York’ta hala harika sanatçılar ve müzisyenler var. Ve ilham aldığımda New York enerjisi benim için eşsizdir.

Bas gitarına isim veren müzisyenlerden misiniz? Gitarınızın bir adı var mı?

Gitarımın adı yok. Ama o bir dişi!

Kendinizi kabul edip Adi Oasis adı altında adeta yeniden doğdunuz ve yolunuza başarıyla devam ediyorsunuz. Geriye dönüp baktığınızda, “Bunu daha önce yapmalıydım” diye düşündüğünüz oluyor mu?

Hayır, hiçbir zaman geri dönüp keşke farklı yapsaydım diye düşünmemeye çalışıyorum çünkü attığım her adım, bugün bildiklerimi bana öğretmek için gerekliydi. Ve tüm bunlar gelecekte de karşılığını vermeye devam edecek.

Serena Williams hakkında bir şarkınız var. Olimpiyatlar sırasında birçok güçlü kadın figürüyle tanıştık. Olimpiyatları takip etme fırsatınız oldu mu? Oradaki sporcular veya olaylar, çalışmanızı ilham kaynağı olacak mı?

Olimpiyatları izlerken çok duygusal oluyorum. Sporcular beni gerçekten etkiliyor. Tutkuları ve adanmışlıkları ekranda hissediliyor. Spor, benim için büyük bir ilham kaynağı. Elbette Simone Biles’in büyük bir hayranıyım. Neden olmasın…

Anne olmak müzik üretiminizi nasıl etkiledi? Dünyaya şimdi nasıl bakıyorsunuz?

Bu kısmı hala çözmeye çalışıyorum. Bebeğim henüz bir yaşında bile değil ve turne, yazma ve annelik arasında denge kurmayı öğreniyorum. Dünyayı hala öncesinde olduğu gibi istiridye kabuğum olarak görüyorum.

 

 

 

 

 

HAFTA