İşim gücüm işsizliktir benim
İşsiz; kime denir? İşi gücü olmayana mı? İş arayıp bulamayana mı? İş aramaktan umudunu kesene mi? Aslında karışık bir konu… TÜİK bile iş aramayanı işsiz saydığı günümüzde, işi şakaya vuralım; bir de şu iş arayanları bu kötü alışkanlıklarından vazgeçirsek ortalıkta işsizlik diye bir sorun kalmayacak…
ŞEREF OĞUZ
Orhan Veli ile söze girelim; Çok sevdiğim Dalgacı Mahmut şiiriyle…
“İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah.
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem.”
Mademki şair ne haltedeceğini bilemiyor o halde sorgulayalım; işsizlik kimin sorunu?
İşsizlik, bir siyasetçi için “en büyük sorun” olarak tanımlanabilir. Ancak önceliği değilse, popülist bir söylemden öteye geçemez.
Ekonomi bürokratı için işsizlik, bir istatistikten başka bir şey olmayabilir. Kendisi işsiz kalmadığı sürece, bu istatistiğin, “makul ölçülere indirilmesini” pekâlâ söyleyebilir.
Kamu güvenliği açısından işsizlik, suç potansiyeli anlamına gelir ki kaybedecek bir şeyi kalmamış insanların bir süre sonra toplumsal bomba haline geldiğini bilirler.
İşi olanlar için işsizlik, “ben de kalabilirim” kaygısından daha derin değildir. Sendikacı için işsiz, “üye olmadığı ve dayanışma aidatı ödemediği için” var bile değildir.
Akıllı işveren için işsiz, “henüz iş veremediği” kişidir ve kafası, gönlü üretime odaklı bu insanların övüncü, “daha fazla insana istihdam” odağındadır.
Akılsız işveren için işsiz, “daha önce işten kovduğu” kişidir. Yeni yatırımını anlatırken, aldığı ileri teknoloji ürün fabrikasında her şeyi “insansız” yapacağıyla övünür.
İş beğenmeyen ve iş aramayanlar bir yana; işsiz için durum nedir? Örgütsüz, sahipsiz ve toplumsal zenginliğin taşrasına itilmiş bu kesim, kendini nasıl görüyor?
İşsizliğin işçideki anlamı daha hazin bir tanım barındırıyor: “Hayat standardının düşmesi, çalışmadan vazgeçme, işlerin angarya gibi gelmesi, iş ve iç disiplinin bozulması, aileye yansıyan sorunlar ve tehlikeli bir geleceğin inşası.”
Ekonomik güvencenin ve ihtiyaçların giderilmesini sağlayan gelir kaynağının kaybı, “ailenin rızkını sağlayan kişi” rolünün sona ermesi, zaman duygusunu ve buna bağlı olarak düzen algısını kaybetmek.
Bir başka gerçek, işsizliğin, yoksulluk girdabına sürükleyen dramında yatıyor: Stres, depresyon eğilimi, umutsuzluk, içine kapanma, özsaygının yitirilmesi, toplumsal ve ailevi rolün kaybıyla oluşan belirsizlik, suç işlemeye yatkınlık…
İşsizini görmezden gelen toplum, bir süre sonra işsizliğin yarattığı sosyal sorunları yaşamak zorunda kalıyor. Buraya kadar sorunu adresleyecek birilerini aradık, pek bulduğumuz söylenemez. O halde ben kendi penceremden, biraz da Orhan Veli’ye özenerek işsizliğe tarif arayayım dedim:
İşsizlik;
Ekonominin; kayıtsızlığı,
Büyümenin; odaksızlığı,
Canlanmanın; miftahsızlığı,
Esnafın; siftahsızlığı,
Hükümetin; istatistiği,
Bakan'ın; rahatsızlığı,
İstikrarın; devamsızlığı,
İşi olanın; geleceksizliği,
Kovulanın; çaresizliği,
Medyanın; bilgisizliği,
Özel sektörün; hedefsizliği,
Patronun; basiretsizliği,
AVM'nin; gereksizliği,
Bankaların; “kart”sızlığı,
Tarımın; dönüşmezliği,
Sanayinin; çözülmezliği,
Hizmetlerin; eğitimsizliği,
İş Kur'un; ayarsızlığı,
Toplumun; duyarsızlığı,
Anadolu kaplanının; yararsızlığı,
Bürokratın; ilgisizliği,
Üniversitesin; üretimsizliği,
Sendikaların; aidatsızlığı,
Muhalefetin; kararsızlığı,
Siyasetin; samimiyetsizliği,
TOBB'un; umursamazlığı,
MÜSİAD'ın; dertsizliği,
TÜSİAD'ın; gamsızlığı,
Sömürgen patronun; ahlaksızlığı,
Toplumsal barışın; istikrarsızlığı,
Zenginin; kaygısızlığı,
Emeğin; işsizliği,
İşsizin; gerçeği,
Benim de takıntım…